“Ayranı Yok İçmeye…”
“Ayranı yok içmeye” diye başlayan atasözümüzü ve devamı cümleyi bilirsiniz… O zaman kaba bir başlangıç yaptığımı düşünebilirsiniz. Ama ayran içecek parası olmadığı halde en pis işler için ‘tantanalarla harcamalar yapan müsrif’ diye kimi kastettiğimi anlayınca, ona söyleneni az bile bulursunuz.
Amerika, Los Angeles’teki yangını söndüremiyor. Zarar, milyar dolarlarla ifade ediliyor.
Bu felâket, başka felâketleri de ifşa etti. Önceden hiçbir tedbir alınmamış. Gereken yerlere su depoları yapılmamış, yapılanlar da boş… İtfaiye borularının takılacağı büyük musluklarda su yok… Yangın söndürme malzemeleri yok, olanlar da arızalı… Arazi üzerinde en basit tedbirler bile ihmal edilmiş. Bütün bunları, itfaiye teşkilâtının başındaki kadından öğreniyor dünya… Hali ifşa eden yetkili, defalarca durumun ilgililere bildirildiğini söylüyor.
Ayrıca şu ahlâk sukutuna bakın: Ülkenin hiçbir yerinde yardım için kimsenin kılı kıpırdamıyor, haliyle yurt dışından da yardım teklifi yok. Kimler ve hangi kurumlar sorumlu bilinemiyor. Daha kötüsü çanlar kimin için çalıyor diyen yok.
Bütün bunlara rağmen felâketler içindeki Amerika’nın uzaktaki bir ülkeye karşılıksız paralar dökmesini −yardım demeye dilim varmıyor− hangi fiille ifade edeceksiniz. Cirmi küçük, cürmü büyük o devletin; kadın erkek, çocuk ihtiyar demeden masum insanları öldürebilmesi, şehirleri yakabilmesi, tabiatı mahvedebilmesi, hastahaneleri, okulları ve mâbetleri bile bombalayabilmesi için milyar dolarlarla ifade edilecek harcamalar yapmasını hangi fiille ifade edeceksiniz? Üstelik bu “yardımlar” karşılıksız ve kesintisiz… Üstelik caniyi, terör devletini, dünya kürsülerinde koruyarak Amerika’nın itibarı da israf ediliyor. Amerika’nın en mühim görevinin, dünyanın her yerinden kovulan azgın kan dökücü bu topluluğu korumak olduğu, en yetkili idareciler tarafından, başkan ve dışişleri bakanı tarafından açık açık söyleniyor. Hattâ Amerika, askerî imkânlarını doğu Akdeniz’e yığıyor; dünyanın masrafını, ‘kim koruduğum devlete engel olmaya kalkarsa…’ diye bütün dünyayı tehdit için harcıyor. Ana karnındaki çocuğu bile “terörist” diye öldüren katil için dünyaya parmak sallıyor. Onun ahmakça safsatası için zulmü tarif edilmez derecede büyük devletcik için… Mazlum Filistinlilerden yana olabilecek ülkelere depremler, felâketler ve terör yağdırmak için müesseseler kuruyor, insanlar istihdam ediyor…
Sen evindeki yangını söndüreme; İsrail için tantanalarla hiç fütur getirmeden, dünyanın tepkisine aldırmadan, kendi insanının ihtiyaçlarını ve karşı çıkışlarını düşünmeden, hattâ iftiharla su gibi para, emek ve zaman harca. Bu da yetmiyor, o zalim topluluğun işine gelecek ihanet çetelerini, onun istediği yöne saldırmaları için eğitiyor, donatıyor, teşkilâtlandırıyor, kiralık tetikçilerine maaş ödüyor… Ayranı yok içmeye, demeyelim mi?
Yazıları reklâmsız okumak için kanalımı takibe alır mısınız:
https://bit.ly/alierdal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.