TEMA Vakfı olarak biliyoruz ki; dün ülkemizin bir çok bölgesinde yaşanan can, toprak ve mal kaybına neden olan sel felaketleri son kez yaşanmış olmayacak. Çünkü, geçtiğimiz yıl, ondan önceki yıl ve ondan öncekilerde yaşanan felaketlerden ders almadık. Bu ve benzeri felaketler ile sadece olduğu sırada ilgilendik ve yenisi meydana gelene kadar da hatırlamadık. Bu durumu elbirliği ile değiştirmeye mecbur olduğumuzu ise ne yazık ki kabul etmeye yanaşmadık. Ülkemiz için bu afetler ne bir başlangıç ne de sondur. Yeşil örtünün tahribi, ormansızlaşma, yanlış imar planları, çarpık kentleşme, yanlış tarım uygulamaları, çayır-mera arazilerinin yeteneklerine göre kullanılmamaları, sağanak yağışların fazla olması ve bu alanlarda bulunan dere, çay yataklarının ıslah edilmemesi, kanalların bakımlarının yapılmaması gibi nedenlerle sık sık su baskınları ve sel felaketlerinin yaşanması kaçınılmazdır. Yanlışımızdan dönmediğimiz ve önlem almadığımız sürece, bu tür felaketlerin sonu gelmeyecek, aksine bundan böyle çok daha sık aralıklarla ve daha şiddetli olarak karşımıza çıkacaktır. Bu afetlerde hayatlarını kaybeden insanlarımızın ve akıp giden canlı verimli topraklarımızın telafisi mümkün değildir. Toprak üretilemeyen bir kaynaktır ve oluşumu için binlerce yıl gerekmektedir. Toprak yoksa sellerden bizi koruyacak yeşil örtü yok demektir. Yeşil örtünün tahribi ve toprak erozyonu, Türkiye'nin kaderi değildir. Yeter ki, herkes ve özellikle ülkeyi yönetenler bu sorunun önemini kavrasın, bu işin üzerine ciddiyet ve içtenlikle eğilsin. Yeter ki, başta toprak ve yeşil örtü gibi doğal varlıkları tahripten başka tercihi kalmadığını sanan, kırsalda çalışan insanımıza kalkınma çareleri yaratalım. Milletçe, yeşil örtünün genişletilmesi için el ele verelim, birlik olalım. Doğa ve Toprak Ana kendisine yapılanları ne kadar zaman önce olursa olsun unutmaz ve intikam alır. Yaşanan bu acı, ormanlarımızı kaçak ve kontrolsüz şekilde tahrip edenlere/ettirenlere, ormandan tarla açanlara, üzerinde yapılaşma gerçekleştirenlere ve tüm bunlara göz yumanlara ders olmalıdır.
9 Mayıs 2013, geleceğimiz için tarihi bir gündü. 9 Mayıs günü, atmosferdeki sera gazı düzeylerini ölçümleyen Mauna Loa Gözlem İstasyonundan gelen haberlere göre atmosferdeki karbondioksit seviyesi, son 800.000 yıldır gelmediği bir düzeye erişti: Şu an milyonda 400 parçacık seviyesinde! Karbondioksit düzeylerinin bu noktaya varması, küresel sıcaklıkların 2 – 2,4 0C artmasını anlamına geliyor. İnsanoğlunun yeryüzünde var olduğu dönem boyunca atmosferdeki sera gazı seviyesi bu düzeye daha önce hiç ulaşmamıştı!
Yüz binlerce yıldır belirli bir oranı aşmayan atmosferdeki karbondioksit düzeyi, sanayi devriminden bu yana, insanlık olarak daha fazla fosil yakıt yakmamıza; ormanlar, turbalıklar gibi karbondioksit yutaklarımızı daha fazla tüketmemize bağlı olarak rekor seviyeye ulaştı.
Karbondioksit seviyesi yükselmeye devam ederse, insan türü de dâhil olmak üzere birkaç milyon canlı türünün iklim değişikliğine uyum sağlama şansı azalacak. Bu durumu tersine çevirmek için tek şansımız; değişen iklim koşullarına uyum sağlamamız için doğru uyum politikalarını hayata geçirmek ve sera gazı salımlarımızı azaltmamız için fosil yakıtlardan vazgeçerek, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye yönelmek!
Kaynak : Tema Vakfı