Timur Anadolu’yu işgal edince halka bakması için bir fil verir. Ellerinde olanları, yetiştirdiklerini silip süpüren fil, insanları bezdirmiş. Nasreddin Hoca’nın Timur ile arasının iyi olduğunu bilen halk, “Hocam bu fil elde avuçta bir şey bırakmadı, her şeyimizi yedi bitirdi, önümüze düş de hep beraber bu fili bizden alması için istekte bulunalım’’ derler. Hoca isteği kabul eder. Timur’a ulaşmak için yola koyulurlar. Han’ın kapısına varırlar, Hoca bir bakar arkasında kimse kalmamış. Timur’a hocanın geldiğini söylerler, kapılar açılır. Hoca, “Han’ım bir fil verdiniz eşi olmayınca huysuzlaşıyor, eşini de verseniz” der. İstek kabul edilir, Hoca da kendisini yolda bırakanların cezasını vermiş olur.
Gelelim hikâyemize sebep olan gelişmelere. Aylardır değil yıllardır hastanelerden 182 belası yüzünden sıra alınamadığı şikâyeti ayyuka çıktı. Seçimlerden evvel sağlık bakanı “182’yle ilgili şikâyetleri biliyoruz, önlemini aldık, halkımız kısa zamanda rahatlayacak” beyanatını verdi. Kısa zaman sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’da şikâyetlerin giderileceği açıklamasında bulundu. Giderildi mi? Halen devam ediyor.
Vatandaşın 182’den çektiği yetmedi şimdide Toprak Mahsulleri Ofisine buğday satabilmek için 182 gibi merkezi sistemden sıra alınmayınca çiftçi ofise buğdayını satamıyor. Sistem sıra vermiyor, sıra alamayan üretici ofis önüne geliyor, kimse yok, buna rağmen buğdayını sıra almadığı için satamıyor.
Yaşanan sıkıntıyı ilin Valisi biliyor, iktidarın ve muhalefetin milletvekilleri biliyor, tarımla ilgili bakan biliyor, hatta Cumhurbaşkanı biliyor.
Hiç kimse üreticiyi çekmekte olduğu eziyetten kurtaramıyor.
Hoca, Timur’dan niye ikinci fili istedi, arkasında durmayan halkını cezalandırmak için. Peki seçimlerde halk bugün ki iktidarın arkasında durdu, neden 182’den çektiği sıkıntı az mı geliyor da Toprak Mahsulleri Ofisi merkezi sistem usulüne uygun çalıştırılmıyor?
İktidar ayağına kurşun sıkıyor. Muhalefet ne yapıyor. Zaten muhalefetin güvensizliği iktidarı, iktidarda kalmaya sebep oluyor diyenlere hak vermemek mümkün mü?