1.Tasarı doğal varlıkları kullanım malı ve ticari meta saymaktadır.Tasarı daha “AMAÇ” başlıklı ilk maddesinde, doğal varlıklara dönük “ticari anlayışını” açık biçimde ortaya koymuştur.
Maddede; “koruma ve kullanma dengesi” ifadesi kullanılarak, güya korumacı yaklaşım benimsendiği izlenimi verilmiş ise de son tahlilde bu varlıkların kullanım malı olarak görüldüğü net biçimde yansıtılmış bulunmaktadır.
2. “KAPSAM” maddesinin 3’üncü fıkrasının ne anlama geldiği açık değildir. Fıkrada, “çeşitli kanunlarla Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görev ve yetki alanına bırakılan tarımsal konular, bu Kanun kapsamı dışındadır.” ifadesi bulunmaktadır. Bilindiği gibi anılan Bakanlıkla ilgili “tarım sektörünü, kırsal kalkınmayı ve toprak su varlıklarıyla biyolojik varlıkları” ilgilendiren çok sayıda kanun vardır. Ne var ki, bunlardan hangilerinin ne tür hükümlerinin kapsam dışı olduğu belli değildir.3. “Korunan alan” belirleme yöntemi yeterince katılımcı değildir.
4.Korumaya ilişkin planlar, ilke olarak doğal varlıkların bütünü için geçerli olmalıdır.
5.Maddenin 1/© bendinde yer alan “ekolojik etki değerlendirmesi” anlayışının da sadece korunan alanlarla kısıtlanmaması, doğal varlıklar genelinde ön görülmesi gerekir.
6.Doğal varlıkların korunması “klasik kalkınma” amaçlarına endekslendiğinden, üretilebilecek her türlü kalkınma gerekçesi için, varlıkları tüketmek yolu açılabilecektir.
7.Tasarıda, Kanun uygulama sürecinde devlete düşen görevleri bütünlük içinde tanımlayan bir özel madde yoktur.
8.Tasarının beşinci maddesinde nasıl oluşturulacağı hükme bağlanan “tabiatı koruma ağı” kavramının yeterince açık ve net anlaşılması için, Tasarının “TANIMLAR” maddesinde gerekli açıklamanın yapılası yararlı olacaktır.
9. Kurulması ön görülen Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulunun yapısı tümüyle hiyerarşik ve bürokratiktir.
10. Kurulun görevleri yeterince açıklayıcı değildir.
11.Doğal varlıkların devletten önce toplumun sorumluluk alanında olması gerektiği anlayışıyla, benzer bir demokratik yapılanmanın Mahalli Biyolojik Çeşitlilik Kurulları ve Tabiatı Koruma Bilim heyeti gibi kurumsal yapılar için ön görülmesi de gereklidir.
12.Türlerin ve doğal yaşam alanlarının korunması sorumluluğu sadece kamu yönetimine bırakılamaz.Tasarının on altıncı maddesinde; korunması gereken türlerle doğal yaşam ortamlarının korunmasının planlanması ve yönetiminin Bakanlıkça gerçekleştirileceği ve bu amaçla “ekolojik etki değerlendirmesi” yapılacağı hükmü vardır. Ülkemizde devletçe yönetilen Çevresel Etki Değerlendirmesi uygulamasının ne sonuçlara yol açtığı ortada dururken, doğadan yarar sağlayacakların doğaya verecekleri zararı ölçme amaçlı değerlendirmelerin, hangi yaklaşımlara dayandırılacağını kestirmek zor değildir.
13.Tasarının on sekizinci maddesinde sözü edilen “yabancı bitki ve hayvan türü girişinin önlenmesi” sürecinde, bu konuda yaşamsal hükümler içeren Biyogüvenlik ve Tohumculuk Kanunlarına da gönderme yapılması gerekir. DERLEYEN: A.E. KAYNAK: TEMA VAKFI