GEVŞEYEN BİR VİDANIN ZAMANINDA SIKILMAYIŞININ AÇTIĞI YARALAR
Şimdi rahmetle andığım bir arkadaşım “Ben, iş yaptığım malzemenin bir vidası gevşese, o gün sıkmasam işimi göreceğini bilsem dahi vidayı sıkmadan işe gitmem. Çünkü sıkılmayan o vida bir başka malzemeyi bozar. Bozulan bir başkasını derken arıza çoğalır. En iyisi arızayı küçükken gidermek” derdi.
1960’lı yıllara kadar Karasu deresinden akan su içilirdi. Karasu içme projesi suyu kaynağından aldı. Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı “Suyumuz temiz evimizdeki musluğumuzdan akan sudan içebilirsiniz” demiyor mu? Bözüyük’e kurulan ilk seramik fabrikası çitosan şimdi özelleştirildi ismi değişti atıklarını karasu deresine verdi.
Karasu, Karaköy, Kurtköy, Başköy, Küplü, Bekdemir, Aşağıköy, Bilecik, Vezirhan, Gülümbe, Bayırköy hudutlarından geçerek Sakarya ile birleşiyor Yukarıda saydığım köyler ektikleri sebze ve meyveyi karasudan sulardı. Vezirhan ve Bayırköyde çıkan mahsülü pazarlayan komisyoncular vardı
Bilecik İstasyonunda kurulan Bilkon fabrikası Karasu deresinden sulanan sebzelerden konserve yapardı. Bozüyük’e ilk kurulan seramik fabrikasına ilaveten fabrikalar kuruldu. Karasu deresinden su içmeyi bırakın sulanan mahsül kurudu. Adını saydığım köyler Tarım İl Müdürlüğünün, vilayetin kapısını aşındırdı, dilekçeler verdi, dinleyen olmadı. Sanayi olsunda tarım olmasada olur anlayışı üreticiyi küstürdü. Karasu deresinin aktığı saydığım köyler bugün eskiden üretip satarak geçim kaynağı olduğu sebzeyi satın alıyor.
Hatta bundan 20 yıl evvel il hıfzıssıha kurulu “karasu deresinden sulan sebzelerin yenmemesi” kararı aldı. Karasuyu kullanılamaz hale getirenlere değil, zararlı olduğunu bildiği halde sulamak mecburiyetinde kalan üreticiyi suçlu buldu.
Karasu alınan önlemlerle belki eskisi gibi temiz akıtılabilir. Ama saydığım köylerde eskisi gibi sebze üretecek nüfus mu kaldı.
Maden ocakları, mermer ocakları işlenmesin demiyoruz, işletilsin ama kanun ne diyorsa uygulansın. Köylere yol işliyecek vasıtaya uygun kapasiteye göre yapılıyor. Bir maden, mermer ocağı açılıyor köylerin bırakın yolunu düzeni bozuluyor . Ektiği, araçların çıkarttığı tozdan kayba uğruyor şikayetler göz ardı ediliyor. Sebep üç beş işçi çalışıyor sanayi çoğalsın.
Bunları örnek alarak yazıyorum daha nicelerini sayabilirim. Ufakken alınmayan önlem yüzünden zarar büyüyor. Bu tip vakalar heryerde yaşandığından toplamda devlete büyük zararla karşımıza çıkıyor.
Yazımın başında arkadaşımın düşüncesini örnek olarak gösterdim. Alınmıyan tedbirler veya alınmışta ilgililer tarafından uygulanmadığından ileride karşımıza çıkan fatura ağır oluyor.
Ülkemizde bir çok kazalar yaşanıyor. Hep tedbirsizlik, hep vurdumduymazlık. Bir şey olmaz, bu haliyle idare eder zihniyeti. Belki bir, iki, beş, on yıl gidiyor ama neticede faturası ağır oluyor. Facialar karşısında bütün millet ağlıyor.
Isparta’da yaşanan trafik kazasında 17 vatandaşımız öldü. 28 kişilik arabaya 46 kişinin bindiğini yetkililer açıklıyor. Daha evvel de aynı sebepten kazalar olduğu söyleniyor. Isparta’da trafik yok mu? İnsanları balık istifi arabaya bindirenleri görmüyorlar mı? Bunları cezalandıran kanun yok mu? Var.
Maden ocaklarında yaşanan bunca kazalar ve canların ölümü hep aynı anlayış. Vurdumduymazlık ve şimdilik idare edelim anlayışı.
Gevşeyen bir vidanın zamanında sıkılmayışının açtığı yaradır yaşananlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.