Doç. Dr. Mustafa BAŞ - Köşe Yazısı
Tarih, milletlerin hayatında ve varlıklarını devam ettirmede en önemli etkenlerden biridir. Milletlerin geleceklerinin planlanmasında en önemli bir araç olarak ibret alınmak için önümüzde duran olaylar silsilesidir. Allah; Kur’an’da; “Sizden önce neler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin de, yalancıların sonunun ne olduğuna bir bakın.” (Ali İmran; 137) buyurarak yaşanan tarihi olaylardan ibret alınmasını emretmektedir. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif de “ Tarih tekerrürden (olayların benzer olarak yaşanmasından) ibarettir derlerdi-İbret alınsaydı acep tekerrür mü eder di” diyerek tarihin bu ibret yönüne vurgu yapmaktadır.
Bu gün İslam Aleminin içinde bulunduğu duruma bakıldığında bir birine düşman, düşman olduğu gruptan insanlar işkence, zulüm altında hayatlarını kaybetseler bile kılı kıpırdamayan duyarsız bir dünyadadır. Her bir devlet, diğer devleti yok etmek veya zayıflatmak için gayri müslim devletlerin kucağında Müslüman kanı akıtmakta, akıtılan kanın durması için bir araya gelememektedir. Ali İmran Suresi 103. ayetinde Allah; “Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” buyurmaktadır. Bu ayet, birlik beraberliği emrederken ortak paydanın Allah’ın emir ve yasakları olduğunu vurgulamaktadır. Bu birlik beraberliğin gerekliliği içinde tarihin sayfalarlını yeniden okumak gereklidir. Bu ayetin devamındaki; “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” ayetinin hükmünü dikkate almadan yaşayan İslam devletleri birbirlerine karşı düşmanca tavırlara hala devam etmektedirler.
Bundan iki hafta önce içerisinde bilim adamlarının bulunduğu bir heyetle İspanya’nın Endülüs bölgesinde bir tarih ve kültür turizmi yaptık. Endülüs, yukarıdaki ayette zikredilen birlikten uzaklaşmanın, fırkalaşmanın en hazin örneği örneğidir. Endülüs, Gayri Müslimlerle birlikte hareket ederek kardeşle savaşmanın ve bu savaş sonunda topluca yok oluşun en bariz örneğidir. Bu duygularla Tarık b. Ziyad’ın karaya çıktığı Cebel-i Tarık (Tarık Dağı) denilen mekandan başlayarak Malaga, Gırnata, Kurtuba ve İşbiliye’de (Sevilla) hem tarihi mekanları gezdik, hem de üç gün boyunca yoğun bir şekilde Endülüs ile ilgili bilgilendirildik. Vadi’ul-Hadra’nın Quadalahara, Vadi’ul-Kebir’in Qudalakibr olduğunu öğrendik. Elhamra Sarayının her noktasında “Allah’tan başka galip yoktur” yazılarını okuduk. Kurtuba Caminin içinde sadece gözlerimizle dualarımızı ettik ve duygulandık. Allah’ın evinde aleni olarak Allah’ı anamadık.
Batının aydınlanmasına katkıda bulunan Endülüs İslâm dünyası, İslâm medeniyetinin yeni bir hamle, yeni bir dinamizm kazandığı yerdir. Tıpta, eczacılıkta, astronomide, fizik ve matematikte dünya çapında bilginler yetiştirmiştir. İbn Tufeyl, İbn Bâcce, İbni Fırnas, İbn Rüşd, İbni Arabi, ve İbn Meymûn bu mütefekkirlerin ismi öne çıkanlarındandır. Batıda Rönasansı ve aydınlanma çağını tetikleyen Endülüs’ün 711 yılında başlayan macerası 1492 yılında Gırnata Emirliğinin teslim olması ve şehri boşaltması ile son bulmuştur. Endülüs Emevi halifeliğinin son bulması üzerine, onun hakimiyet alanındaki her şehir bağımsızlığını ilan ederek, Batalyüs (Badajos), Tuleytula, İşbiliye (Sevilla), Kurtuba, Gırnata, Belensiye (Valencia) ve Saragosta gibi şehir devletleri oluşmuştur.
Bu devletçiklerin sırası ile yıkılması, İspanya’da İslam hakimiyeti ve izlerinin son bulması tam ibretlik olaydır. Bu devletçikler bir biri ile savaşırken komşuları olan Hıristiyan Krallıklardan yardım almışlar, onların desteği ile düşman kabul ettikleri Müslüman devletçiği ortadan kaldırmışlardır. Bu esnada Hıristiyanlara verdikleri tavizler, ödedikleri vergiler sebebiyle zayıflamışlar ve güç kaybetmişlerdir. Daha sonraki süreçte diğer Müslüman davlete karşı beraber hareket ettikleri Katolik Krallıklar tarafından ortadan kaldırılmışlardır.
Bugün İslam Devletlerinin durumu Endülüs’te yaşananlardan farklı değildir. Kimi Rusya, kimi Amerika, kimi İsrail, kimi de Avrupa ülkeleri desteğiyle birbiriyle düşmanlığını devam ettirmekte, benzer tarihi yaşamaktadır. Kudüs gibi bütün Müslümanların ortak meselesi olabilecek bir hususta bile bir araya gelememektedirler. Arap Bedevilerinin yağmalayacağı endişelerini taşıdığı için Mukaddes Emanetleri Müslümanların hizmetine sunan bir milletin yüz akı komutanına dil uzatabilmektedirler.
Fahrettin Paşaya dil uzatma cüretinde olanlar Lavrens’in kadehlerini de müze yaptıkları kaldığı evde saklayabilecek kadar efendilerine sadakatlarını göstermektedirler.
Müslümanlar, tarihlerini okumalı ve tarihlerinden ibret almalıdırlar.