Ukala (Arapça, uḳalā –akıllılar, āḳil -akıllı sözcüğünün çoğulu); bilecen, öçbe, kendini beğenmiş ve her şeyi kendinin bildiğini sanan, bilgiçlik taslayan, her konuda bilgisi olduğunu düşünen ve akıllı olduğunu göstermeye çalışan kişi… Ukala, kendini beğenmiş, kibirli ve saygısız olan… Ukala dümbeleği; çok konuşan, kendini beğenen, başkalarını küçümseyen kimse… Ukala olmak, bir illet… Ukala illetinin ilacı, gerçek anlamda ukala (akıllı) olabilmek, aklını hoyratça kullanmamak ve aklını kiraya vermemek ve aklını nefsinin oyuncağı hâline getirmemek… Ukala olan, dilli düdüktür… Dilli düdük, malumatfuruş, çok konuşan ve çok bildiğini zanneden… ‘Dilli Düdük’, Tarkan’ın 2007 yılında çıkardığı Metamorfoz albümünde yer alan bir şarkının adı… Kimsenin, kendini pahalıya satmasına, atıp tutmasına gerek yok; işbaşında belli olur insanın hası… İnsanın hasını, kendini bilen bilir; bilmeyen zaten, herkesi kendi gibi bilir…
Ukala davranan, kendisinden statü olarak yüksek olan kişilere tepeden bakan insan… Nedeni, ukala olanın değersizlik duygularının tetiklenmesi… Ukala olan (gerçek akıl sahibi), kendisinden statü olarak aşağıda olan kişilere karşı ukala davranmaz… Ukala davranan, aslında aptalca davranandır… “Her aptal, kendini beğenen bir aptal bulur.” (Boileau)… Ukala olan bilir ki, zaten onlar statü olarak kendisinden aşağıdadır… Bu yüzden, ukala biriyle tartışmaya girmek, akıl kârı değil… Ukala, dinlemez; sadece konuşur… Ukala, her şeyi bildiğini sanır... Bu, iletişimi çıkmaza sokan, iletişimi aksatan ve olumsuz hâle getiren bir illet… Ukala illeti, ukala olan veya ukala davranan kişilerin sahip olduğu bir hastalık… Ukala illeti, kişinin kendini akıllı, bilgili, yetenekli ve üstün sanması, başkalarını küçümsemesi, bilmişlik taslaması, öğrenmeye kapalı olması, eleştiriye tahammül edememesi, hata yapmaktan korkması, başarısızlığı kabullenememesi demek… Ukala illeti, kişinin hem kendisine hem başkalarına zarar veren durum… Ukala illeti olan birey, kendini geliştiremez, yeni şeyler öğrenemez, başkalarıyla iyi ilişkiler kuramaz, işbirliği yapamaz, saygı göremez, mutlu olamaz, başarılı olamaz… Ukala illeti, kişinin özgüvenini, özsaygısını, özdenetimini ve sorumluluk duygusunu zayıflatır… Ukala illetinden kurtulabilmek için, ukala olanın kendini tanıması, empati yapması, sorgulaması, kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendini değiştirmeye istekli olması ve kadim medeniyet değerlerimizi içselleştirmesi gerekir… Ukala illeti olan kişi, olumsuz davranışlarının farkına varmalı, kendini tanımaya çalışmalı, güçlü ve zayıf yönlerini fark etmeli…
Ukala olmak ile özgüven sahibi olmak, farklı şeyler… Ukala olmak, kendini üstün göstermek veya başkalarını aşağılamak için yapılan her bir şey… “Kendini beğenmiş adam, gözüne gururu perde olduğu için kendisinden başkasını göremez.” (Sadi Şirazi)… Ukala olmak, özgüven sahibi olamamanın yansıması… Özgüveni olan birey, ukala olan bireyin zıt kutbu… Özgüven; kişinin kendine güvenmesi, kendi yeteneklerine ve değerine inanması, kendini olumlu bir şekilde değerlendirmesi… Özgüven, hayatın her alanında başarılı ve mutlu olmak için gereken duygu… Özgüven; yaşam kalitesini artıran, kişisel gelişime katkı sağlayan, kişiyi mutlu ve huzurlu kılan hâl… Özgüveni olan, kendini tanır ve bilir, durumunu kabullenir, sevgi doludur, her daim saygınlığını korur, ilişkileri güvene dayanır, risk alır, karar verir, sorumluluk alır, hedeflerine ulaşır, stresle başa çıkar, doğru ve sağlıklı sürdürülebilir iletişim kurar… Özgüven, ilim-irfanla, edep-terbiye ile kazanılan bir özellik… Özgüveni geliştirmek için, kişinin kendini tanıması, kendine değer vermesi, kendini geliştirmesi, olumsuz düşüncelerden uzaklaşması, kendine inanması ve kendini sevmesi gerekir… Özgüveni olan birinin söyleyebileceği, içinde ‘ukala’ olan, ancak ukala olmayı ters köşe eden söz: “Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben.” (Charles Bukowski)…
Gerçek anlamıyla ukala (âkil) olan kişi, karar vermeden önce derin, büyük düşünür, başkalarının görüşlerine, duygularına, ihtiyaçlarına saygı duyar, onları dinler, onları anlamaya çalışır, onlardan öğrenebileceği şeyler olduğunu kabul eder, onlarla işbirliği yapar, onlara teşekkür eder, onları takdir eder… Düşünüp, aklını kullanan ve mihenk taşına vuran; , öğrenmeye açık olur, olumlu yeni şeyleri dener, hata yapmaktan korkmaz, hatalarından ders çıkarır, eleştirilere açık olur, geri bildirim alır, kendini geliştirmek için çabalar… Aklını ve gönlünü birlikte kullanan; başarıyı paylaşır, başarısızlığı kabullenir, başarısız olmaktan korkmaz, başarısızlığı bir fırsat olarak görür, başarısızlıktan sonra başarana kadar tekrar tekrar dener, asla pes etmez… Ukala birine, kapak olsun diye söz sarf etmek de doğru değil… Meselâ, “Bana edebiyat yapma, felsefen olurum.”… “Ben umursamaz değilim, siz umurumda olmayı beceremiyorsunuz.”… “Seni öyle bir cümleye sokarım ki söylediğin sözün gizli öznesi olursun.”… Ukala davranmamak, akl-ı selim sahibi olmak, ukala sözlerden kaçınmayı gerektirir…
Ukala bir motor ustasına verilen kapak bir cevap… Bir fıkra… Bir kalp doktorunun arabası bozulmuş ve tamire götürmüş… Motor ustası arabanın motor kaputunu açmış ve kalp doktoruna dönmüş… ‘Siz insanın kalbini tamir ediyorsunuz, bense arabanın kalbini yani motorunu tamir ediyorum. Ben motora bir bakışta problemin neresinde olduğunu anlıyorum… Sonra da ne gerekirse yapıyorum. Aslında, ikimiz de aynı işi yapıyoruz. Ancak, siz benden daha fazla para kazanıyorsunuz… Bu haksızlık değil mi?’ demiş… Kalp doktoru motor ustasına gülümsemiş ve ustanın kulağına eğilerek fısıldamış: ‘Bu söylediklerinin hepsini motor çalışırken yapmayı denesene. Ben öyle yapıyorum.’ demiş… Haklı olduğu hâlde, kendiyle alay eden ukala bir arkadaşa verilen dersi dillendiren bir fıkra… İyi niyetli arkadaş canlısı biri, bir gün zıvanadan çıkmış ve kendisiyle sürekli alay eden ukala arkadaşına, ‘Sen beş para etmez adamın birisin.’ demiş… Ukala arkadaş alaycı bir gülümsemeyle, ‘İspat et de görelim.’ demiş… Bunun üzerine iyi niyetli arkadaş, bir taksi çağırmış, taksiciye, ‘Beni şu adrese kaça götürürsün?’ diye sormuş… Taksici, ‘Üç yüz lira.’ demiş. İyi niyetli özgüven sahibi arkadaş, ‘Arkadaşımla birlikte kaça olur?’ diye sormuş… Taksici, ‘Fiyat aynı, değişmez.’ demiş… Özgüven sahibi arkadaş, ukala arkadaşa, ‘Seni hesaba bile katmıyor. Simdi anlamış olmalısın, beş para etmediğini.’ demiş… Son bir fıkra… İşgüzar dilenciye, özgüveni yüksek Bektaşi’nin verdiği cevap… Dilencinin Duası fıkrası… Bir dilenci el açmış dua ediyormuş… Bektaşi dilenciye para vermiş, ‘Duanı istemem.’ demiş… Dilenci şaşırmış, ‘Neden?’ diye sormuş… Bektaşi, ‘Senin duan beş para etseydi, kendini kurtarırdı, dilenmezdin.’ demiş…
Ukala illetine yakalanmamak için, “Ukala ile dost olma! Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur, üzülürsün.” (Şeyh Edebali)… Marifet, ukala birine ukalaca cevap vermek değil; ukalaya hâl diliyle ve güzel üslupla haddini bildirebilmektir… Söz, söz olsun diye ağızdan dökülmemeli, söz ağızdan çıkmadan önce mihenk taşına vurulmalı… Selam, sevgi ve saygılarımla.