Her insanın toplumda bir makamı, mevkisi ve pozisyonu vardır. Çok tabiidir ki, kişinin, bulunduğu yerin sınırları ve derecesi ölçüsünde hareket etmesi beklenir. Bu çerçevede hareket edenlerin sözleri ve fiilleri yerli yerindedir.
Dolayısıyla nerede nasıl konuşacağını, ne şekilde davranacağını ve selahiyetinin miktarını tayin edebilenler, haddini bilenlerdir.
Eee ne demişler “haddini bilen kendini bilir, kendini bilen haddini bilir”.
Bunlar için sıkıntı yoktur. Dengededirler. Rahat bir hayat sürerler. Kafaları da çok rahattır. Zira kâinatı kurtarmak niyetinde değillerdir.
Ama bazen canlarının sıkıldığı da olur. Çünkü bunlara, haddini bildirmeye çalışan densizler çoktur bu cemiyette.
Bu densiz zümresidir ki; her şeyi bilir, her şeyi yapar, her soruya cevap verir! Adeta dünyanın merkezinde bunlar vardır.
Her şeyi bilen bu güruhun bilmediği tek şey vardır; o da haddini bilmek. Bu halleriyle şımarıklık meşrebinin şampiyonudurlar.
Yani toplumumuzda haddi zatında, haddinden fazla, haddini bilmez vardır. (Aman ne haddime yahu, had bildirecek değilim ya, haddimi aşmayayım!).
Bu arada zihnime yıldırım hızıyla Nizamülmülk düşüverdi. Bir hikmeti vardır herhal.
Selçuklu Devletinde uzun yıllar vezirlik yapan ve devletin siyasetini yönlendiren Nizamülmülk en sonunda kendisini iktidarın öznesi olarak görmeye başlar ve Sultan Melikşah ile arası açılır.
Bunun üzerine Melikşah, Nizamülmülke bir mektup yazar. Der ki: Sen benim memleketimi ve devletimi istila ettin. Evlatlarına ve damatlarına peşkeş çektin. Bu kişiler adamlarıma saygı göstermiyor, halkıma zulmediyor ve sen bunları tedib etmiyorsun. Ey vezir! İstermisin ki vezirlik divitini elinden, sarığını başından alayım.
Vezir ne dese beğenirsiniz.
Nizamülmülk cevabi mektubunda yaptığı hizmetleri anlattıktan sonra: Ey Sultan. Devlete benim de ortak olduğumu bilmiyor musun? Bu divit ve sarık senin tacınla o kadar alakadardır ki, elimdeki divitimi alırsan başındaki tacın da gider.
Nasıl diyalog ama! Şiir gibi bir restleşme değil mi?
Neticeye gelince. Bu tablo Nizamülmülk zaviyesinden tam bir akıl tutulmasıydı. Siyasetin kitabını yazan koca vezir, iktidarın şerik kabul etmeyeceği gerçeğini unuttu, haddini aştı ve hayata veda etti.
Haddini, hududunu ve huzurunu bilenlerden olmak dileğiyle…