DEMOKRASİ, HUKUK DEVLETİ, LAİK DEVLET VE SOSYAL DEVLET... VAZGEÇİLMEZ! İ
Atatürkçü-Kemalist ve sade-yalın HALK kitleleri…
İlerici demokrak, muhafazakar demokrat?, liberal, sosyal demokrat,sosyalist ve hatta koministi feodal ağalar, kapitalistler ama TERÖRİSTLER hariç! Bizim bu sistemimizi dış tehlikelere karşı kim koruyacak? TSK. Cevabını ben vermiyorum, bulunduğumuz coğrafya verdiriyor! Etrafımıza, ülke sınırlarımızın çevresine bir bakın! IRAK bir diktatör tarafından yönetiliyordu ama o diktatör dahi bu kadar İNSAN öldürmedi, sürgüne yolladı, idam etti, katletti, perişan bıraktıkları oldu buna rağmen İRAN’la yaptığı savaşta dahil ABD’nin istilasıyla ölen insan kadar insan ölmedi. Yetmedi bizim dengemizi de bozdu! Üstlerimizi kullandı, Kuzey Irak’ta başımıza büyük dert olacak ülkeler yaratma sorununu doğurdu.
TSK, nasıl doğdu oluştu? Osmanlı son padişahının idam fermanı verdiği Mustafa Kemal Atatürk, bir çok saçma iddialar bir kenara bırakırsak, istilaya uğrayan ülkeyi, Emperyalistler istilacılardan (İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya v.b.) kurtarmak üzere Anadolu’ya geçti, kongreler, Sivas Kongresi, TBMM’ının kurulmasıyla yeni devletimizin temelini attı. Kimlerle? Bir avuç Osmanlı subayı, sivil memuru ve telgrafhanede çalışan isimsiz memur kahramanlarla. Köken kimler, Askerler, Deftardarlar, mal müdürleri, vatansever Anadolu eşrafı, paşa valileri, kolordu komutanları ve en önemlisi de inandığı HALKI!
Düzenli Ordu, (TSK) kuvvetlerin kuruluşu İsmet İnönü’nün Genel Kurmay başkanlığında oldu. Bir çok general paşa vardı, aktif veya İstanbul padişah hükümetinden intikal eden. Neden Albay rütbeli İsmet İNÖNÜ? Liyakat, cesaret ve öne çıkan ATATÜRK’ÜN üstün zekasıyla keşfettiği meziyetleri. Nitekim, 1. İnönü, 2. İnönü savaşlarının kazanılmasına rağmen, Kütahya ve Eskişehir savaşlarında bozguna uğrayan ordumuz, Yunanlıları Sivrihisar-Polatlı arasındaki SAKARYA nehri hattına kadar üzerlerine çekerek yeni bir savaşa hazırlık yapmak üzere düzenlenmeye çalışır bir çalışma, lojistik destek sağlama iki yıla yakın sürer. Tüm Anadolu, Karadeniz, Doğu-Güney doğu bu savaşa varını-yoğunu ortaya koyar. Meclisi Ankara’dan, Akşehir’e, Konya’ya daha içerideki illere taşımayı dahi, meclis tartışır. Yürekli bir kürt asıllı milletvekili ve onu destekleyenler asla TBMM’ni başka ile taşımazlar! Vuruşa vuruşa burada şehit oluruz diyerek cephedeki askerleri yüreklendirirler. Savaşı Sakarya muharebesi kazanırlar. İki yüz bini, aşkın destekleriyle, yeni gelen 3000 kamyonla-cephaneyle, uçaklarla güçlü yunan kuvvetlerini 127 bin askerle bozguna uğratır, ORDUMUZ! Her bakımdan üstün olan bize karşı, İngiliz-Fransız- İtalyan desteği de işe yaramaz. Ancak, askerimiz yorgun ve bitkin, araç, taşıt mühimmat bitmek üzere, silahların yarısı arızalanmış ve önemli komutan-subayların bazıları şehit olmuştur. Bu savaşta 10 Bini aşkın yedek subay, şehit, gazi olarak saf dışı kalmıştır. Polatlı’daki yedek subay şehitler abidesini bir görün!
Kurulacak Türkiye Cumhuriyetinin en önemli okumuş insan kaynakları Arabistan-Trablusgarb-Balkanlar-Galiçya, Sarıkamış savaşlarında-Doğuda-Kafkasya da- Çanakkale de ve Sakarya savaşında yitirilmiştir. (6 Milyon şehit-gazi)
Sakarya savaşında gücümüz yetseydi 26-30 Ağustos arasındaki meydan muharebesine dahi gerek kalmadan, Yunanlılar, Sivrihisar- Afyon-Eskişehir arasında imha edilecek ve esir alınacaktı. Ordumuz karşı taarruzla yunan ordusunun işini bitirecekti. Ama 127 bin kişilik ordumuzla bu risk –tehlikeyi Atatürk-İnönü ve kurmayları göze almadı, böyle yazıyor tarih…
Büyük Zafer 30 Ağustos Emperyalistlerin işini bitirdi ve İzmir dönüşünde ATATÜRK , Bursa ilinde İstanbul ve Anadolu’dan toplanan öğretmenlerimize çok önemli konuşma yaparak, bundan sonra TÜRK HALKININ ve çocuklarının EĞİTİMİ ile uygarlık düzeni siz arttıracaksınız. Silahlarla iş bitti şimdi sıra Eğitim ordusunda diyerek bu güne gelişimizde, ÖĞRETMENİN önemini, BİLİMİN yolunu gösterdi.
Silahlara VEDA, EĞİTİM-ÖĞRETİM, Kalkınma, uygarlık için sanayileşme, kurumlaşma, tarımda, ticarette, ulaşım da hamleler. Kimlerle? Evet kimler kalkmıştı ki. İnsan kaynakları sivilleşmede yeterli değildi. Bir dönüm noktasındaydık ve Asker-subayların bir kısmı sivilleşti, mecburen, gerekliydi. İşte bu TARİHİ gerçeği-olguyu biz unutmadık. Ordunun içindeki, devletin kurulmasındaki önderler, diplomat, elçi, Bakan olarak kritik yerlere geçtiler, başka nasıl olacaktı? İyiki bugün, viskisini beş yıldızlı otellerde yudumlayıp, medya patronlarını bir bölümüyle ahkam kesenler, İnönü savaşlarında, Sakarya da, 26-30 Ağustos’ta Çanakkale, Sarıkamış ta yoklardı! Ya şehitti yada gazi! Bu günü göremeyecek keyifle, bazen hırslı ve yenemediği eziklik kompleksiyle? Medya da, köşe yazılarında TSK’ya öfkesini kusamayacaktı.
Ne diyordu bunlar geçen akşam medya kanalının birinde, utanmadan birisi aynen şöyle ifade ediyordu “TSK, kurumsal zeka olarak 90 yıldır yerlerde sürünüyor, böyle kurum olurmu?” maillerle ve studyodaki konuşmacıların aşırı tepkisiyle utanmadan “ağzımdan çıkıverdi” diyebilecek kadar sığ insanlar! Bugün utanmadan TSK’ımıza dil uzatıyorlar. İleri de gidip varlığını inkar ediyorlar.
Bu gün TSK binlerce PİLOT, teknisyen, teorisyen, hukukçu, öğretmen, doktor ve bilim adamı da yetiştirmiştir. Milyonlarca ASKERİMİZE okuma uazma öğretmiştir. Gittiği dış görev ve müsabakalarda hiç birinde “NAL” toplamamış dereceye girmiştir. Mühendisler, ıstihkamcılar depremlerde felaketlerde halkımızın ve dünya halkının yanında olmuştur. Halkın sevgisini kıskanan fesat yuvalarına cevabı yine Halk verecektir.
Bende, Demokrat-Sosyal Demokrat-(hatta bir ara kominist diye de anıldık) ilerici-laik ve hukuk devlet savunucusu olarak ilk defa yazıyorum okuyun sayın okuyucular;
12 Eylül öncesi orduyu-TSK’yı darbe yapmaya kim teşvik etti? Talihsizlik ki, Karadayı, Kıvrıkoğlu veya Özkök paşa olsa Genel kurmay başkanlığında belki darbe de olmayabilirdi. Siyasi erk, yüzleri aşan oylamada Cumhurbaşkanı seçemiyor, Bugün demokrasi havarisi sayın Demirel 100 günü doldurmadığı başbakanlıktan söz verdiği halde yerinde durmayarak Cumhurbaşkanı oluyor; Demirel-Ecevit kavgası sürüp gidiyor. Meclis kendi içinde milli mutabakat sağlayamıyor. Askere ricalar, minnetler, hatta yalvarmalar gidiyor. Bilecik’te bile benim evimin önündeki sokak lambaları her gece kırılıp, karanlığa terk edilip, aracımın üstüne kazınarak sloğanlar, tehditler yazılıyor. Arabamı karakolun önüne çekip, bakın bunları kim yazıyor diyorum, takan olmuyor, karşı görüşte olanlar bir birine silah gösteriyor.(yıl 1979) Bize sahip çıkan yok! Ben demokrat olsam bile, gelsin asker diyorum! Asker geliyor, Bilecik’te sıkı yönetim var. Evlerimiz gece yarısı basılıyor, yataklardan çoluk çocuk sokaklara çıkarılıp evlerimiz aranıyor. 12 Eylül’e kim iyi oldu diyebilir ki? Ama daha öncede bazılarımızın can güvenliği yok. Daha önce bana, müdürüm, abi, amca diyenler bir zaman sonra aracımı taşlıyor, lastiğini kesiyor birbirimize düşüyoruz. Hepsini provokasyon yaparak TSK’nın üstüne yıkıyoruz. Doğru mu? Kavga yapan, cinayet işleyen siyaseti kullanarak arka bahçesinde gençleri-çocukları kullanan bizleriz suçlu güvenlik kuvvetleri böyle şey olur mu? Aynı senaryo yine yazılmaya çalışılıyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.