İçinde bulunduğumuz şu sıkıntılı günleri bu gün Ramazan’a bağlayarak yaşamaya devam edeceğiz. Korona virüsü ile mücadelemiz Ramazan günlerinde de sürecek.
Korona’nın dünya gündemine girdiği günden beri insanlık çok farlı ve yakın tarihte emsali görülmemiş badireden geçiyor. Ülkeler farklı boyutlarıyla deneniyor. Kimi ülkeler insanlık anlayışını sergiledi, kimi ülkeler vatandaşına karşı samimiyet sınamasından geçiyor, kimisi vatandaşına bakışı konusunda tavır görüntüledi, kimisi dünya insanlık ailesi ile paylaşma anlayışını gösterdi, kimisi de dünya insanlığı için neler yapabileceği ya da yapamayacağı şeyler konusunda yapısını ortaya koydu. Hülasa bütün dünya küçücük bile diyemeyeceği, kutür olarak yok mesabesinde olan bir virüs münasebetiyle içiyle dışıyla ne olduğunu ortaya koydu.
İşte insanın varlık sırrı bu kadar basit ve bu kadar ani anlaşıldı. İnsan, kendine yetme konusunda bu günden yarına hiçbir şey söyleyemeyeceğini anladı. Şunu da söylemek gerekir ki, yaratılış itibariyle asla ve asla basit olmayan, Cenab-ı Hakk’ın yeryüzünde varlık delili olan insanın, mükemmel yaratılışına rağmen güç ve kudret olarak bir o kadar aciz olduğu da anlaşıldı. Bu virüs, insanın ‘Benlik’le ‘Hiçlik’ arasında ince bir çizgi ile ayırım noktasında bir varlık olduğunu kavraması için belirleyici oldu.
Diğer taraftan âlem içinde ondan mükemmeli, ondan muhteşemi, ondan daha donanımlısı yoktur. Allah’ın donattığı mükemmel yaratılışıyla diğer varlıklar onun hizmetinde ve onlara hükümran. Dünyayı içindekilerle birlikte istediği gibi evirip çeviriyor, onlara istediği gibi kıvam veriyor, faydasına nasıl uygunsa ona göre yönetebiliyor. Yüce yaratan ona, bu kadar büyük bir tahakküm hakkını da vermiş. Tabi bu evirip çevirme yetkisinin büyüklüğü oranında sorumluluk da vermiş.
İnsanın sorumluluğu âlem içerisinde yaratılış mükemmelliği ile bağlantılıdır. Aklî melekesi onun için büyük ve sorumlu bir varlık olduğunun işaretidir. Aklıyla, var olduğu kâinat içinde istediği gibi tasarruf edebilme gücüne ve yetkisine sahip olan insana, bir o kadar da sorumluluk yüklenmiştir. Bu sorumluluğun tek mercii kendisini yaratandır. Tamamen ona karşı sorumludur. Bu dünyada bütün tasarruflarında şüphesiz ve muhakkak bir hesap ile karşıkarşıya kalacaktır. Böyle olması da gayet tabiidir. Zira geniş manevra alanı olan, geniş tasarruf hakkı tanınan bir varlığın sorumsuz olması düşünülemez. Şayet sorumsuzluk olsa idi acaba dünya böyle kalabilir miydi? Kur’an-ı Kerim’de buna şöyle işaret edilir: “İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?”
Evet, insan başıboş ve hayatındaki bütün tasarruflarından sorulmayacak bir varlık değildir. Her şeyden evvel bu, onun düzgün, zararsız ve hem kendisine hem de içinde yaşadığı evrene faydalı bir yaşantı sürmesi için elzemdir.
Mesele, insan bu sorumluluğunun farkında bir hayat anlayışına sahip mi? Yaratanın kendisini sorguya çekeceği düşüncesiyle, faydalı olma, zararsız bir yaşantı tarzının olması, yaşadığı çevrenin kendisinden şikâyetinin olmaması, beklentilere cevap veren bir fert olması gibi kaygılarla yaşadığı ölçüde sorumluluk bilinci ile yaşıyor demektir. İnsan kendisi ile uzaktan ya da yakından en küçük münasebeti olan her varlığa hem muhtaçtır, hem de onlar için yapacakları vardır. Bu sebeple hem içinde yaşadığımız topluma hem de dünya insanlık ailesine karşı yükümlülüklerimiz vardır. Bu yükümlülükleri yerine getirdiğimiz ölçüde sorumluluğumuzun farkındayız demektir.
İşte içinde bulunduğumuz olağanüstü korona virüsü durumu insanlık ailesinin kendisini sorguya çekmesi için geç kaldığını gözler önüne serdi. Komşularımızla münasebetimizden çevremizde birlikte yaşadığımız bütün canlılara ve cansız gördüğümüz tabiata kadar üzerimizde hakkı bulunan varlıkların tamamının bizden beklentileri vardır. Bunları kusursuz karşılamak sorumluluğumuz cümlesindendir. Bundan kaçamayız. Unutmayalım ki ihmal ettiğimiz her bir görevimiz zarar olarak bize mutlaka dönecektir. Nitekim korona virüsü de belki noksan bıraktığımız ya da bir yanlışımızın, sorumsuzca ihmal ettiğimiz bir görevimizin sonucu olarak doğmuş olabilir. Üzerimizde hakkı olanların hakkını iade etmek bir sorumluluk bilincidir. Unutmayalım; bir trafik kuralını ihmal ölümlere, yok oluşlara sebep oluyorsa, küçük saydığımız kusurlarımız büyük sıkıntılara mal oluyorsa, sorumsuz her davranışımız da neticede mutlaka bir olumsuzluğu getirecektir.
Bu gün ilk gününü idrak ettiğimiz Ramazan ayı da bu konuda kendimize çeki düzen verebileceğimiz önemli bir fırsattır. Diğergam olmak yaraşır insana. Bizler Müslümanız. Bizim sorumluluğumuz dinimizin bizden istedikleri doğrultudadır. Kendimizi bu konuda daima kontrol etmeliyiz. Allah’ın istediklerini ne kadar yerine getirebiliyoruz. Sorumluluklarımızın tamamı Allah’ın bize görev olarak verdiği şeylerdir. O da bütün yaşantımızı kuşatır. Allah’ın bizi sorumlu tutmayacağı, yaşantımızdan bir saniye bile yoktur. Bu sebeple bu günden yarına hep kendimizin şuurunda olmalıyız.
Ramazan Ayı ülkemiz, bütün müslümanlar ve insanlık ailesi için elem ve sıkıntılardan kurtuluşa vesile olsun.