MTTB olarak bizler bir öğrenci teşkilatıyız. Dolayısıyla ekseriyeti gençlerden oluşan bir teşkilatız. Biz gençler için çok kıymetli olan N.Fazıl’ın gençlerden istediklerini anlamak içinde üstadın gençliğe hitabesini çok iyi idrak etmeliyiz. Bu düşünceden dolayı da kendi açımdan üstadın gençliğe hitabesini tefsir etmeye çalışacağım:
Bir gençlik bir gençlik bir gençlik
“Zaman bendedir ve mekân bana emanettir şuurunda bir gençlik “ diyor üstad.
Bu cümle “zaman bendedir” sözüyle şunu ifade ediyor:
Yurdu, İslam âlemi ve tüm insanlık zora düştüğü zaman, artık zaman bende, zaman benim zamanım diyerek meydana atılacak ve bütün mekânları, kurumları emanet bilinciyle sahiplenecek bir gençlik. Zora giren zamanı mekânı düzeltebilecek kadar donanımlı bir o kadar çalışkan, korkusuz ve ümitli bir gençlik. Çünkü Müslüman bir genç Allah (cc)’ dan hiçbir zaman ümit kesilmeyeceğini bilen, idrak eden bir gençtir. Bizim MTTB olarak amacımız da bu gençliği yetiştirmek ve zamanı geldiğinde yumurtasını kırarak meydan yerine bilen bir gençlik olarak atılmasını sağlamaktır.
“Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik”
Dininin diyor üstad;
İslam dini bu toplumu bir arada tutan mildi. Bu milin zarar görmesiyle bu toplum gördüğünüz gibi dağıldı. Ayrılıkçı gruplar çıktı. Dün ayrılan Sırplar, Yunanlılar, Bulgarlardı bugün bir Kürt sorunumuz var. Bu sorunlar çözümü İslam’dadır. Çünkü İslam’ın ülkemizde zarar görmesiyle bu sorunlar peyda olmuştur.
Evet dinimizi öğrenmemizi istemediler, Lordlar kamarasında bir bürokrat elinde Kur’an-ı tutuyor ve sesleniyor Türkleri bitirmek için bu Kur’anı onlara unutturmamız lazım diyor. Kur’an-ı unutturdular bu Müslüman gençliğe bugün onun ceremesini çekiyoruz. O zaman gelecek o zaman ki gençler elinden Kur’an-ı düşürmeyecek ona göre hayatını sürdürecek, camiler gençlerle dolup taşacak. İşte bu gençlik ki dünyaya islamı anlatacak. Allah (cc)‘ın emir-lerini insanlığa emredecek bu gençlik olacak. Allah (cc) bizi bu gençlerden eylesin inşallah.
Dilinin diyor üstad;
Dilimiz üstadın ifadesiyle kurbağa diline döndü. Üstadın dizlerine bir göz atalım:
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan;
Bahset tarih balığın tırmandığı kavaktan!
Bülbül kovuldu mu dil bahçesinden,
Gak gak, karga; vak vak, kurbağa gelir.
Üstad bu dizelerle dilimizin halini gayet güzel bir şekilde özetliyor. Bu günün genci günlük 100 kelime ile konuşuyor. Daha 30-40 yıl önce yazılan eserleri anlamıyor. Kuşaklarda birbirini anlamayınca kuşak çatışması başlıyor. Harf devrimi bu millete yapılmış en büyük kötülüklerden birisidir. Harf devrimi ile onca kitap kütüphane çöpe atılmış yüzlerce ilim adamı cahil bırakılmıştır.
İlminin diyor üstad;
Bu gençlik ilmi batı adamının ilminden ibaret zannediyor. Üniversiteler bunun reklamını yapıyor. İslami ilimleri öğretmek gericilik oluyor. Üstad muhasebe adlı şiirinde şöyle diyor;
Zamanı korkutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Zaman, korkunç bir daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazen geriden gelen, yüz bin devir ilerde!
Bu dizelerle üstad, imam-ı rabbanilerin, İmam-ı Azamlar’ın geçmişte olduklarını ama aslından bizden yüz bin devirde ilerde olduklarını söylüyor. Bize kendi ilmimiz öğretilmiyor ve biz batı adamının ilmiyle yetişerek hep deplasmanda mücadele vermek zorunda bırakılıyoruz.