DENGE BOZULDU, SİLSİLE TAKİP EDİYOR
Halk arasında “Kafamız yastığa deymedikçe doktora gitmeyiz” denilir. Bu halk tabiri ile yüzlerce sahifelik kitap yazılır. Bu kısacık cümle tedbirsizliği, vurdumduymazlığı, nemelazımcılığı, dar görüşlülüğümüzü ve daha nice olumsuzluğu ifade ediyor.
İnsan, ilk hastalık sinyallerini aldığında doktora gitse aşırı hastalığa düçar olmayacak. Bu örnekten yola çıkarak 3-4 aydır et fiyatlarındaki yükselişten bahsetmek istiyorum. Birkaç ay evvel başlayan etteki fiyat yükselişleri, birkaç defa yapılan ithalata rağmen bir türlü durdurulamıyor. Sayın Tarım Bakanının “Türkiye çapında hayvan sayımını yaptık. Kesime hazır hayvanımız var. Aşım kar hırsıyla hareket edenler var, en yakın zamanda her şey yoluna girecek. İthalata bile lüzum görmüyoruz…..” demesine rağmen, ithalatta yapıldı yinede et fiyatları gerilemedi.
Siz önceden tedbiri alamadınızsa, hastalık ilerlediyse doktorda çare olmuyor. Et fiyatlarında yaşadığınız sıkıntı sadece bununla kalsa şükredelim. İleriki yıllarda buğdayda, şekerde ve daha bir sürü tarım ürünlerinde yaşayabiliriz. Çünkü tedbiri almakta gecikiyoruz değil, düşünmüyoruz bile.
Tarımı devlet 40 yıl evvel gözden çıkardı. Hergelen iktidar hem tarımı hem de Tarıma hizmet eden teşkilatlarını hizmet edemez hale getirdi. Tarıma hizmet eden tarım teknikeri kabak ile salatayı ayıramıyorsa hangi bilgisiyle çiftçiyi bilgilendirecek.
Köy nüfusunu %65’lerden %26’lara düşürmekle iş bitmiyor. Köyden kopan %39’un ülkeye kattığı katma değeri nasıl kapattınız?
Köyleri insansız, dağları hayvansız bırakırsanız, tedbirinizi almazsanız ette olduğu gibi duvara toslamanız mukadder olur.
Peki köyler nasıl boşaldı? Ektiğine, biçtiğine fiyat verilmedi. Bir nevi insanlar aç açıkta bırakıldı. 40 yıldır takip edilen politika buydu. Yaptığı çiftçilikten para kazanamayan ve köyünü terk eden köylünün tarım arazisine ne oldu? Bizim çiftçimiz yan gelir olarak hayvancılık yapar. Köyünü terk eden hayvanlarını kasaba verdi. Sayı olarak yeri doldurulamadı, bu iddiamızı da 40 yıl evvelki hayvan sayımız ile bugünkü hayvan sayısını kıyasladığımda doğruluyor.
Son yıllarda çiftçilerimiz vahşi hayvanların ve farelerin mahsullerine yaptığı zararlardan şikayetçi. Hangi tedbir alınsın ki bu aşırı zararlar önlensin. Öncelikle zararların çıkış noktasını tespit etmek gerekir.
Köylerde çalışan nüfus yaşlandı. Genç nüfus yeterli desteği alamıyor. Köyünü terk eden nüfusun arazileri çalıştırılmıyor, keleme duruyor. Tarlasını eken çiftçi ne kadar fare ile mücadele etse de ekilmiyen arazide fareler yaşıyor. Devlet, çalıştırılmayan tarım arazileriyle ilgili tedbir almalı. Aksi halde, istediği verimi alamayan çiftçi bırakın tarımla uğraşmayanları doyurmayı, kendi karnını bile doyuramaz!
Dağlar hayvansız kaldı. Köylerde onlarca davar sürüleri, onları kurtlardan koruyan köpekleri olurdu. 50 milyon ufak hayvan sayısının 10 milyona düştüğünü açıklıyor bakanlık. Bu düşüş hem etteki açığı, dağların boşalmasıyla vahşi hayvanların çoğalması tarım arazilerine zararı artırdı.
Etteki sıkıntı diğer sıkıntıların başlangıcı. Denge bozuldu, silsile takip ediyor. Tarım Arazileri hafriyat ve sanayi ile yok ediliyor. Gelecek nesli düşünmüyor musunuz? Yoksa bizi lanetle mi anacaklar?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.