TZOB Başkanı Bayraktar'dan üretici ile market arasındaki fiyat farkı açıklaması

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın “Şubat ayı üretici ve market arasındaki fiyat farkları” ve “tarım sektöründe yaşanan son gelişmeler” başlıkları altında açıklamalarda bulundu.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın “Şubat ayı üretici ve market arasındaki fiyat farkları” ve “tarım sektöründe yaşanan son gelişmeler” başlıkları altında açıklamalarda bulundu. 

Şemsi Bayraktar, üretici ile market arasındaki fiyat farklılıklarını kalem kalem açıklarken, şunları kaydetti:

"Şubat ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 306 ile kabakta görüldü.

Kabaktaki fiyat farkını yüzde 288 ile elma, yüzde 263,5 ile maydanoz, yüzde 242 ile kuru soğan ve yüzde 233 ile domates takip etti.

Şubat ayında kabakta üretici ve market arasındaki fiyat farkı yüzde 300’ün üzerindeyken, 11 üründe fiyat farkı yüzde 200’ün üzerinde gerçekleşti.

Kabak 4,1 kat, elma 3,9 kat, maydanoz 3,6 kat, kuru soğan 3,4 kat, domates 3,3 kat fazlaya tüketiciye satıldı.

Üreticide 4 lira 38 kuruş olan kabak 17 lira 78 kuruşa, 2 lira olan elma 7 lira 76 kuruşa, 1 lira 29 kuruş olan maydanoz ise 4 lira 68 kuruşa satıldı.

Uluslararası bir kriz ve pandemi döneminden geçtiğimiz bu günlerde yurtiçi ürün fiyatları artarken, tüketimin karşılanabilmesi için, çok fazla yükselen dünya fiyatlarından, artan miktarlarda tarımsal ürün ithalatı yapmamız kaçınılmaz hale geldi. 

Yüksek fiyattan yapılan ithalat ve yurtiçi ürün fiyatlarının artması da, zaten yüksek seyreden gıda enflasyonunu daha da artırdı. Üretimi artırmaktan başka çaremiz yoktur. Üretimi artırmak için tarım sektöründe pozitif ayrımcılık istiyoruz. Tarım sektörünün yapısal sorunları, plansız üretim, üretimde yaşanan kuraklık ve diğer doğal afetler başta olmak üzere büyük riskler ve üreticilerin gelir garantisinin olmaması, aşırı artan gübre, mazot, zirai alet, ilaç, tohum, işçilik maliyetleri, bitkisel ve hayvansal ürün ithalatı üretimi zorlaştırıyor. 

Üretimi artırmak için üreticinin desteklenmesi, maliyetlerin düşürülmesi, yapısal sorunlarının çözülmesi, ithalatın önlenmesi önemlidir. Gıda enflasyonunu önlemek için üreticinin içinde olmadığı hiçbir plan, program ve önlem işe yaramaz. Bunu iyi görmek zorundayız. 

Hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda dünya fiyatları aşırı yükseliyor. Bu ürünlerde arz sorunumuz var. Stoklarımız bittiğinde ne yapacağız? Ekmeği kaç liradan yiyeceğiz? Ayçiçeği yağını kaç liradan tüketeceğiz? Buradan sesleniyorum, vakit kaybetmeden tarımda milli seferberlik ilan edilmeli, elimizde ne varsa ne yoksa bitkisel ve hayvansal üretim için kullanmalıyız. Bu ülkede ekilmedik bir karış arazi bırakmamalıyız. Türk tarımı kullanamadığı potansiyeline erişmek zorundadır. Üretebildiğimiz kadar güçlü olduğumuzu unutmayalım. 

Şubat ayında üretici fiyat değişimi son 5 gün için değerlendirildiğinde; Üretici fiyatlarında 34 ürünün 13’ünde düşüş yaşandığı görüldü. Yaş sebze ve meyve fiyatlarında görülen bu düşüş yüzde 50’lere vardı. Kabakta yüzde 50, domateste yüzde 30, sivri biberde yüzde 28, maydanozda yüzde 19, limonda yüzde 16, patateste yüzde 11 oranında düşüş yaşandı. 

Kabak başta olmak üzere domates, sivri biber, maydanoz, limon, patlıcan, patates gibi yaş sebze ve meyvelerdeki fiyat düşüşlerinde, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle önemli ihracat merkezimiz olan bu ülkelere ürün gönderilememesi etkili oldu. Ürünler ihracata gönderilemeyince iç piyasaya yönlendirildi. İç piyasadaki arzın artmasıyla birlikte üretici fiyatları düştü. Rusya, Ukrayna ve Belarus yaş sebze ve meyve ihracatımızda önemli ülkelerdir. Savaş çıkınca kapıların kapanmasıyla tırlar yolda kaldı. Bu ülkelerle olan ihracatımız tıkandı. 

Yaş sebze ve meyve ihracatının düşmesi üretimimizi düşürür. Üreticinin üretimi bırakması birkaç ay sonra yaş sebze ve meyve fiyatlarının aşırı bir şekilde artmasına neden olur. Acil olarak alternatif pazarlara yönelmeli, ihracatın açılması için gereken tedbirler alınmalıdır. 

Gübre fiyatları Şubat ayında çeşitlerine göre bir önceki aya göre ortalama yüzde 11 ile 27 arasında geriledi. Geçen yılın Şubat ayına göre son bir yılda, amonyum sülfat gübresi yüzde 274, üre gübresi yüzde 203, DAP gübresi yüzde 186, kalsiyum amonyum nitrat gübresi yüzde 165, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 146 oranında arttı.  

İlkbaharda özellikle buğday ve arpada üst gübre olarak kullanılan ve kasım ayında tavan yapan üre fiyatı, dünya üre fiyatlarında ve dolarda görülen kısmi düşüş ile ocak ayında gerilemeye başladı. Bu gerileme şubat ayında da devam etti. Şubat ayında ortalama üre gübresi fiyatları bir önceki aya göre yüzde 23 düşerken, aslında yıllık bazda yüzde 203 oranında arttı.

Sonbaharda taban gübresi kullanamayan veya yetersiz kullanan üreticilerimiz, düşen bu fiyatlardan da memnun değildir. Üreticilerimiz, hala üst gübre fiyatlarının yüksekliğinden dolayı yeterince gübre kullanamayacak.  Diğer yandan birçok üreticimiz önünü göremediği için, borçlanarak da olsa yüksek fiyatlardan gübresini indirimlerden önceden aldı. 

Dolayısıyla zamanında yapılmayan indirimler yüzünden üreticilerimiz, haksız yere mağdur oldu. Üreticilerimiz Tarım Kredi Kooperatiflerinden, tonu 12 bin liradan üre gübresi aldı. Daha sonra bu gübrenin fiyatı yüzde 30 indirilerek, tonu 9 bin 200 liradan satışa sunuldu. İndirimden kısa bir süre önce üreticilerimizin pahalı gübre alması mağduriyet yarattı. Bu mağduriyetin giderilmesi için Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından yapılan bu indirimin, ya ödemelere yansıtılarak aradaki farkın geri ödenmesi ya da iade talebinde bulunanlara yaptıkları ödemelerin geri iadesinin yapılması gerekiyor. 

Şurası bir gerçektir ki; üre gübre fiyatları dünyada yüzde 5 düşerken, döviz kurunun da artmadığı bir ortamda, Türkiye’de ortalama yüzde 23 oranında düşmüştür. Dünyada fiyat artışına rağmen kalsiyum amonyum nitrat gübresinin ortalama yüzde 27 düşüş göstermesi, üretici ve ithalatçı firmaların piyasayı nasıl kendi lehlerine yönettiklerini de ortaya koymuştur. 

Bu konuda gerekli denetimlerin yapılıp üreticinin sırtından haksız kazanç sağlamanın önüne geçilmesi, gübre fiyatlarının daha da aşağıya çekilmesi gerekiyor. Firmalar tarafından yapılan fiyat indirimi uygulamaları bunun mümkün olabildiğini ortaya koyuyor. Son iki ayda gübre fiyatlarında görülen düşüş, üreticilerimiz için yeterli değildir. 

Üreticilerimizin önümüzdeki aylarda yeterli gübre kullanabilmeleri için gübre fiyatları biran önce makul seviyelere çekilmeli, verilen destekler artırılmalıdır. Gelecek aylarda gübre kullanması gereken üreticilerimizin, acil nakit desteğine de ihtiyacı vardır. Özellikle 2021 yılı destek ödemeleri daha fazla geciktirilmeden bir an önce çiftçilerimize verilmelidir.

Fiyatların düşüşe devam etmemesi halinde, özellikle yurtiçinde fabrikalarda işlenerek, katma değer yaratılarak ihraç edilen ve istihdam sağlayan başta buğday olmak üzere diğer ürünlerde de yeterince gübre kullanamayacak üreticilerimiz, ürünlerinde verim ve kalite kaybı yaşayacaktır. Dolayısıyla üretim düşecektir. 

Tarımsal üretimde mazot kullanımının arttığı bir sürece girmekteyiz. Üreticimizin kullandığı mazot fiyatı son bir yılda yüzde 164 oranında arttı. Mazot temin edemeyen çiftçi tarımsal faaliyetlerini sürdüremeyecek tarımsal üretim düşecektir. Üreticilerimize verilen mazot desteği de bu artış karşısında yetersiz kaldı. Mazot destekleri yapılan bu artış oranı kadar bir oranda artışla mutlaka revize edilerek çiftçilerimize biran önce verilmelidir. Ayrıca 2021 mazot destekleri geciktirilmeden bir an önce ödenmelidir.

Bilindiği üzere, 01 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere diğer abone gruplarının yanı sıra tek zamanlı tarımsal sulama abone grubunda elektrik tarifesine yüzde 94,8’lik zam gelmişti. 

Bu zam, zaten sürekli artan tarımsal üretim maliyetlerini daha da artırmıştı. 28 Şubat’ta Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklamada; meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV'sinin yüzde 18'den yüzde 8'e düşürüldüğü bildirildi. 

Bu vergi indirimi sayesinde elektrik faturası tutarlarında bir miktar düşüş olacaksa da söz konusu indirim tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yapılan zamdan kaynaklanan maliyet artışları yanında çok küçük kalacaktır.

Çiftçilerimizin giderek bozulan bütçelerinde yeterli iyileşme sağlamayacaktır. Üreticilerimiz, Devletimizin önümüzdeki günlerde bu doğrultuda yeniden bir fiyat değerlendirmesi yapmasını ve çalışmanın sonucunda tarımsal sulama tarifesinde daha kapsamlı indirime gidilmesini dört gözle bekliyor.

Ayrıca, KDV oranlarının belirtildiği listede yer alan ve hali hazırda yüzde 8 KDV uygulamasına tabi olan; zirai ilaçlar ile zirai traktörler, biçerdöverler ve çeşitli tarım makinalarındaki KDV oranları yüzde 1’e düşürülmelidir.

Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 01 Mart 2022 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Maden Yönetmeliğinin 115’inci maddesine eklenen fıkra ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilmesi, madencilik faaliyetleri için zeytinliklerin taşınması, taşınan, yok edilen zeytinlik alan kadar alanın zeytinlik olarak tesis edilmesine izin verildi. 

Yapılan bu yönetmelik değişikliği “3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ve ilgili yönetmelikle örtüşmemektedir. Uzun yıllardır zeytinlik alanlarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılmaya çalışılmıştı. Ancak bu yönde bir düzenleme olmamıştı. 

Maden yönetmeliğine eklenen fıkra ile madencilik faaliyetleri için zeytinlik alanlarının kullanılmasına izin verilmesi, sektörümüz ve ülkemiz için büyük bir kayıp olacaktır. Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasının ardından bahçenin yeniden tesis edilmesi, üretimin ekonomik değer kazanması için geçecek süre, ekosistemin yeniden sağlanması kolay olamayacaktır. Zeytinlik alanların yok olmasının önünü açan bu uygulamadan mutlaka vazgeçilmelidir. Kamu yararı için yapılacağı ön planda tutulan bu uygulamanın arka planda yapacağı etki çok daha büyüktür. Zeytinciliğimizin geleceğinin ve sektöre yapılan büyük yatırımların heba olmaması açısından hangi amaçla olursa olsun zeytinliklerin tahrip edilmesi önlenmeli, zeytinlikler korunmalıdır.