Tarım İl Müdürlüğü elemanlarını çalışıyor gördüm. Eskiden Karaköy, Küplü, Başköy, Vezirhan ve Bayırköy’ün (30 yıl evvel) sebze üreten yerler olduğunu, karasuya sanayi atıklarının karışmasıyla artık bu bölgelerde sebze yetişmediğini, ilgili yerler ile görüşerek karasuyun eskisi gibi temiz akacağını ve aynı yerlerin sebze yetiştirir hale geleceğini bölge halkına anlatıyorlardı.
Kurtköy’e çıktım. Tarım elemanlarını orada aynı tempo ile halkla iç içe çalışıyor gördüm. Kurtköy’de eskiden çok fasulye yetiştiğini, son birkaç yıldır mahsule gelen hastalık yüzünden halkın ekmez olduğunu, toprak analizleri ile çare bulunacağını, çiftçiyle beraber arazide çalışmalar yaparak eski günlere dönüleceğini anlatıyorlar. Ayrıca biten barajın sulama kanallarının bitmek üzere olduğunu 6 Bin dönüm arazinin sulanacağını, İl Müdürlüğü olarak çiftçiyi eğitmek için plan ve projelerin hazır olduğunu söylüyorlar. Kurtköy’ün halen günlük 2.5 ton süt ürettiğini bu hususta da ne gerekiyorsa yapacaklarını. Bir hayvan üreticisinin “İyi söylüyorsun da hayvanlarımız hastalandığında veteriner getirmek istiyoruz bize, “köye gidersem ücret alırım. Hayvanını İl Müdürlüğünün önüne getirirsen ancak ücret almayız” diyorlar” sorusuna, öyle yaparlarken et ithal eder olduk. Artık o günler geride kaldı. Tarımcı, tarımcının, veteriner hayvancının yanında olacak demez mi?
Merak ettim bakalım Küre’de işler nasıl dedim oraya gittim. Daha Küre’nin arazisine girdiğimde ne göreyim. Tarım elemanları aynı hummalı çalışmayı orada da yapıyorlar. Üreticilere, eskiden Küre’den üzüm mevsiminde günde 15 kamyon üzüm çeşitli şehirlerin hallerine gönderildiğini şimdi ise 1 kamyonun bile gönderilemediğini, bağcılığa tekrar eski günlerini yaşatmaya çalışacaklarını izah ediyorlar.
Kızıldamlar ve Yeniköy’e gittim. Tarım Personeli her iki köyün çiftçisini toplamışlar. Kızıldamlar barajından arazilerine yapılan sulama kanalları ile nasıl istifade edebileceklerini, hangi mahsulü ekerlerse daha iyi verim alacaklarını, yaptıkları projelerini anlatıyorlar.
Günün yorgunluğunu üzerimde hissetmeye başladım. Buna rağmen “Güm gümde güm güm, güm güm de de güm güm” davul sesini derinden derinden duyar gibi oldum. Gözlerimi zar zor açtım baktım yataktayım. Meğer rüya görüyormuşum. İlk defa bir ramazan davulcusuna tatlı ve hayalim olanı yaşadığım rüyadan uyandırdığı için kızdım.
Biraz toparlanınca demirci fıkrası aklıma geldi. Demirci demirini döverken “Bu yaptığım maşayı, küreği satacağım eşek alacağım” diye sesli sesli konuşuyormuş. Babasını dinleyen oğlu “Baba sıpasına da ben binerim” deyince baba, “İn ulan sıpanın belini kırcan” demiş.
Benim rüyada bu hikaye ye benzedi değil mi?