Bilecik Belediyesi tarafından bu yıl yapımı tamamlanacak olan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkentliğini yapmış şehrimizin tarihini, bizlere ve gelecek nesillere aktaracak olan Yaşayan Kent Müzesi, şehrimiz için son derece büyük bir öneme sahip olduğunu belirterek, bu haftaki yazıma başlıyorum.
Şu ana kadar sizlerle paylaştığım yazılarımda, şehrimizin tarihi eserleri ve bu tarihi eserlere anlam kazandıran onları günümüze kadar yaşatan büyüklerimizden söz etmiştim. Bu haftaki yazımda ise kendimin de çeşitli görevler üstlendiğim ve şehrimiz için büyük bir eser olan Bilecik Belediyesi Yaşayan Kent Müzesi hakkında bir şeyler aktarmak istiyorum.
Daha önceki yazılarımda, var olan zengin tarihimiz ve değerli şahsiyetlere layık olma anlamında bizlerin de üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini vurgulamıştım. Bu anlamda bizler de, Bilecik tarihini derinlemesine anlatacak ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna başkentlik yapmış ve Cumhuriyetin kuruluşunda da büyük rol oynamış şehrimizin tarihi, kültürü, örf, adet, gelenek ve göreneklerini yansıtacak materyallerin toplanması konusunda Osmaneli ilçemizde bir dizi ziyaretler gerçekleştirdik.
Burada kısa bir parantez açarak, bahsedilen değerli büyüğümüzün ikamet ettiği Osmaneli ilçemiz hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.
Osmaneli, tarih sahnesinde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, geçmiş dönemden günümüze kadar birçok etnik unsuru barındırmış, konumu itibariyle önemli bir geçiş noktası üzerinde bulunduğundan dolayı savaşların yaşandığı, saldırılara maruz kalan topraklardır. Eski adı Beyaz Şehir ve Ak Şehir anlamına gelen Lefke, 1913 yıllarında yabancı adların kaldırılıp Türkçe adlar konulması kararı ile yerine Osman Bey’le ilk olarak birleşip Beyliğe toprak kazandırdığından dolayı Osman’ın eli manasında Osmaneli adı verilmiş, Sakarya ırmağının yanı başında güzelliklerle dolu, tarihiyle, konaklarıyla, yemyeşil doğasıyla ve misafirperver samimi sıcak insanların olduğu şirin bir ilçemizdir.
Sözünü ettiğimiz Yaşayan Kent Müzesi'nde sergilenmek üzere toplayacağımız tarihi değerlerle ilgili olarak, ilimiz ilçesi, Osmaneli'nde ikamet eden 86 yaşındaki Ulvi Erbaş'tan fikir almak ve tecrübelerinden istifade etmek istedik. Kendisine Osmaneli ve Bilecik adına tarihi değerlerimizi korumak ve yaşatmak adına verdiği çabalar dolayısı ile teşekkürü bir borç biliyoruz. Konuya girmeden önce bizler için adeta yaşayan bir efsane olan Ulvi Erbaş'ın hayatı hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.
Bilecik’in Osmaneli ilçesinde yaşayan Ulvi Erbaş, İlçe’nin simgesi haline gelmiş halk tarafından çok sevilen birisidir. Ulvi Erbaş’ı anlatmadan önce kısa bir şekilde biyografisinden bahsetmek istiyorum.
Ulvi Erbaş 1928 yılında Bilecik’in Osmaneli ilçesinde dünyaya gelmiş. 1941 yılında Balaban İlk Okulundan mezun olmuş. Daha sonra Eskişehir’de Lise eğitimine devam etmiş ancak 2. Dünya savaşı sırasında maddi imkansızlıklardan dolayı lise eğitimini yarıda bırakarak, iş hayatına tezgahtarlıkla başlayan Ulvi Erbaş, 1954 yılında Özel İdare’de Tahsildar olarak çalışmış ve 1977 yılında emekliliği ile memuriyet hayatı son bulmuş.
Ulvi Erbaş 86 yaşında İlçe’nin gülen yüzü, büyüğü herkesin sevdiği, saydığı, saygı duyduğu, sıcak, samimi, ve alçakgönüllü yapısıyla hala durmadan yorulmadan bir şeyler üretmek, anlatmak ve öğretmek için yaşına rağmen dinamik ve enerji dolu bir insan. Ulvi Amca Tarihe olan sevgisiyle İlçe’nin turizmine katkı sağlamak amacıyla her türlü fedakarlığı, çabayı göstermiş ve bu anlamda daha önceki tarihimize ait olan eserlerin birer kopyasını düşünerek yeniden hayat vermiştir. Ulvi Amca'nın maketlere olan ilgisi ise, 2. Abdülhamit döneminde yeniden inşa edilmiş, akabinde gerçekleşen savaşlarda tahrip olan tarihi Yangın Havuzunun yıkılmasında sonra; tarihi konakların yanı sıra var olan eserlerin de yıkılacağını endişesinden hareketle ilçede bulunan tarihi binaların ve tarım aletlerinin maketlerini yapmakla başlamış.
Ulvi Erbaş maketlerini yaparken hiçbir şekilde elektronik ve teknolojik alet kullanmadan, testere ve bıçakla yapmış. Osmaneli Belediyesi tarafından yer tahsis edilmesi ile yapmış olduğu eserleri sergileyerek İlçe turizmine katkı sağlıyor. Sergiledikleri eserler arasında çıkrık, dokuma tezgahı, tarihi köprüler, tarihi Osmaneli konakları ve yörenin eski dönemlerde kullanmış oldukları köy ve zirai aletleridir. Yapmış oldukları bütün maketler çalışır vaziyette yer almaktadır. Bunun yanı sıra maketlerinin yanında eski dönem belgeleri bir araya getirip kitap haline getirdiği arşivi de bulunmaktadır. İstiklal harbinde bölge coğrafyasının ve Osmaneli’nin durumunu mısralara dökerek şiir haline getirdiği şairliği de var. On parmağında on marifet olan Ulvi Erbaş gördüğüm kadarıyla yaşına rağmen elinden her şey geliyor ve ölene kadarda bu işleri sürdüreceğini belirtiyor. Bize de 'Allah uzun ömürler versin' demek kalıyor.
Ziyaretimiz sırasında gösterdikleri ilgi ve alakadan dolayı Osmaneli Belediye Başkanı Sn. Münür Şahin ve belediye personellerine teşekkür ederek, bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle..