TÜRK OCAKLARI 106 YAŞINDA

TÜRK OCAKLARI 106 YAŞINDA

Bilecik Türk Ocağı Başkanı Taner Bilgin, Türk Ocakları’nın kuruluşunun 106. yılı dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

Türk Ocakları’nın Osmanlı’dan günümüze ulaşan en eski ve en köklü sivil toplum kuruluşu olduğuna dikkat çeken Bilgin, “Türk Ocakları Derneğinin amblemi 1912’de kabul edilen ve tarihî nitelik kazanmış olan, cepheden görülen “Bozkurt” başıdır. Dernek, millî kültürün (hars), ahlâk ve fikir hayatının geliştirilmesi, millî birliğin kuvvetlendirilmesi, toplum yapısının sağlamlaştırılması ve Türklüğün yüceltilmesi amacıyla kurulmuştur. Kısaca “Türk Milliyetçiliği” olarak da adlandırılan bu amaç, Derneğin “Millî Ülkü (mefkûre)”sidir.

Bilecik Türk Ocağı Başkanı Taner Bilgin, Türk Ocakları’nın kuruluşunun 106. yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:

“Çağdaş ülkelerin hemen hepsinde, aynı amaca ulaşmak için bir araya gelmiş kişilerin kurup yönettiği ve varlığını sürdürdüğü kurumlar vardır. Bunlar, devletlerinin çıkardığı yasalar çerçevesinde çalışır veya hizmet görürler. Temel özellikleri yönetici ve üyelerinin bu kuruluşlardaki çalışmalarından dolayı bir kazanç sağlamamaları, hizmetlerini gönüllü olarak yürütmeleridir. Böyle kuruluşlara günümüzde "sivil toplum örgütleri" denilmektedir.

Siyasetle uğraşmazlar, her hangi bir siyasi partinin güdümüne girmezler. Ancak, çalışma alanları ile ilgili konularda birbirleri ile veya resmi kuruluşlarla işbirliği edebilirler. Kısacası, bu tür kuruluşlar toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarıdır.

Milletimiz, tarihinin derinliklerinden gelen ahilik ocakları, vakıflar gibi kurumlarla bu gönüllü kuruluşlarının en tipik örneklerini vermiştir. Bunların çağdaş dünyadakine benzer olanı ise, ülkemizde Tanzimat'tan sonra görülmüş ve çoğalmıştır. Ancak böyle kurumların bazıları uzun ömürlü olamamıştır. Ama onların, varlıklarını yüz yıla yakındır, veya yüz yıldan fazla sürdürebilenleri de var. "Türk milletini sevmek ve yüceltmek" olarak tanımlanan Türkçülük ülküsüne bağlı olanların kurup bu güne kadar yaşattığı "Türk Ocağı" bunun çarpıcı bir örneğidir. Türk Ocağı üç-beş kişinin bir araya gelerek oluşturduğu sıradan bir kuruluş değildir. Bir gençlik girişimin somutlaştırdığı bir oluşumdur.

19. yüzyılın sonu 20. Yüzyılın başında Türk toplumu milli kimliğinden habersiz yaşıyor, bundan dolayı ayrılıkçı davranış ve eylemlere gereken tepkiyi gösteremiyordu. Öyleyse ona kimliğini ve benliğini tanıtacak, milli duygularını canlandırıp harekete geçirecek çalışmalar yapılmalıydı. Bu da ancak milli bilinci güçlü, yurtsever aydınların çabaları ve çalışmaları ile mümkün olabilirdi. Böyle aydınların bir "gönüllüler kuruluşu"nun çatısı altında bir araya gelerek gönüllerini ve güçlerini birleştirmeleri, Türk toplumunu bilinçlendirmek için gerekli tedbirleri ve yöntemleri düşünmeleri, bunu gerçekleştirecek sistemli çalışmaları planlamaları, sonra da onları uygulamaya, hayata geçirmeleri gerekli idi.

Milliyetçi birçok aydının kafasını durmadan meşgul ettiği muhakkak olan bu düşüncenin ilk önemli kıvılcımı zamanın Askeri Tıbbiye Mektebi'nde parladı. Bir yandan hekimlik öğrenimi görürken bir yandan da yurt ve millet sorunları ile ilgilenen 190 Askeri Tıbbiye öğrencisi, bu sorunların çözümü ile uğraşacak bir "gönüllüler kuruluşu" oluşturulmasına yönelik görüş alış verişini sağlamak için bir toplantı düzenleme girişiminde bulundu. 24 Mayıs 1911'de başta dönemin ünlü Türkçüleri olmak üzere, birçok tanınmış şair, edip, bilim ve düşünce adamına mektuplar yazdılar ve 21 kişilik de bir girişimciler kurulu oluşturdular.

Bu topluluğun Dr. Fuat Sabit (Ağacık) başkanlığındaki üyeleri ile ünlü Türkçülerden Mehmed Emin (Yurdakul), Akçuraoğlu Yusuf, M. Ali Tevfik (Yükselen), Emin Bülend (Serdaroğlu) ve Ağaoğlu Ahmed Beylerin katıldığı bir toplantı yapıldı. Türkçülük düşüncesini yayacak ve yaşatacak bir derneğin kurulması ve adının da "Türk Ocağı" olması, 3 Temmuz 1911'de yapılan bu toplantıda kararlaştırıldı.

Gerekli işlemler tamamlanarak Türk Ocağı'nın 25 Mart 1912'de faaliyete geçmesi sağlanmış ve günümüze kadar ulaşabilen dernek kurulmuştur.

1912'de yayımlanan Türk Ocağı Esas Nizamnamesine göre, Ocağın amacı, Türklerin milli terbiye ve ilmi, içtimai, iktisadi seviyelerinin yükseltilmesi, Türk ırk ve dilinin kemaline çalışmak" idi. Dernek, amacını gerçekleştirmek için "Türk Ocağı adı ile kulüpler açarak dersler, konferanslar, müsamereler tertip, kitaplar ve risaleler neşir edecek, mektepler açmaya

çalışacaktı. Türk Ocağının amacına ulaşmağa çalışırken "sırf milli ve içtimai bir vaziyette" kalacağı belirtilmekte, "ASLA SİYASET İLE UĞRAŞMAYACAK VE HİÇBİR VAKİT SİYASİ FIRKALARA HİZMET ETMEYECEKTİR." denilmekte idi.

Türk Ocakları Derneğinin amblemi 1912’de kabul edilen ve tarihî nitelik kazanmış olan, cepheden görülen “Bozkurt” başıdır. Dernek, millî kültürün (hars), ahlâk ve fikir hayatının geliştirilmesi, millî birliğin kuvvetlendirilmesi, toplum yapısının sağlamlaştırılması ve Türklüğün yüceltilmesi amacıyla kurulmuştur. Kısaca “Türk Milliyetçiliği” olarak da adlandırılan bu amaç, Derneğin “Millî Ülkü (mefkûre)”sidir.

Yukarıda kuruluşunu ifade ettiğim Türk Ocaklarının bugün 106. Kuruluş Yıldönümü, bu vesileyle mensubu olmaktan onur duyduğum Türk Ocaklarının kuruluş yıldönümünü kutlar, Bilecik’te kuruluşundan itibaren hiçbir menfaat gütmeden, çok zor şartlarda mesai harcayarak yaşatan başta rahmetli Metin Zevkli ağabey olmak üzere, Bilecik Türk Ocaklarının önceki kıymetli başkanlarına, şükran ve saygılarımı sunarım. Daha nice yüzyıllar yüce Türk Milletine hizmet etmek dileğiyle.”

Kaynak:Ahmet MEŞE

Bu haber toplam 3095 defa okunmuştur

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.