Tarım 10-11 Nisan geceleri -12’lerin göründüğü gün ve gecelerde meydana gelen don olaylarında meyve bahçeleri tam bir vurgun yaşadı. Vurgun biliyorsunuz denizlerde karşılaşılan öldürücü bir olay. Türkiye’nin yarıdan çoğu ili dondan zarar gördü, öyle ki en soğuk illerimizden Sivas, orta derece ilimiz Bilecik, sıcak iklim bölgemiz Akdeniz kıyıları bile felaket diyebileceğimiz vakayla karşılaştı.
Donun verdiği zararı bir yılda atlatabileceğimizi sanmıyorum. İleriki yıllarda dona karşı tedbirler alınmalı çalışmalar yanında, şimdiden budama, gübreleme işlemine başlansa en az iki yılda eski verim yakalanabilir.
Tarım esas vurgunu 1960’lı yıllarda “Keçi dağlara zarar veriyor, yok edilmeli” politikasıyla yaşadı. Türkiye’de tarım hayvancılıkla beraber yapılıyor. Hani bir sarı öküz hikayesi vardır, birkaç yazımda bahsetmiştim tekrar etmeyelim.
Tarım ilk vurgunu keçiyi feda etmekle yedi, kırk yıldır et ithal ediyoruz. Keçiyi ortadan kaldırmakla yaşadığımız darbeyi, aradan 60-70 yıl geçmesine rağmen atlatamadık.
İkinci vurgun, yerli büyükbaş ırkımızı ortadan kaldırdık. Yılın 9 ayını bedava yem dağda gezerek beslenen, verim veren hayvanlarımızın yerine, ahırda suni fabrika yemleriyle aşırı işçilik isteyen ithal büyükbaş hayvanlar tercih edildi.
Üçüncü vurgunu 1970’li yıllarda haşhaş ekiminin yasaklanmasıyla tarım, tarımla uğraşanlar ve hatta tüm nüfusumuz yedi. Sadece Afyon’da ekilmesini ancak kurtarabildik. Haşhaş yağı, tereyağıyla eş değerdir. İlaç sanayiinin ham maddesi afyondur, afyon haşhaştan elde edilir. Haşhaş yağı hastalıkları yok eder. Haşhaş yağından mahrum kalan halk, hastanelerin müdavimi oldu.
Vurgun yemeye alışan halk dördüncü vurgunu pancar ekiminin kısıtlanmasıyla yedi.
Arada daha ufak tefek vurgunlar olsa da tarımın, esas iki vurgunundan biri tarımda çalışan nüfus oranını yüzde 5’e indirelim politikası oldu. Bırakın yüzde beşi yüzde 25’lerde alarm zilleri siren halinde çalmaya başladı.
Köye dönüş projeleri hızlandı ama duyan olmuyor. Esas son vurgunu köy okullarının kapatılması, zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkarılması ve taşınmalı sisteme geçilmesiyle, genç nüfusun tarıma küstürülmesi oldu.
Bu konuları 30 yıldır tafsilatıyla yazdım, onun için kısaca hatırlattım.
Tarımla ilgili yazılarıma bazı okuyucularım yorumlarına “ama tarıma onca mazot, gübre desteği veriliyor” diye başlıyorlar. Yazım uzadı, kısaca ona da açıklık getireyim. Ak Parti döneminde 8 tarım bakanı görevi devraldı. Her gelenin “tarıma verilen destekler ekime başlamadan ödenecek” vaadi vermesine rağmen maalesef halen verilen sözler yerine getirilmiş değil.
Bakın 2024 yılı Eylül, Ekim aylarında ekinler ekilmeye başlıyor. Nisan, Mayıs aylarında sebzeler dikiliyor. Genelde 2024 yılında mazot litre fiyatları 18-22 TL arasındaydı. Gübre fiyatları 350-650 TL idi. Şimdi mazot 50 TL ye dayandı, gübre fiyatları, 600-1200 TL. (50 kiloluk gübre çuvalı) mazotta ve gübrede yüzde yüz artmış oldu.
Çiftçi 1 yıl evvel harcadığı mazot ve gübrenin desteğini şimdi en az yüzde 50 kayıpla alıyor. 2025’de yaptığı masrafların desteğini yine bir yıl sonra alacak. İnanmayan varsa Tarım İl Müdürlüğü’ne sorabilir.
Don vurgunu, sırasıyla yazdıklarımın yanında daha az hasarla atlatılabilir görünüyor. İnşallah aklımızı başımıza getirir.