Kosova Prizren’den Makedonya Üsküp’e doğru yol alıyoruz. Yolun büyük kısmı otoban, Üsküp’e yakın bir mesafeden sonra yol yapım çalışmaları var. İlerlemek çok güç. Yolda Üsküp’ü hayal ediyorum. Prizren gibi bir şehir olacağını tahmin ediyorum. Çünkü bizim buralarda “Üsküp” biraz daha fazla telaffuz edilir. Bilecik’teki göçmenlerin çoğu Makedonya Tikveş, Üsküp civarındaki yerleşim birimlerinden.
Aynı zamanda insanların bir anlık dalgınlığından çıkarmak için bizim buralarda “Heeyy Üsküplü” diye seslenirler. Kut'ül Amare dizisinde de “Üsküplü Mehmet” karakteri de yer alıyor. Ata yadigarı eserleri görme hayaliyle Üsküp’e varıyoruz.
Otelimize yerleşince resepsiyona meydana nasıl gideceğimizi soruyoruz. Bize yol tarifiyle birlikte turistik harita da verdi. Aracımızla şehri bir tur attık. Çok geniş bir meydan. Binalar ışıklandırılmış. Görkemli bir şehir.
Aracımızı park ettikten sonra meydana doğru yürüyoruz. Şehrin içinden geçen nehirden ışıklandırılmış binalara, doğru baktığınızda çok etkileyici aynı zamanda soğuk bir ortamı var.
Köprünün üzerinden geçiyoruz sağlu sollu heykeller.
Yol boyu ilerliyoruz. Düzenli ve bakımlı bir şehir. Devasa binalar, etrafı heykellerle dolu, ışıklandırılmış. İnsanın içine ürperti geliyor.
Ve Büyük İskender anıtına geliyoruz.
Gözlerimiz Ata yadigarı eserleri arıyor ama gezdiğimiz alanda hiç göremiyoruz. Biraz ilerleyince Nehir üzerinde atalarımızın yaptığı kemerli taş köprüyü görüyoruz. Üzerinden geçerken o ürpertili heykellerden ve şehrin soğuk yapısından kurtulurcasına ve ata yadigarı eserleri görme hevesiyle köprüden geçiyoruz.
Ama yine hayal kırıklığı. Türk mimarisinin olduğu sokağa yaklaşırken görüyoruz ki, buralar meyhaneler sokağı yapılmış.
Oralardan bir kare fotoğraf bile alamadan, hüzünle ayrılıyoruz.
Peki bizim içimize kadar işlemiş Üsküp’te neden hayal kırıklığına uğradık. Osmanlı medeniyetini bastırmak için tahminimize göre her şey yapılmış. Ertesi gün Priştina Sultan 1. Murat Hüdavendigar’ın mezarını ziyaret edeceğiz. Yarınki yazı daha keyifli olacak. Hoşçakalın.