YÖNETİM KURULLARI BOŞUNA MI SEÇİLİYOR?

ŞADİ ERDAL

Yargıtay ve Danıştay’da biriken dosyaların azaltılması amacıyla daire sayısının çoğaltılması için kanun teklifi meclise geldiğinde Baro başkanları içinden karşı çıkanlar olmuştu. Bilecik Baro Başkanı da karşı çıkanlar arasındaydı. Başkanın açıklamasından birkaç gün sonra Bilecik Barosu Başkan Yardımcısı, Başkanın açıklamasından Yönetim kurulunun haberi olmadığını, Başkanın açıklamasına katılmadığını, adı geçen yasal düzenlemeye taraftar olduğunu basın yoluyla duyurdu.

Bundan 8-10 ay evvel de ilimiz Baro Başkanı İstanbul’da, Taksim’de yapılan bir toplantıya katılacağını açıklamıştı.

Ben o zaman Baro Başkanının bu açıklamasını “Yönetim kurulundan görüş alınarak mı yapıldı?” diye sormuştum. Hiçbir yerden tık çıkmamıştı.

Baro Başkan Yardımcısının açıklamasından anlaşılıyor ki Baro Başkanı “Yönetim, kuruluda kim oluyor.” anlayışını son açıklamasına kadar sürdürmüş. Baro Başkanının bundan sonraki açıklamalarında, yardımcısının basın bildirisinin tesiri olup olmadığını göreceğiz. Baro Başkan Yardımcısının medeni cesaretini tebrik ediyorum. Diğer kuruluşların Yönetim kurulu üyelerine örnek davranış gösteriyorum.

BİR TÜRKÜ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Televizyonu açtım programda türküler var. “Ormancı” türküsü söylendiğinde aklımdan geçenleri yazıya dökmek istedim.

Türküyü dinledikçe Ormancının köyde bıraktığı korkuyu ve hakimiyetini görüyorum.

Ormancının köy üzerinde “ben istediğimi yaparım” etkisi görülüyor. Köyün geliri az, yaşamak için paraya ihtiyacı var, toprağından istediği geliri elde edemeyince gözünü Ormana dikiyor. Ormancıya kanun geniş yetki vermiş, kullan kullanabildiğin kadar. Halbuki Ormanın en güzel koruyucusu yine köylüdür. Köyün geliri iyiyse zaten ormanı kimse katletmez.

Bakıyorum şehirlisi, köylüsü, amiri, memuru borçlu. Herkes malını, varını yoğunu bankalara ipotek vermiş. Hele köyler, öyle bir borç batağına batmış ki, köyün arazisiyle beraber satışa çıkarsan borç bitmiyor. Nereye bitsen, insanların zamanında borcunu ödemediğinden şikayet dinliyorsun.

Bundan 15-20 sene evvel borcuna karşılık bir senet imzalamasını istediğin adam “abi senede ne gerek var, bizim sözümüz senet” diyerek bir imzayı hakaret gören insanlar, bugün imzaladığı senedi ödemiyor, icra kapılarında sürünüyor.

15 yıl evvel Ziraat Bankası Müdürlüğü yapan bir arkadaşıma çiftçinin borcunun ödeme durumunu sordum. Cevabı “Bilecik’te %98” olmuştu. Bugün bu orana yaklaşmak bile hayal. Bırakın zamanında ödemeyi; devamlı “yapılandırma” ile borçlulardan para tahsiline çalışılıyor.

Bu insanlar çalışıyor ama kazanamıyor. Varda mı ödemiyor. Siz önünü açın, çalışan hakkını alsın bakın insanlar nasıl borcunu ödüyor.

Doğalgaz gelmeden odun kaçakçılığı revaçtaydı. Orman Muhafaza Memurları kaçakçılık yapanların gözünde düşmandı. Bugün öyle mi? Neden? Doğalgaz geldi orman kaçakçılığı sona erdi.

Devlet devamlı borcunu ödeyemeyenlere “yapılandırma” adı altında kolaylıklar getiriyor. Yine de millet ödeyemiyor. Yok ki ödesin.

Yetkililere sesleniyorum!

Borcunu zamanında ödeyemeyen her geçen gün çoğalıyorsa, sebebi üzerinde dursanız! Her sene veya iki senede bir yapılandırma çıkarmayı “millet para var ama ödemiyor” diye düşünüldüğünü hatırlatıyor. Milletin halini ilgililer bir anlasa diyorum.

TAŞI GEDİĞİNE

Bu taşı gediğine bir okuyucuma ait. Umarım hoşunuza gider. MHP’nin şekeri yükseldi. AK Partinin Poyraz’ı hasta ediyor. CHP’nin Dr.Sungur’u tedavi eder.

TAŞI GEDİĞİNE

Salih Kaya, Halil Eldemir, Üzeyir Yıldırım, Kevser Fidan milletvekili aday adaylıklarını il teşkilatında açıkladılar.

Halen milletvekilliği devam eden Fahrettin Poyraz ise müracatını Genel Merkeze yaptı

"Sözün bittiği yer" diye buna derler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.