- Sımone Weil "Tanrı Aşkı Üzerine Düzensiz Düşünceler" adlı kitabında Pascal'ın şöyle bir cümlesine yer verir: "Eğer beni bulamadıysan, aramıyordun." der. Sımone Weil kitabında bu görüşe yer vermiş olsa da aslında onu tatmin eden görüşün Pascal'ın düşüncesine nispeten Platon'un Tanrı'ya ulaşmak için "Tüm ruhunla olan bitenden yüz çevirmek" gerektiği görüşünü benimser. Bu iki görüşten biri , beni aramadığın için bulamadın, bulmak isteseydin arardın; ikincisi ise düşünceyi biraz daha yukarı çıkarır ve der ki Allah' a ulaşmak için sadece aramak yeterli değil, bununla birlikte olan biten her şeyden de yüz çevirmek lazım. Bu iki düşünceden birincisi üzerine biraz kafa yoralım istiyorum.
- İlk olarak arasaydın bulurdun tezi üzerinden gidelim. Cenâb-ı Hakk imtihan gereği kendini yeryüzünde âşikâr etmemiş, O'nu bulabilmemiz için Esmâ'sını (isimlerini) bir puzzle parçası gibi yeryüzüne dağıtmış ve bizlere bir nevi ipuçları vermiş. Bakıp bulduğumuz, görüp aldığımız her Esmâ' da Allah' a olan yakınlığımızın artması hedeflenmiş.Çünkü insan yaratılmışlar arasında Allah'a mâkes (ayna) olacak, muhatap kabul edilecek yegane varlık olarak yaratılmış. Dolayısıyla Allah' a yakınlığının ölçütü ise üzerinde taşıdığı Cenâb-ı Hakk’ın isimleri nispetinde belirlenmiş.
- Peygamber Efendimiz'de (sav) Cenâb-ı Hakk’ın bütün kemal ve cemal sıfatlarına en güzel âyine örneği olduğu için insanlık aleminin en yücesi makamına çıkmıştır. İnsanın Allah'a ulaşması yolunda ki ilk görüş olan "aramak" insanın birincil hedefi olmalıdır.Cenâb-ı Hakk’a giden yolları bir türlü bulamayışımız O' nu hakkıyla aramadığımız için olmalı diye düşünüyorum. Halbuki insan bu koca kainatta başıboş bırakılmamıştır, bir sahibi vardır. Bu açıdan düşündüğümüzde Allah ile insan arasında anne ile evlat arasında olan bir bağa benzer fakat anneninkiyle kıyas olmayacak kadar özel, ayrıca nitelik bakımından çok daha içsel derin ve yoğun bir bağ olduğunu görürüz . Allah kopmaz iplerlerle bağlamıştır kulunu kendine. Sıkı sıkıya da söz almıştır bütün insanlardan. Bundan dolayıdır ki yerine getiremediğimiz her bir sözümüzde bulama- dığımız ve yansıtamadığımız her bir "Esmâ' da" Rabbimiz'den biraz daha uzaklaştığımızı hissederiz. Bitmeyen içsel sıkıntılar, depresyonlar, beyhude arayışlar, bir türlü tatmin edemediğimiz kalbimiz ; yerini dolduramadığımız bu koca boşluğun bir tezahürüdür aslında. Buna karşın mutmain olmuş bir kalbin yansıması ise büyük mütefekkir ve alim Bediüzzaman Said Nursi Hz. belirttiği gibi "Allah'ı kaybeden neyi kazanır, Allah'ı bulan neyi kaybeder. " hakikatidir. Bu bağlamda Cenâb-ı Hakk’a giden yolları aramak, araştırmak, Rabbimize muhatap olma şânıyla çıktığımız bu kutlu yolculukta üzerimizde O' nun o güzel isimlerini yansıtmak insan için en önemli bir gayret sebebi olmalı. Yoksa huzuru ilâhiye çıkarıldığımızda "Ben' den vazgeçerek" "kazandım" zannettiğin şeylerin bir kazanç olmadığını "idrâk ettin mi kulum?" hitabına karşılık, mazeret nevinden söyleyeceğimiz :"Seni" bulamadım. " sözüne cevap: "Aramıyordun ki" olur.