“Vira Bismillâh!..” Denizciler, sefere (ve işe) böyle diyerek çıkıyor… ’Bereket ve hayır, Allah’tandır; uzun, çileli ve netameli bu faaliyete, O’nun adıyla başlıyorum…’
Uzaklarda yetişen kahveyi milletimiz, “Türk kahvesi” yapıyor. Ondan bir fincan ikram edenin “kırk yıllık hatırı” oluyor… Aynen onun gibi… Türkçe olmayan ve birbiriyle alâkasız iki kelimeden dilimizde bir deyim meydana getiriyor, onu derin ve zengin bir mânâ ile hayatımıza ve kültürümüze mal ediyor. Milletimizin engin ufkuna ve kendine güvenine hayran olmaz mısınız?..
Şimdi, ’bırak vira Bismillâh üzerine ahkâm kesmeyi de, ilk defa yazmaya başlar gibi böyle bir başlık nereden icabetti sen onu söyle’ dediğinizi duyar gibiyim…
Memleket meseleleri üzerine periyodik yazılara yeniden başlamayı yani “köşe yazısı” kaleme almayı, -çok sevdiğim halde- uzun süredir erteliyordum. Erteleme sebepleri mi ortadan kalktı, fıkra yazarlığına hasretim mi galebe çaldı, halkımızın dediği gibi “vakti saati mi geldi” her neyse, memleket meseleleri üzerinde düşüncelerimi kamuoyu ile paylaşmaya vira Bismillâh!..
Yazmayı hayal ettiğim ortaöğretim yıllarında, devamlı okuyucusu olduğum bu türe “fıkra” denirdi; yazarına da “fıkra muharriri”... O yıllarda her gazetenin başarılı, etkili, dikkatle okunan “fıkra muharrirleri” vardı. “Fıkra muharrirlerinin” birbirleriyle tartışmaları bile bir zevkti… Zevkle okunanlar, “Kalem erbabı” idi, “kalemşör” değil… Bu yazıları birlikte okuyup, yorumlayanlar bile olurdu. Onlarınki “it dalaşı” değildi. Daha sonra “fıkra muharrirliği” yerine “fıkra yazarlığı” dendi... O yıllarda, Kütahya ve Bilecik’te ben de epey “fıkra”ya emek vermiştim. Zaman içinde fikir yüklü güzelim “fıkra yazısı”, gazete sayfalarının köşelerinde yer almak gibi çok basit bir sebepten “köşe yazısı” oldu çıktı…
Bir veya birkaç meseleyi, çeşitli bakış açılarını hesaba katarak sohbet eder gibi kısaca ele almaya vira bismillâh!.. Birkaç dakikalık yazılar… Bilemedin üç-beş dakika… Bir sigara içimi demeyeyim; belki onun da cezası vardır… İhtiyaç halinde uzun olmasını, periyodu sıklaştırmayı ve gerekirse “Bismillâh salvo!” demeyi de göze alarak üç-beş dakika…
Allah’a inanarak ve dayanarak, sizlerin ilgi ve tahammülüne güvenerek…