Hep söylerim... Türk milleti; ruh köküne uygun hardal taneciği kadar teklife, faaliyete, harekete, fikre, projeye ve plâna; kabak kadar cevap verir. Katılmakla, arkasında durmakla yetinmez, icabedenleri müesseseleştirir de… Artık bir gelenek haline gelen asker uğurlama alayları, asker adayını havaya atıp tutmalar, ona güven verecek şakalar ve “En büyük asker, bizim asker!” nâraları bu müesseselerden biri.
Bu benimsemeler o kadar heyecanlı ve coşkulu olur ki, küçücük bir kıvılcımın bir anda bütün ormanı sarıvermesi misali, bir anda, içerde ve dışarda bütün milleti sarar.
Bunu Zeytindalı Harekâtı'nda da görüyoruz... Sefere çıkan askerleri uğurlamakla başlayan heyecan, buluşlarla çeşitlenerek yaygınlaştı. Bir şehidin vasiyetini sahiplenme, çocuklardan “asker ağabeylere” mektuplar, analardan “kınalı kuzulara” hediyeler, babalardan evlâdımı vermekle yetinmem, ben de giderim taahhüdü, gönüllü cepheye gitme müracaatları... Dualar, Kur'ân okumalar... Fethedilen dağa dikilen bayrak videosunun sosyal medyada her gösteriyi bastırması... Şiirler, şarkılar, türküler... Anlatmakla bitmeyecek vakıalar ve vakalar, bir manto gibi herkesi sardı ve milleti bir bütün haline getirdi.
Bu asil heyecan ve coşkuyu besleyen enerji santralları o kadar çok ki... Meselâ Genç Osman Destanı, meselâ Ulubatlı Hasan, meselâ Nene Hatun, meselâ Mehmetçik'in ne olduğu, “Ya şehit, ya gazi” olma arzusu... Saymakla bitmeyecek bu santrallar o kadar güçlü ve toplayıcı ki milleti tek yürek ve tek bilek yapıyor. İşin en güzel tarafı, bu “tek yürek ve tek bilek”; bu güce rağmen, en ufak bir taşkınlık yapmıyor. Sadece millî heyecan ve coşku yaşanıyor. Hasım cepheye karşı, değil nümayiş, en ufak bir tepkiye bile tenezzül edilmiyor. Seslerini teknik imkânlarla gök gürültüsü gibi göstermeye çalışan küçük bir grup, eşeğini dövemeyen, semerini döver misali, “En büyük asker”e, Mehmetçik'e söz söyleyemiyorlar, onun “silâh arkadaşı” Özgür Suriye Ordusu'na gayzlarını kusuyorlar. Buna rağmen kabaran millî öfke ne onlara, ne yandaşlarına saldırıyor, ne sınırına “terör devleti” kurmak isteyen “süper gücün”, ne ona süflörlük ve yöneticilik yapan “terör devleti”nin büyükelçiliklerine saldırıyor…
Teröristleri dünyanın gözü önünde, en üstün silâhlarla donattı ve onlara eğitim verdi. Yularını elinde tuttuğu köpekler için kaleler inşa etti… Ve Mehmetçik köpeğe haddini bildirdi, efendisinin fiyakasını bozdu. Mehmetçik'e kimsenin karşı çıkamayışında, onun başarısı ile beraber milletinin, her şeye hazır olduğunu haykıran bu vakur duruşunun da payını görmek lâzım…