Değerli okuyanlarım,
Bugünkü yazımda yeme içme mekanlarındaki gözlemlerimi aktaracağım size.
---
Elbette ki, işini çok temiz yapan işyerleri var. Görünüme, kaliteye, fiyata önem veren yeme içme yerleri var. Sözümüz onlara değil. Bilakis sözümüz aşağıda yazdıklarımıza…
---
Bence yeme içme sektöründeki işyerlerinin en önemli önceliği motosikletli kuryelerine eğitim aldırmalılar. Çünkü, trafikte sürekli tehlike arzediyorlar. Kimi zaman çarşının, pazarın içindeler, kimi zaman ters yöndeler, kimi zaman trafikte arabaların sağında, solunda, önünde, kimi zaman yaya yolundalar… Tabii ki bizim için can güvenliği çok önemli. Yeter ki, kurallara uyulsun, ürün 5 dakika geç gitsin. Trafik canbazlığı çok kötü sonuçlar doğurabilir.
Devlet, motokuryeler için özel kanunlar getirmeli, kurallar konmalı. İşyeri sahipleri motokuryelerini eğitmeli, onları yollarda insanlarla zıtlaşmamaları için ikaz etmeli. Trafik ekipleri de denetimlerini sıkılaştırmalı.
---
Bir de her tabelada “tarihi” kelimesi geçmeye başladı. Ama bakıyorsunuz ne dükkan sahibi, ne usta, ne ürünün yapılış şekli tarihi? Evet kebap tarihi, döner tarihi, çay kahve tarihi, Bursa tarihi, bazı bölgeler var gerçekten tarihi. Ama dükkana bakıyorsunuz ne kuruluş yılı, ne iş yapış şekilleri, ne ürünlerin kalitesi hiçbir şey tarihi değil. Belli ki, dükkanı açan kişi birkaç yerde 1-2 sene çalışmış, sonra hiçbir ustadan el almamış, cesaretle kendine dükkan açmış, dükkanının tabelasına da “tarihi” yazmış. Bu müşteriyi aldatmacadır.
Bu aldatmacaya gerçekten tarihi mabetlerin, sokakların, semtlerin civarlarında çok fazla denk gelmeye başlıyoruz.
Size şahit olduğum bir olayı anlatayım. Bursa’ya geziye gelen bir aile çarşıda Bursa’nın markası olan İskender Kebapçısının yerini soruyor. Kapıdaki kişi ismi verilen yerin çakma olduğunu, aradıkları kebapçının kendileri olduğunu söylüyor. Bol yeminle ikna edip içeri almaya çalışıyor. Kimisi inanıyor içeri giriyor, kimisi inanmıyor, rotasını çeviriyor.
---
Şimdi de lokantalarda, restoranlarda, kafelerde, kebapçılarda yapılan hatalardan, gözü rahatsız eden hal ve hareketlerden bahsetmek isterim.
-Çalışanların beyaz önlükleri yok. Sanki yoldan geçen herhangi biri girip “hadi şuraya yardım edeyim” hissi veriyor.
-İşyerine özel bakımlı üst baş, ayakkabıları yok. Kimi yerlerde terliklerle hizmet veriliyor.
-Kimi işyerinde çalışanlar kendi aralarında müşterilerin yanında yüksek sesle, lakayt konuşmalar yapıyorlar.
-İşyeri sahibi dahil herkesin saç, sakal, bıyıklar birbirine karışmış.
-Servis arasında kapı önünde sigara çekip nikotinli elleriyle servis yapıyorlar.
-AVM’ler dahil küçük dükkanlarda aşçılar, garsonlar önlükleriyle tuvalete giriyorlar.
-Eller sabunlanmıyor.
-Fiyat tarifesi yok. Çarşının, pazarın en kuytu yerindeki lokanta fiyatları lüks lokantalarla yarışıyor. Hesap öderken karşınıza yüksek meblağlar çıkabiliyor.
-En kuytu yerlerdeki çay fiyatları cafelerle yarışıyor.
-Tuzluklar boş, istiyorsunuz yine boş tuzluk geliyor.
-Masa temizliği yapılan bezler kapkara.
-Küllük silinen bezle masalar, sandalyeler de siliniyor.
-Masa silinen bezle genel temizlik de yapılıyor.
-Paspas yapan çalışan işi bitince ellerini sabunlamıyor.
-Ulu orta hapşırıyor. Ellerini sabunlamıyor.
-Çay tabakları ıslak geliyor. -Çay bardakları, tabakları, kaşıkları lekeli, sararmış.
-Kasada para alıp para üstü veren kişi aynı ellerle yiyeceklere dokunuyor, servis yapıyor.
---
Peki, eskiden nasıldı? Eskiden bu kadar absürt görüntüler olmuyordu. Benim bildiğim lokanta, pastanelerde işyeri sahipleri dahil tüm çalışanlar beyaz ceket, beyaz gömlek giyerlerdi.
Bugüne baktığımızda yeme içme mekanlarının çoğunda böyle bir hassasiyet yok.
---
Evet değerli okuyanlarım,
Liste uzar gider…
Son söz:
Yeme içme mekanlarındaki işyeri sahipleri, çalışanlar görünümlerine, hizmetlerine çok dikkat etmeliler.
---
Hakan Kavurmacı
iletişim@dijitalhaber.com.tr