Daha Soma maden faciası kalplerimizi dağlarken, Ermenek´ten acı haber geldi. Dün Soma için ‘bu son olsun´ derken, şimdi Ermenek için ‘bu son olsun´ demekteyiz… Maden felâketleri yetmiyormuş gibi, haddinden fazla yolcu taşıma sonucu meydana gelen trafik kazalarını da gördük maalesef… Alıştık nasıl olsa, her biri için tek tek: “Bu son olsun!”…
Trafik kazalarının müsebbibinin hırs olduğu, ayan beyan… Açgözlülük açıkça görülüyor. “Az tamah, çok zarar getirir” demişler... Ya çok tamah?.. Küçük bir dikkat, maden kazalarının temelinde ‘çok tamah´ olduğunu hemen tespit eder. Nefsin isteklerine “son” mu var ki, bu “son” olsun? Ömür biter ‘sonlar´ bitmez… Evet, hırs yok edilemez ama nefs disiplin altına alınabilir, helâl kazanca razı edilebilir. Bunu mümkün kılacak imana insanlar inandırılabilir. Haksız kazanç hırslılarına hadleri bildirilebilir, burunlarından fitil fitil getirilebilir; emsallerine ders olur.
Bir Müslümanın aynı yılan deliğinden iki defa sokulmayacağını beyan eden hadis, −hiç olmazsa birinciden sonra olsun− tedbir alınması gerektiğini ihtar ediyor. Her facia, çok pahalıya mal olan bir ders… Buna rağmen tekrar tekrar felâketlerle karşılaştığımıza göre ders almıyoruz.
Bir takım tedbirler alınıyor, işçi haklarını korumaya matuf kanunlar çıkartılıyor… Ama kazanma hırsı, tedbirleri etkisiz kılacak yolları buluyor, boşluklardan faydalanıyor, iyi niyetleri ve ihtiyaç sahiplerini istismar ediyor. Bunun için her an bir facia haberi duyacağız korkusu ile yaşıyoruz…
Şimdi özelleştirmekle hata ettik nev´inden tenkitlerden tutun, suçu tamamen hükümete yıkmaya kadar her kafadan bir ses… Soğukkanlılıkla sebepler ve çareler üzerinde durmak yerine inkısar: “Biz adam olmayız!”… İstismarcılara ve kışkırtıcılara gün doğdu. Bu hengâmede, meseleyi canevinden değerlendirenlerin sesi de kaybolup gidiyor.
İşçisini kendisine tevdi edilmiş “mukaddes emanet” bilecek ve onu öz evlâdı gibi istihdam edecek ahlâkta insan yetiştirebiliyor muyuz; siz ondan haber verin… Maden çıkarma ruhsatını; öz evlâdı için alacağı emniyet tedbirlerini, −kanunlar emretmese bile− işçisi için de alacak ahlâkta insanlara veriyor muyuz; siz ondan haber verin… Bütün mesele insanı yetiştirmekte… Bunu idrak edebiliyor muyuz, onun hasretini çekiyor muyuz; siz ondan haber verin. Derdi; bu değerlerin cemiyete nasıl kazandırılacağı olmayanın derdi bitmez…
Başbakan Davutoğlu, hükümet programının geçici çözümler değil, köklü değişiklikler ve fikirler ihtiva ettiğini her vesileyle söylüyor. Ermenek felâketinden sonra da “Herhangi bir işyerinde işçilere tanıdığımız haklar yerine getirilmiyorsa işçilerimiz şikâyet edecekler. İş kazaları ile ilgili şikâyet hattı kurulacak. İşçilerimize angarya muamelesi yapılamaz. Bize bildirin. İhmalleri şikâyet edin ki, müdahale edebilelim. Anında o iş yerini kapatırız.” dedi. Ve facialardan ders alındığı ümidini veren bir cümle… “Bir zihniyet değişikliğine de acilen ihtiyaç var!” Bunlar, yalanı bile güzel olan ve yüreklere su serpen vaatler…
Sayın Davutoğlu, konuşmalarında heyecanla selâmlamayı çok seviyor. Biz de sözü öyle tamamlayalım… Ders alınma ümidine “selâm olsun!”