11. CumhurbaşkanıAbdullah Gül, Ankara katliamında hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilemiş. Ne iyi ve ne güzel; bundan tabiî ne olabilir, diyorsunuzdur... Evet, esas yönün öyle; ama usulde büyük bir hata var… Esastaki güzelliği yok edecek çapta büyük bir hata…
Sayın Gül’ün başsağlığı dilediğini kimden öğreniyoruz?.. Sekreterinden?.. Basın sözcüsünden?.. Bir yakınından?.. Bizzat kendisinden?.. Hiçbirinden değil… Bir zamanlar devletin başında bulunmuş bir zatın, Ankara katliamında hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilediğini; barajı şaibeli oylarla aşabilmiş, İhanet Çetesi’nin emir eri bir partinin eş başkanından öğreniyoruz. Bununla ilgili haber şöyle: “HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün KENDİSİNİ aradığını belirterek, ‘ÜZERİME BİR BORÇ olarak biliyorum, dün eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül BENİ arayarak taziye dileklerini iletti. Bu ÜZERİME BİR VAZİFEDİR BEN DE ACILI AİLELERE İLETEYİM dedim. Allah kendisinden de razı olsun’ dedi.” (hurriyet.com.tr)
İhanet Çetesi ile yarım yüzyıla yakın süredir mücadele eden DEVLETİN CUMHURBAŞKANLIĞI makamına yükselmiş bir zat; her fırsatta açıkça “KATİL DEVLET” diyen birini muhatap kabul ediyor… İhanet Çetesi’ne, bırakın “hain” demeyi, “terörist” bile demeyen kişiye; “DEVLET BENİ ARADI” diye şişinme fırsatı veriyor. Kürtleri, devlete isyana çağıran kişiye?.. İhanet Çetesi’ni devletle denk görmeye, devlete denk saymaya yeltenen “taraflar silâh bıraksın” diyen ukalâya… Bayrağımızı dikkate almayan saygısıza… Kameraların karşısında söylediği sözü dehşetle dinliyorum: “11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül BENİ aradı”... Sanki Sayın Devletli’nin basın sözcüsü!.. Sanki Sayın Devletli’nin özel temsilcisi!..
Katliam günü erken saatlerde, yani bombalar patlatılmadan önce… Birisi (“Bomba” Ankara’da patlayacak) diye (tivit) atıyor… “BOMBA” kelimesini tırnak içine alıyor… Bilinen, beklenen demek istiyor her halde? Attığı bu (tivit)i, olaydan sonra siliyor… Demek böyle bir (tivit) atmaması gerektiğini idrak ediyor, bunun suç olduğunu biliyor. Polisimizin olağanüstü gayretleri ile hain ve yandaşları yakalanıyor. Kimler bu adamlar?.. İkisinin İhanet Çetesi’ne mensubiyetlerini, daha önce terör olaylarına karışmış olduklarını emniyet rapor ediyor. Üstelik de bunlar, HDP’nin sosyal medya kanadında görevliler. 7 Haziran seçimlerinden önce bu faaliyetin eğitimini almışlar, seçimden sonra da, “takipçi” toplamışlar ve “partilerine” bu yolda hizmet (!) etmişler. Katliam günü attıkları (tivit) de bu “hizmetlerinden” (!) biri...
Sayın Gül, bu basit gibi görünen, aslında büyük vebal olan usul hatası ile asi İhanet Çetesi’ni, emir eri partisini ve eş başkanını nasıl bir “sosyal statüde” gördüğünün farkında mı değil? Acılı ailelere başsağlığı dilemek için onun aracılığına neden ihtiyaç duymuş? Ölenlerin, yaralananların ve yakınlarının hamisi, büyüğü diye bula bula, (mevcut Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle “terör örgütünün siyasi uzantısı”) HDP’yi mi bulmuştur?
Usul hatası o kadar bariz ki, kendisini bu yönden tenkit eden bir milletvekiline, ancak hedef saptırarak cevap verebiliyor. Milletvekili “Ankara'daki bombalı eylemi önceden bilen iki kişinin PKK'lı çıktığına” işaret ediyor ve “Gül, katil devlet diyen Demirtaş'ı aradı” diyor. Ama Gül, onun işaret ettiği hususa ve Demirtaş’ı aramasını tenkide değil, mücerret başsağlığı dilenmesi tenkit edilmiş gibi konuşuyor: “Bugün öyle ki, ölülerimize başsağlığı dilediğimizde bunu bile garipseyen bir ortam ortaya çıkıyor” Bir cumhurbaşkanı bu duruma düşmemeliydi.
Gül, –bırakın bulunduğu mevki bakımından– sıradan bir fert olarak bile “KATİL DEVLET” diyeni muhatap almamalı, taziyesine aracı yapmamalıydı. Böyle bir muhatap oluşta, HDP mensubu hiçbir fert, –bırakın ilk akla gelen olmayı– son kişi bile olamaz…
Ne diyeceğimi bilemiyorum… Daha doğrusu söyleyemiyorum… Sayın Gül, Allah’tan af, milletten özür dilemelidir.