Yerel Medyanın geleceği konulu seminerle ilgili yazdığım yazı dizisi özellikle de "Uyanık balıklar" kısmı çok ilgi çekti. Dünkü yazımın sonunda kurumsal yapıda olan basın kuruluşlarının da kendisini çek etmesi, sığaya çekmesi gerektiğini bugün yazacağımı söylemiştim.
Evet çalıştaydaki ilk oturumda ATV Ankara Temsilcisi Şebnem Bursalı çok güzel bir konuşma yaptı. Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan basın ve basın özgürlüğünün ülkemizin demokrasi tarihinde verdiği sınavları anlattı.
Bunlardan birisi de 28 şubat dönemiydi
28 Şubat döneminde Tuğgeneral rütbesindeki bir paşa, ülkenin seçilmiş başbakanına ağza alınmayacak galiz küfür etti.
Maalesef o dönemki kurumsal yapıdaki basın kuruluşları paşayı haklı başbakanı haksızmış gibi bir tavırla verdi.
Konuşmacı Şebnem Bursalı rahmetli Mehmet Ali Birand'ın konuşmacı olarak katıldığı bir programdaki anektodunu bize iletti.
"70'li, 80'li, 90'lı yıllarda basın öyle bir hava estirmişti ki askerler çok dürüst. Demokrasinin bekçisi. Siyasetçiler ise üçkağıtçı. Her türlü yolsuzluğu yapabilir, ülke menfaatine olmayan kararlar alabilir. Askerler her zaman için siyasetçiyi kontrol etmek zorunda ve gerektiğinde müdahale etme hakkı zaten asli görevlerinden biridir."
Bursalı, Birand'ın bu sözlerini bize aktarırken bahse konu yıllarda bazı basının demokrasiye vurulan darbelerde, demokrasinin yanında yer almadığını ve iyi bir sınav vermediğini anlattı.
Yine 28 Şubat döneminde Sincan'dan tanklar geçerken fotoğraf çekemeyen bir basın kuruluşunun, "Sn. Paşam Sincan'dan tankları bir daha geçirseniz de fotoğraflasak" ricasında bulunduğunu, paşanın da bu basın kuruluşunun ricasını kırmayarak Sincan'dan tankları bir daha geçirdiğini anlattı.
Yine 28 Şubat döneminde askerlerin bazı yargı, patronlar ve basın kuruluşlarına "Hep silahla biz mi darbe yapacağız. Biraz da siz taşın altına elinizi koyun" dediğini ve 28 Şubat sürecinin böyle geliştiğini de aktardı.
Bu anlatılan hadiseler maalesef basın tarihinde gerçekleşti. Genellememek lazım. Bunun karşısında duran basın kuruluşları yok muydu? Evet vardı.
O dönemde cesurca, takdire şayan haberleri de okuduk.
Övünmek gibi olmasın ama Sakarya Gazetes'nin şanlı geçmişinde 28 Şubat döneminde milletin yanında olan, darbeci yapılara karşı yazılmış çok güzel haberler çıktı.
Başbakan Erbakan'ın daha dik ve daha cesur bir tavır sergilemesi gerektiği söylediği zaman gazetemiz "Partisinin ise gazetemize, geri adım atılmasa daha kötü şeyler olacak" dedikleri zaman "Daha kötü ne olacak, olan zaten oluyor. Daha dik durmalı ve daha radikal kararlar almalı" tavrı gazetemiz tarafından sergilendi.
Yazımı şu ifadelerle bitireyim. O gün şirret güruh karşısında geri adım atan siyasetçilerin karşısında bugün cesurca giden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde milliyetçi muhafazakar kesimler başına sürekli tokmak vurulmasından kurtuldu.
Bugün ise o günleri unutan bazı kesimlerin olduğunu maalesef görüyoruz. Ama istisnalar kaideyi bozmaz bu millet Reisi 20 yıla yakın iktidar yaptı ve bu tavrı ile yapacağa benziyor.
Baştaki konumuza dönecek olursak her ne kadar darbeler döneminde, 28 Şubatta ekseriyete sahip bazı basın kuruluşları kötü bir tavır sergiledi ise de 15 Temmuz'da kendisini affettirecek tavrı da sergiledi.
Hoşçakalın.