TERAVİH NAMAZI RAMAZAN GECELERİNİN İHYASI

RAMAZANDAN GÖNÜLLERE

Peygamber Efendimizi en iyi tanıyan sevgili eşi Hz. Âişe anlatıyor: “İnsanlar, Ramazan geceleri Resûlullah'ın (sav) mescidinde gruplar hâlinde namaz kılardı. Kur'an'dan biraz (ezberi) olan bir kişinin arkasında beş-altı kişi toplanır ve ona uyarak namazı birlikte kılardı. Resûlullah (sav) bir gece bana odamın kapısının önüne bir hasır sermemi söyledi ve ben de serdim.

Kendisi yatsı namazını kıldıktan sonra bu hasırın üzerine geçti. Mescitte bulunanlar da etrafında toplandı. Bunun üzerine Resûlullah (sav) onlara o gece uzunca namaz kıldırdı ve hasırı orada öylece bırakarak yanlarından ayrılıp odaya girdi. Sabah olunca insanlar Resûlullah'ın (sav) o gece mescitte bulunan kimselerle birlikte kıldığı namazı konuşmaya başladılar. Akşam mescit insanlarla doldu. Hz. Peygamber onlara yatsı namazını kıldırdı ve evine girdi. İnsanlar ise dağılmayıp mescitte kaldı.

Resûlullah (sav) bana, 'Ey Âişe! İnsanların bu durumu da nedir?' diye sordu. Ben de, 'Yâ Resûlallah! İnsanlar dün gece mescitte bulunanlara kıldırdığın namazı işitmişler ve kendilerine de kıldırman için toplandılar.' dedim. Bunun üzerine, 'Hasırını dürüp kaldır Ey Âişe!' buyurdu, ben de dediğini yaptım.

Resûlullah (sav) o geceyi de ibadetle geçirdi, insanlar ise Efendimiz sabahleyin yanlarına çıkıncaya kadar mescitte öylece beklediler. Sonra onlara,

'Ey insanlar! Allah'a hamdolsun ki, vallahi ben bu geceyi gaflet içinde geçirmediğim gibi, durumunuzdan da habersiz değildim. Fakat bu namazın size farz kılınmasından endişelendim (ve bu nedenle beklediğiniz namazı kıldırmaya çıkmadım). Siz, gücünüzün yeteceği amelleri yapın! Allah usanmaz, ama siz usanırsınız!” buyurdu.”

Hz. Peygamber'in Ramazan gecelerinde kıldırdığı namazı anlatan sahâbîlerden biri olan Ebû Zer ise şunları nakleder: “Resûlullah (sav) ile beraber oruç tuttuk. Ramazan ayının son haftasına kadar bize farz namazlardan başka herhangi bir namaz kıldırmadı. Ramazan'ın son on günü olunca Resûlullah (sav) mescitte itikâfa girdi. Yirmi ikinci gün ikindi namazını kıldırdıktan sonra, 'İnşallah bu gece kalkıp namaz kılacağız. Sizden arzu eden kalkıp bu namazı kılsın.' dedi.

Ramazan'ın bitmesine bir hafta kala (yirmi üçüncü) gecenin üçte biri geçinceye kadar namaz kıldırdı. Yirmi dördüncü gece namaz kıldırmadı. Yirmi beşinci gecenin yarısına kadar bize namaz kıldırdı. Biz dedik ki: 'Ey Allah'ın Resûlü! Bu gecenin geri kalan kısmında da bize nafile namaz kıldırsanız?' Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'İmam namazı bitirinceye kadar onunla namaz kılan kimseye, geceyi ibadet etmiş gibi sevap yazılır.'

Sonra Ramazan ayının son üç günü kalıncaya kadar bize namaz kıldırmadı. Yirmi yedinci gece yine namaz kıldırdı, çocuklarını ve eşlerini de çağırdı ve “Felâh”ı geçirme korkusuna düşünceye kadar bize namaz kıldırdı.” Ebû Zerr'e “Felâh nedir?” diye sorulduğunda “Sahur” demiştir..

Çocukluğunu Peygamberimizin yanında geçiren Enes b. Mâlik ise şöyle anlatmaktadır: “Resûlullah (sav) Ramazan'da namaz kılıyordu. Geldim ve arkasına namaza durdum. Bir adam da gelip benim yanıma namaza durdu. Sonra başka biri geldi ve neticede on kişiye yakın bir grup olduk. Arkasında bizim olduğumuzu hisseden Resûlullah (sav) namazı kısa tuttu. Sonra kalkıp evine girerek namazını bizim yanımızda kılmadığı şekilde uzunca kıldı. Sabah olunca biz, 'Ey Allah'ın Resûlü! Gece bizi fark ettin mi?' dedik. O, 'Evet, zaten benim yaptığıma da bu neden oldu.' buyurdu.”

Peygamber Efendimizin Ramazan'da nafile olan gece namazını her gece düzenli olarak kıldırmamasının, hatta evlerde kılınmasını tavsiye etmesinin ardında yatan sebep, farz kılınır da, sonra ümmetinin bunu yerine getirmeye gücü yetmez şeklindeki endişesidir.

Ramazan gecelerinde kılınan bu namaza “rahatlatmak, dinlendirmek” anlamına gelen “teravih” isminin verilmesi ise daha sonralara rastlar.

Hadislerde bu namaz “kıyâmü'l-leyl” olarak geçer ve bununla, Ramazan gecelerinde kılınan teravih namazı veya gecenin namaz kılınarak kıyamı, kıvamı, ihyası ve değerlendirilmesi kastedilir.

İnsanları teravih namazı için tek bir imamın arkasında ilk toplayan Hz. Ömer oldu. II. Halife, hicretin on dördüncü senesinde, bütün bölgelere tebligat göndererek teravih namazı kılmalarını emretti.

Hz. Ömer'in ilk defa Medine'de böyle bir kararı nasıl aldığını, Hz. Peygamber döneminde doğduğunu bildiğimiz Abdurrahman b. Abd el-Kârî şöyle anlatır: “Bir Ramazan gecesi Ömer ile birlikte mescide çıktık. Bir de baktık ki, insanların kimisi kendi başına namaz kılıyor, kimisi de başkalarının namazına uyarak kılıyordu. Hz. Ömer, 'Dağınık şekilde namaz kılan bu insanları tek bir imamın arkasında toplarsam sanırım daha iyi olacak.' dedi. Sonra buna kesin kararını verdi ve (ertesi gece) onları Übey b. Kâ'b'ın imamlığı arkasında topladı (ve böylece teravih namazı cemaatle kılınmağa başlandı).

Hz. Ömer, insanların mescitte tek tek veya gruplar hâlinde namaz kıldıklarını görünce, Hz. Peygamber'in Ramazan'da topluca nafile namaz kılmaya devam etmesine engel olan “farz kılınma endişesinin” ortadan kalktığını, şayet onlar dağınık bir şekilde devam ederlerse, zamanla Müslümanların bu mübarek ayın ihyası konusunda gevşeyebileceklerini düşünmüş olmalıdır. Ayrıca o, mescittekileri tek bir cemaat yapmanın, Müslümanların birliği açısından önemli mesajları içerdiğinin bilincindedir ve bu doğrultuda hareket etmeyi daha yararlı bulmuştur.

İmam Tirmizî'nin de tespit ettiği üzere, Ramazan gecelerindeki bu ibadet konusunda âlimler arasında farklı görüşler ve uygulamalar söz konusudur.

İlim adamlarının bir kısmı tarafından vitir ile birlikte “kırk bir” rekât kılınması gibi görüşler ifade edilmiş olsa da, Peygamber Efendimizin ashâbından Hz. Ömer, Hz. Ali ve başkaları tarafından rivayet edilen “yirmi” rekât kılınması görüşü muteber kabul edilmiş ve asırlardır uygulama bu şekilde gerçekleşmiştir.

Asırlardır Kâbe'de ve Medine'deki Peygamberimizin mescidinde teravih namazı yirmi rekât olarak kılınmaktadır. İslâm dünyasının birçok bölgesinde oldukça canlı bir şekilde kılınan bu namaz, bazı bölgelerde hatimle kıldırılırken, bazı bölgelerde ise sekiz rekât olarak eda edilmektedir. Özellikle ülkemizde namazın şartlarını ve rükünlerini zorlayarak çok hızlı kılınan yirmi rekâta karşı, birçok Arap ülkesinde kılınan sekiz rekât teravih namazı en az iki üç saati bulmaktadır.

Sonuç olarak, teravih namazında asıl olan, Kur'ân-ı Kerîm'in hatmi ve Ramazan gecelerinin ihyasıdır. Kadir gecesine rastlama ihtimali yüksek olan bu mübarek geceleri ibadetle değerlendirme hedeflenmelidir. “İnanarak ve sevabını Allah'tan umarak Ramazan orucunu tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır. İnanarak ve sevabını Allah'tan umarak Kadir gecesini ihya eden kimsenin de geçmiş günahları bağışlanır.” buyuran Hz. Peygamber Ramazan gecelerini namaz ile değerlendirmiştir. Bu nedenle, teravih namazını geçiştirme yerine, mümkün mertebe bu namaza daha fazla zaman ayırma, ecrinden daha fazla yararlanma cihetine gidilmelidir. Böylece gündüzünü sıyam (oruç) ile gecelerini de kıyam (teravih) ile Ramazan dolu dolu geçirilmiş ve bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi ihya edilmiş olacaktır.

İmam Buhârî'nin teravih namazı ile ilgili bir hadis için koymuş olduğu başlık dikkat çekicidir: “Ramazan gecelerinde kılınan nafile namaz, imandandır.”

Kaynak: HADİSLERLE İSLAM

GÜNÜN AYETİ:

“Gecenin bir vaktinde kalkıp kendine mahsus nafile bir ibadet olarak da namaz kıl ki, Rabbin seni övülmüş bir makama yükseltsin.” (isra, 17/79)

GÜNÜN HADİSİ:

Ebu Said (r.a) ve Ebu Hureyre’den (r.a) nakledildiğine göre, Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse geceleyin hanımını uyandırır da ikisi de namaz kılarsa veyahut birlikte iki rekat namaz kılarlarsa zakirin ve zakiratın (Allah’ı çokca anan erkekler ve hanımların) arasına yazılırlar.” ( Ebu Davud, Tatavvu’, 18 )

GÜNÜN DUASI:

“Allah’ım! Senin rızana uygun olup bizim için yararlı bulunan bütün ihtiyaçlarımızı karşıla, işlerimizi kolaylaştır.”

BİR SORU ? BİR CEVAP:

SORU: Evlerde Teravih Namazı Nasıl Kılınır?

CEVAP: Teravih namazı, Ramazan ayı boyunca yatsı namazından sonra kılınan nafile bir namazdır. Ramazan gecelerini ibadetle ihya için sünnet-i müekkede olarak meşru kılınmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ile dört halife döneminden itibaren günümüze kadar camilerde veya evlerde cemaatle ya da ferdî olarak eda edilegelmiştir.

Teravih, orucun değil Ramazan ayının sünneti olduğu için oruç tutamayan kimselerin de teravih namazını kılmaları sünnettir.

Teravih namazı, iki rekâtta bir ya da dört rekâtta bir selam verilerek toplamda yirmi rekât olarak kılınır. Hasta veya yorgun olanlar, yirmi rekâtın tamamını kılmakta zorlanırlarsa, bu fazileti kaçırmamak için teravih namazını sekiz rekât olarak da kılabilirler. Zira Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Faziletine inanarak ve mükâfatını umarak Allah rızası için ramazan gecelerini (teravih vb.) ibadetlerle geçiren kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.”

Teravih namazı, yatsı namazının son iki rekât sünneti kılındıktan sonra eda edilir, yatsıdan önce kılınması caiz değildir. Vitir namazı ise genellikle teravihten sonra kılınır.

Teravih namazı her iki rekâtta bir selamla kılınacaksa sabah namazının sünneti gibi kılınır. Dört rekâtta bir selamla kılınacaksa, ikindinin sünneti gibi kılınır. Vaktinde kılınmayan teravih namazı sonradan kaza edilmez. Teravih namazının tamamı tek namaz hükmünde olduğundan bu namaz için baştan bir niyet yeterli ise de aralarda verilen selamdan sonra namazdan çıkılmış olduğundan yeniden namaza başlarken tekrar niyet edilmesi ihtiyata daha uygundur.

Teravih namazı cemaatle şöyle kılınır:

Önce yatsı namazının ilk sünneti, sonra farzı daha sonra da son sünneti kılınır. Sonra imam, müezzin veya cemaatten biri teravih namazına başlanacağını duyurur.

İmam “niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya ve kıldırmaya”, cemaat de “niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, uydum imama” şeklinde niyet ederek iftitah tekbiri alınıp namaza başlanır.

İkişer rekât halinde kılınacaksa ikinci rekâttan sonraki oturuşta "Tahiyyat”, “Salli-Barik” ve “Rabbena” duaları okunarak sağa ve sola selam verilir. Eğer teravih dört rekât olarak kılınacaksa ilk oturuşta “Tahiyyat” ile birlikte “Salli-Barik” duaları okunarak kalkılır ve üçüncü rekâta kalkıldığında ise “Sübhaneke” duası okunur. Her selam verildiğinde “salat-ı ümmiyye”’nin okunması güzel olur. Teravih namazı ara vermeden kılınabileceği gibi ihtiyaca göre kısa aralar da verilebilir.

Teravih namazı bittikten sonra kısa bir duanın akabinde vitir namazı da cemaatle kılınır. Daha sonra tesbihat ve dua ile birlikte ibadet tamamlanmış olur.

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

Hazırlayan: İsmail BASRI

DİN HİZMETLERİ UZMANI


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.