Değerli okuyucularım;
Bu gün sizlere Pazaryeri kamuoyunu uzun süredir meşgul eden, inançlı insanları derinden yaralayan bir konudan bahsetmek istiyorum. 1997 yılında ilçenin Beşikli mahallesinde, hayırsever insanlarımızın teşviki ve katkıları ile bir cami inşaatına başlanır ve inşaat 2003 yılında tamamlanarak cami ibadete açılır. Yakın zamana kadar da insanlarımız bu camide ibadetlerini icra ederler. Belki inanmayacaksınız ama cami şu anda kapalı evet resmen kapalı. Cami, cemaat olmadığı için mi kapatıldı, hayır, mahallenin tamamı ibadet için bu camiye gitmesine rağmen, görevlisi merkeze alındı ve kapıya kilit vurularak kapatıldı.Hem de, çaresizlerin çaresi olmaya talip olmuş, inançlı bir Hükümet işbaşında olduğu halde kapatıldı.
İsterseniz konuyu biraz daha açalım. Beşikli mahallesi halkı cami yapımı için bir dernek kurar, mahallede kendilerince uygun görülen bir arsa temin ederek inşaatına başlarlar. Ekonomide zorluklar yaşandığı o dönemde hayırsever insanların katkısı, mahallelinin çabası sonucu 5-6 yılda inşaat tamamlanır ve ibadete açılır. Bu dönemde kendilerine hiç bir resmi kurum veya kuruluş tarafından her hangi bir uyarıda bulunulmaz. Vatandaş, hayal ettiği bir camiye kavuşmanın heyecanı ile ibadetine devam eder.
Ne var ki, inşaatın bulunduğu yer, şehir imar plânında İbadethane yeri olarak belirlenmediği gibi inşaat aşamasında ruhsat, bitiminde de iskan izni alınmamıştır. Buna rağmen resmi imam görevlendirilmiş, 7-8 yıl bu şekilde hizmet verilmiştir. Van depremi ve arkasından Sayın Başbakanın "neye mâlolursa olsun kaçak yapıları yıkacağız" beyanından sonra, Müftülük, görevli imamını çekmiş ve vatandaş da caminin kapısına kilit vurmak zorunda kalmıştır. Olaya bu şekilde baktığınız zaman "yapılan işlem doğru" diyeceksiniz. Allah etmesin, cemaat camide iken bir deprem olsa ve cami yıkılsa veya bırakın depremi, nasıl yapıldığı, inşaatının sağlam olup olmadığı bilinmeyen cami kendiliğinden yıkılacak olsa bunun sorumluluğunu kim kabullenecek. O halde yapılacak iş imamı başka göreve nakletmek ve camiyi kapatmaktan ibarettir, öyle de yapılıyor zaten. Bundan sonrasını düşünmek dahi istemiyorum, kaçak olduğu için mevcut Belediye Başkanının görevi gereği camiyi yıktırması gerekiyor, aksi halde görevini ihmal etmiş ve suç işlemiş olur. Bürokratik gözle bakarsanız yapılacak işlem bu...Ancak, burada gözardı edilen bir husus var ki o da çözüm bulunması. Evet, siyasi sözlüğümüze yerleşmiş bir ifade var " demokrasilerde çareler tükenmez" o halde bu konuya bir çare bulunmalı. Vatandaşımızın bin bir zahmetle yaptığı, sağlamlığından zerre kadar şüphe duymadığımız bu güzelim camiin yeniden ibadete açılması ve bu durumdan üzülen insanlarımızın yüreklerine su serpilmesi için izlenecek çözüm yolları yok mu, elbette ki var. Şehremini olarak burada en büyük görev ve sorumluluk Belediye Başkanındadır. Esasen arkadaşımızın bizim aklımıza ihtiyacı da yok ama biz yine olması gerekeni, izlenecek yolu tarif edelim, belki bir faydamız dokunur.
Öncelikle, Belediye Meclisinin ilk toplantısında veya özel gündemle yapılacak olağanüstü toplantısında, mevcut camiin olduğu yer, şehir imar plânında "ibadethane yeri" olarak ayrılır. Ruhsatsız yapılan cami hakkında kaçak inşaat tutanağı düzenlenerek, ilgili derneğe, makul bir süre içinde plân ve projelerinin ibrazı için tebligat yapılır. Projelerin Belediyeye ibrazından sonra inşaat ruhsatı verilir. Yapıldığı tarih itibariyle "yapı denetimine" tabi olmayan bina hakkında proje sorumlularından, yapının kullanıma uygunluk belgesi alınır ve iskân izni verilir. Böylelikle kaçak yapı ruhsatlandırılmış olur.
Siyasi ikbal endişesi ile yıkamıyacağınız, deprem endişesi ile de açamıyacağınız camii lütfen ruhsatlandırarak ibadete açınız. Aksi halde, Cami kapatan Başkan olarak ilçe tarihine geçersiniz, bizden söylemesi....
Not: Görevli olduğumuz sırada, izlenecek yolu dernek yetkililerine gösterdiğimiz halde, umursamadıkları için bu duruma gelinmiştir