Türkiye'de, 40-50 yıldır takip edilen tarımı bitirme politikası maalesef AK Parti iktidarında hızla devam ediyor. Köylüyü aç bırakarak toprağından kaçması sağlandı. 'Avrupa'da nüfusun yüzde 5'i köylerde yaşıyor, üretim yapıyor. Bizde aynı yolu takip edelim' siyaseti, köylerde nüfusu o kadar azalttı ki sadece yaşlı nüfus kaldı, onlarda üretim yapacak halde değiller.
Toprak Mahsulleri Ofisi, 90 bin ton buğday ithalatı için ihale açıyor. 2 milyon ton civarında yağlık mahsul üretiyoruz. Ürettiğimizden fazla ithal ediyoruz. Mercimek, nohut, kuru fasulye de ürettiğimiz kadar da ithal ediyoruz. İhracatımız, ithalatımızı karşılamıyor. Enerji üreten ülke olmadığımızdan elektriğe, doğal gaza açık verdiğimiz söylenir. Tarımda eksik üretim cari açığın yükselmesine sebep oluyor.
Et ise kalitelerine göre 30 TL'den başlayıp 60 TL'ye kadar çıktı. Köyler insansız, dağlar hayvansız kaldı. Etin yüzüne hasret kaldık. Dağlar hayvansız kaldı derken yabani hayvanları kastetmedim, onların çoğalması ve tarım arazilerine aşırı zarar vermesi için elden gelen gayret gösteriliyor.
Ekilmeyen araziler dağ oldu. Her ne kadar köye dönüş projesi destekleri uygulama safhasına geçilse de devede kulak diyebiliriz. Tarım SOS veriyor. Hayvancılık politikası milletin eti 100 TL'ye yemesine doğru ilerliyor.
Yanlış tarım politikaları üreticiyi canından bezdirip toprağını terk etmesine sebep olurken, diğer taraftan sanayi sattığı malzemeler ile tarımcıyı sömürüyor. Mazot, gübre destekleri yapılan zamları bile karşılamıyor. Ankara'da masa başında alınan kararlar çiftçinin derdine çare olmuyor. Sahaya inmeli üretici gibi yaşayarak sıkıntılara göre tedbirler getirilmeli.
Temel'in mezar taşına 'Hastayım dedum, hastayım dedum inanmadunuz, ha şimdi ne oldi?' yazdırdığı gibi, tarım da o hale geliyor demeyeceğim geldi ve geçiyor.
Yıllardır bende tarım politikalarının yanlışlığını yazıyorum, ne yazık ki gereken tedbirler alınmıyor.