1844’den Günümüze bir Söğüt Projeksiyonu 2
SÖĞÜT NÜFUSUNUN MAKUS TALİHİ
Av. Mustafa Büyükgüner
“Bir şehir kaç yılda kemale erer?” sorusu üzerinden Söğüt’ün ilk şehirleşme nüvesini ve ondan sonraki yerleşim yerlerini ve mahallelerini tespit etmeye çalıştığımız ilk yazımızı, bundan sonra da Söğüt’ün nüfusu ile ilgili bilgi ve tespitlerimiz ile devam edeceğimizi bildirerek noktalamıştık.
Temel kaynağımızı İsmail Gökçe Hoca’nın “1844-45 Yılı Temettuat Sayımlarına Göre Söğüt ve Kırsalının Sosyal ve Ekonomik Yapısı” isimli tez çalışmasına dayandırdığımız yazı dizimizde 1844 yılında Hüdavendigar (Bursa) Vilayeti’nin Bilecik Kaymakamlığı’na bağlı bir kaza merkezi olan Söğüt’ün, 6 müslüman 1 de gayrimüslim olmak üzere toplam 7 mahallesinde yaşayan yaklaşık 2.420 müslüman ve 300 civarında gayrimüslim vatandaş ile 2.740 nüfuslu bir yerleşim yeri olduğunu tespit etmiştik.
Her ne kadar 1844 yılında Söğüt’ün 6 müslüman mahallesi bulunsa da, bu mahallelerin sadece 4 tanesinin nüfus sayımları elimizde bulunmaktadır. Diğer iki mahalle ise tahmini olarak tespit edilmiştir. Buna göre 1844 yılında Hıfzı Hüseyin Mahallesinde 194, Cami-i Kebir Mahallesinde 91, Çimenlik Mahallesinde 60 ve Balaban Mahallesinde 51 hanede ortalama hane başı 5 nüfustan yapılan hesaplama ile 1980 kişi yaşamaktaydı. Tespit edilen bu sayımlara diğer iki mahalle ve gayrimüslim mahallesi de eklendiğinde, Söğüt’ün nüfusu yaklaşık olarak 2.740 olarak bulunmuştur.
1844 yılı sayımları devlet tarafından yapılan elimizdeki ilk sayımlar olması sebebiyle oldukça önemlidir ve milat olarak kabul edilmesi gerekir. Bununla birlikte önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi Söğüt’ün nüfusu tahmini olarak 1530’lu yıllarda 100 kişi olarak tespit edilmişken, 1570 yılında ise Söğüt’te 620 kişinin yaşadığı belirtilmektedir. 40 yıl gibi kısa bir süre içerisinde nüfustaki bu hızlı artışın sebebinin doğumlar olmadığı ortadadır. Peki bu dönemde Söğüt nüfusu neden bu kadar artmış olabilir?
16. Asrın Anadolu coğrafyası Osmanlı Siyasi tarihi bakımından çok çalkantılı bir döneme rastlamaktadır. Yavuz Sultan Selim 1512 yılında Osmanlı Sultanı olduktan sonra kendisinden önce gelen atalarının aksine devletin yönünü doğuya çevirmiş ve fetih politikasını başta Doğu Anadolu coğrafyası olmak üzere İran’da hüküm süren Şii Safavi Devleti ve ardından da Mısır’da bulunan Memluklular üzerinde yoğunlaştırmıştı. Özellikle Safavi Devleti’nin kültürel hegamonyası içerisinde bulunan ve Anadolu dağlarında yaşayan konar göçer Yörük taifesi bu iktidar mücadelesinden en fazla etkilenen grup olmuştu. Bunun üzerine Osmanlı’da ilk defa tıpkı Rumeli fetihlerinde olduğu gibi Anadolu coğrafyasında da zorunlu iskân uygulamaları başlamıştır. Bu uygulamaların sertliği sebebiyle ortaya çıkan sosyal sıkıntılar Sultan Selim döneminde Bozoklu isyanı, hemen ardından da Celali İsyanları ile Anadolu coğrafyasının tamamını etki altına almıştır.
Tarihi kesit içerisinde ele aldığımızda 1500’lü yılların ilk yarısı ile ikinci yarısı arasındaki Söğüt nüfusundaki yüksek artışın sebebi, büyük ihtimalle devlet tarafından uygulamaya konulan zorunlu iskân olmalıdır. O halde, Söğüt kırsalındaki konar göçer hayattan büyük oranda yerleşik düzene geçiş tarihini de bu seyir içerisinde az çok tespit edebiliriz. 1570’li yıllardaki nüfus artışı büyük ihtimal Söğüt dağlarında bulunan konar göçerlerin kaza merkezinde zorunlu iskâna tabi tutulmalarından kaynaklanmış olup, önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi Söğüt’ün şehirleşme ve mahallelerinin oluşması da büyük ihtimal bu iskânlar ile başlamıştır.
Zira bu tarihten önce Söğüt’ten bir köy olarak bahsedilmekte ve nüfusunun da çok az olduğu tarihi kayıtlarda belirtilmektedir. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna şahitlik eden bu topraklar, büyük ihtimalle kurucu ailelerin fetihler sebebiyle kısa bir sürede başka topraklara taşınmaları ile uzun bir süre sahipsiz kalmış ve eski yol güzergâhı olması sebebiyle Söğüt belki de bir derbent bölgesi olarak uzun süre yolculara hizmet edilen bir bölge olmuştur.
1500’lerde 600 olan nüfusun 1800 lü yıllarda 3 bine yaklaşması Söğüt’te artık yerleşik ve sabit bir nüfus yoğunluğunun bulunduğunu gösterir. Buna rağmen Söğüt’ün nüfusu bu tarihten sonra değişmemiş ve 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan son nüfus sayımında da ilçe merkezinin nüfusu 3 binin biraz üzerinde tespit edilmiştir.
Birinci Dünya Savaşından sonraki Yunan İşgali sırasında 3 kere yakılan Söğüt’ün kaderi maalesef Milli Mücadele döneminde de gülmemiş ve Cumhuriyet kurulduktan sonra yapılan ilk nüfus sayımlarına göre ilçe merkezinin nüfusu 1927 yılında 2092 olarak tespit edilmiştir. Söğüt Kaymakamlığı’nın internet sitesindeki verilere göre Söğüt 1915 yılındaki nüfusuna ancak 1960’lı yıllarda ulaşmış ve 1965 nüfus sayımlarına göre, ilçe merkezinin nüfusu 3.008 kişi olarak tespit edilmiştir.
2000’li yılların başında 10 bin barajını geçen Söğüt nüfusu maalesef bu dönem içerisinde emsallerine oranla çok az oranlarda artmış yaklaşık 15 bin nüfusu ile potansiyelinin çok altında kalarak hak ettiği maddi ve manevi değeri bir türlü yakalayamamıştır.
Yazı dizimize başlarken “Bu günümüzü anlamak için önce dünümüzü bilmemiz gerekir.” demiştik. İşte 1850’li yıllarla 1950’li yıllar arasındaki ilçe merkezi nüfusunun aynı olduğu Söğüt’te 2000’li yılların başından beri de neredeyse hiç nüfus artışı yaşanmıyor. Nüfus artışı noktasında Söğüt’ün makus talihini yenmenin zamanı hala gelmedi mi?