İl Özel İdaresi kıt imkanlarıyla çiftçilerimize, para ayırıyor. Tarım İl Müdürlüğü kanalıyla tohumluk buğday dağıtıyor. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı her çiftçiye 300 kg verilmesi şartıyla. Kayıtlı her çiftçi alsa 300 kg. buğday alabilir mi? Alamaz belki o zaman çiftçi başına 50 kg. bile değmez.
Birkaç sene evvel 300 kg. çiftçi başına 300 kg verilmesini az bulmuştum. “Şah olsa bu taksimi yapamaz” diyerek tenkit etmiştim.
İmkanlar müsait olmuyor ki yıllardır 300 kg’nın üzerine çıkılamıyor. Bugün üzerinde durmak isteğim konu ise 300 kg. buğday tohumu dağıtılıyor da bir fayda sağlanıyor mu?
İl Genel Meclisi üyelerini Tarım İl Müdürlüğüne verdikleri paraların, istenilen faydayı sağladığını sorguluyorlar mı?
Siz hiçbir doktorun hastasına hep aynı yemeği tavsiye ettiğini duydunuz mu?
Vücudun neye ihtiyacı varsa insanın canı onu ister. Tuza ihtiyacı varsa tuzu, tatlıya ihtiyacı varsa tatlıyı ister.
Tarım sahalarının doktoru da Ziraatçılar. Kaç yıl olduğunu ben de unuttum. Ben diyeyim 5, siz deyin 7 yıldır hep aynı tohumluk buğday dağıtılıyor, Altay 2000. Bizim topraklarımız bu buğday çeşidinden başkasını yetiştirmiyor mu? Doktorun hastasına hep aynı yemeği tavsiye ettiğine benzemiyor mu?
Peki çiftçi, Tarım İl Müdürlüğü’nün yıllardır Altay 2000 buğday tohumu dağıtmakta ısrar etmesine ne diyor. Çiftçi Tarım İl Müdürü ve diğerlerine “Ne diye Altay 2000 buğday çeşidini getirmekte ısrar ediyorsunuz. Bu buğday sapı çok, danesi az. Ayrıca un fabrikaları satın almakta nazlanıyor. Dünyada başka buğday çeşidi kalmadı mı...” dese de, dinleyen kim? Çünkü hedef gelir artırmak, çiftçiye yardımcı olmak yerine çalışır görünmek. Buğdayları getiren kamyonun yanına vitrin malzemesi gibi durmak.
Şimdi ben size Altay 2000 buğday çeşidine karşı gelen köylerin ve o köylerdeki çiftçilerin isimlerini versem, İl Müdürlüğü’nün yapacağı ilk iş o köy ve köylülere Altay 2000 buğday çeşidinin iyi olduğunu söyletmeye çalışmak olur. Halbuki bundan ders çıkartıp, çiftçiye çeşitli buğday tohumları ile faydalı olmayı denemeli değil mi?
İl Genel Meclisi üyeleri çiftçiye yardımcı olmak gayesiyle Tarım İl Müdürlüğüne verdiği para ile alınan Altay 2000 buğday çeşidi çiftçiye kg.mı 0.40 kr’den veriliyor. 0.40 kr’sini de İl Özel İdarenin ayırdığı paradan karşılanıyor. Yani Altay 2000 buğdayının kg fiyatı 0.80 kr. Aynı para ile Bilecik’e diğer buğday çeşitleri de getirilebilir. Getirilmesine getirilir de gayret etmek, çalışmak lazım.
İl Genel Meclisi Tarım İl Müdürlüğüne vermiş olduğu paraların hesabını sormalı. Meclis üyeleri “Biz yıllardır tohumluk buğday dağıtılması için para veriyoruz. Siz hep Altay 2000 alıp dağıtmışsınız. Çiftçinin üretiminde nasıl bir artış sağlandı. Altay 2000’den başka buğday çeşidi neden getirilmiyor?” diye sormalı.
İl Genel Meclisi üyeleri çiftçileri genelde tanıyorlar. Altay 2000 buğday çeşidinden niçin vazgeçmediklerini veya onların istememesine rağmen Tarım İl Müdürlüğü’nün ısrarcı olduğunu öğrenebilirler.
Tarım İl Müdürlüğü işin kolaycılığına kaçtığı belli. Kolaycılığa kaçmasa, çeşitli buğday tohumları alır, ilin çeşitli rakımlı yerlerinde örnek arazilerde ekim yaptırır. Hangi buğday çeşidi hangi rakımda verimli olduysa o çeşidin dağıtımını yapar. Her sene Sıfır Altay tohumu getirerek yüksek ücret ödüyor. Halbuki çiftçiye ekim yaptırsa, tohumu da diğer çiftçiye sattırsa, aracı olsa daha iyi hizmet etmiş olmaz mı? Ama o zaman koltuktan kalkıp, çiftçinin arasına girerek çalışmak lazım. Hiç olacak iş mi?
Yazıma bizzat şahid olduğum bir olay ile noktalıyayım. Biliyorsunuz ben Kurtköylüyüm. Zannediyorum Haziran’ın 19’u idi. Köyün araziye çıkış yolunda sivil plakalı, ama aracın kapılarında Tarım İl Müdürlüğüne ait olduğuna dair yazıları olan araç yanımdan geçti. Arazide çalışan bir çok insan var. Kimisi çapa yapıyor, kimisi sulama yapıyordu. Onlara, “Az evvel Tarım İl Müdürlüğüne ait aracın geçtiğini, aracın durup, kendilerini tanıtıp bir ihtiyaçları, mahsullerinde bir hastalık var mı diye sordular mı” dedim. Aracı gördüklerini ama durmadığını toz atarak gittiğini söylediler.
Bu durumu Tarım İl Müdürüne anlattım. Sayın müdürüm siz de sivil plakalı araç var mı? “Kiralama sistemi ile 3 araç var” dedi. Şahit olduğum olayı anlattım. Diyelim ki yardımcı olmak istemiyorlar dursaydılar da “Siz enayimisiniz bu sıcakta çalışıyorsunuz. Karnınızı doyuracak kadar üretin yeter. Başkaları ne yerse yesin size ne...” deseydiler. Bu kadar sorumsuzluk olur mu?” dedim. Müdür bey “Abi bizde 3 tane kiralık araba var her biri ayrı bölümde çalışıyor. Veteriner bölümünde olan olabilir” dedi. Ben de, sayın müdürüm öyle de olsa Kurtköy’de şu anda günlük 2,5 ton süt üretiliyor. Bu miktar başka bölgede 6-7 köyden ancak sağlanabiliyor. Veterinerlerde geçte yine de durması, çalışan çiftçilerle görüşmesi gerekirdi. Bu kadar lakayıtlık çok” demiştim.
Görüyorsunuz. Çiftçiye hizmet için 3 araç kiralanıyor, çalışan çiftçiye bir “Kolay gelsin” sözünü bile esirgiyorlar.
Görelim bakalım bu Altay 2000 sevdası daha ne kadar sürecek. Bu sevdayı devam ettirenlerden hesap soracak olacak mı?
TAŞI GEDİĞİNE
“Zeybek”i duydumda sarısını hiç bilmiyordum.
- Demekki Sarı Zeybek’de il il dolaşılarak oynanıyormuş.
TAŞI GEDİĞİNE
Cem Uzan, uzan dedikçe uzandı.
- Soluğu Fransa’da aldı.
NE DEMİŞ, NE DEMİŞ
Sarkozy’den Merkel’e sıra sıra hergele dizilmiş önümüze.
Abdurrahim KARAKOÇ - Şair
- Bizim ulusalcılar YÖK eski başkanı Gürüz’ü kendi adamları sanıyordu, adam “Ben Amerikancıyım” dedi çıktı işin içinden.
Abdurrahman DİLİPAK - Gazeteci
- Kutsal emanetlerin bulunduğu mekandaki “Şarap rezaletinde” müdahale etmek yerine, bu pis etkinliği protesto edenlere ağza alınmayacak hakaretlerle saldıran bir zatın, hem de “Kültür”ün başında bulunması hoş görülebilecek bir durum değil.
Serdar ARSEVEN - Gazeteci
- Ve Cem uzan hakkında 6 yıldır bir türlü verilmeyen tutuklama kararı dün birden bire veriliverdi.
Ne oldu, ne değişti de 6 yıldır ortalıkta gezen, villalarda orturan, eski şaşalı yaşanısını aynen devam ettiren ve elini kolunu sallayarak gezdiği ülkeden elini kolunu sallayarak kaçan Cem Uzan hakkında birdenbire bir tutuklama kararı çıktı.
Bir bilen varsa anlatsın da bilelim.
Fatih ALTAYLI - Gazeteci