ŞADİ  ERDAL

ŞADİ ERDAL

SİZ SÖYLEYİN, SİZE SÖYLENİNCE ’SÖYLETMEN VURUN’ ÖYLE Mİ?

SİZ SÖYLEYİN, SİZE SÖYLENİNCE ’SÖYLETMEN VURUN’ ÖYLE Mİ?

CHP Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Muharrem İnce geçtiğimiz gün          Bozüyük’te trafik kazası geçirdi.
Geçtiğimiz 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını Muharrem İnce Bozüyük’te kadeh kaldırarak kutlandı. O gün içtiklerinin tesiri yeni yeni  göstermeye başladı.

Yukarıda okuduğunuz “TAŞI GEDİĞİNE” yazım geçen hafta Çarşamba günü çıkmıştı. Yıllardır “TAŞI GEDİĞİNE” yazarım şimdiye kadar iki tepki aldım. İkisi de CHP’den, ikiside CHP Bozüyük ilçe başkanlarından. İlki zannediyorum 3 yıl evveldi. O da zamanın CHP Bozüyük ilçe başkanı Recai Aksu’dan idi. Tepkisine cevabım “siz taşlamadan, nükteden anlamıyorsunuz ben ne yapayım” olmuştu. İkincisi de yine Bozüyük ilçe başkanı Hüseyin Elmas’tan.
Elmas, yukarıda okuduğunuz “Taşı Gediğine” yazısı çıktığı günün akşamı (geçen hafta) Bozüyük temsilcimiz İsmet CEP’i telefonla arıyor. “İsmet, Sakarya Gazetesinin bizimle ne alıp veremediği var. Cumhuriyet Bayramında “Cumhuriyete kadeh kaldırıldı” dediniz. Bir şey demedik. Ama bugün “Taşı Gediğine” bölümünde yazılanlar ne böyle. Böyle bir saygısızlık, terbiyesizlik olur mu? Sakarya Gazetesinin CHP’ye ne düşmanlığı var. Gazeteyi keselim, gazetenin partimize gelmesine gerek yok” diyor.


Hemen ertesi, yani Perşembe günü gazetemizi, CHP milletvekili, partinin grup başkanvekili Yalova milletvekili Sayın Muharrem İnce’nin basın danışmanı arıyor, sayın vekilin benimle görüşmek istediğini söylüyor. Gazetede olmadığım söylenince cep telefonumu ve mail adresini alıyorlar. Ama arayan olmadı. Fakat mail göndermişler.
Benim “Taşı Gediği”ndeki bir tek cümleme bakın Sayın İnce hakaretamiz kaç cümle ile cevap veriyor. “Sayın Şadi Erdal;  15 Aralık 2010 tarihinde Sakarya Gazetesi’nde şahsımla ilgili yazdığınız hiçbir vicdana sığmayacak ve hiçbir insani, ahlaki erdemle açıklanamayacak yazınızı okudum.
12 Aralık 2010 tarihinde Bozüyük’te yolda buzlanma nedeniyle şoförümün kullandığı araç kaydı ve bariyerlere çarparak durdu. Bu bir trafik kazasıdır.  Türkiye’de binlerce trafik kazası olmaktadır. Bu trafik kazalarının sizin mantığınızla gerekçesi nedir? Mesela AKP’li siyasetçiler, milletvekilleri de trafik kazası yaptılar. Size göre AKP’li siyasetçilerin trafik kazası yapmalarının gerekçesi neyin tesiridir? Bir AKP’li milletvekili geçtiğimiz yıllarda trafik kazası geçirmiş, bende kendisine geçmiş olsun demiştim. İnsani olan budur, ahlaki olan budur, vicdani olan budur.
Sizin yaptığınız değil.  Muharrem İNCE”
Sayın İnce Mecliste CHP grubunu temsil ediyor. Cumhuriyet’in 87. yılı kutlamalarında Cumhuriyetin kuruluşunun  87. yılını resimde gördüğünüz gibi kadeh kaldırarak kutladı. Gazetemiz bu haberi manşetten “Cumhuriyete kadeh kaldırıldı” manşetiyle verdi. Sayın ilçe başkanı bu habere çok bozulmuş. Habere yalan diyemiyorda, doğru haber verilişine bozuluyor. Daha doğrusu halkın Cumhuriyeti rakı kadehleri ile kutladıklarını iyi karşılamadığını bildikleri için bozuluyorlar.
Sayın İnce’nin  Bozüyük’te Cumhuriyetimizin 87. kutlamaları sırasında söyledikleri ise benim taşlamamdan daha ağır.
1-Sayın İnce haber yapmak üzere resepsiyona katılan gazetecilere “Aramıza girmeyin ben sizden kaçtım siz önüme geçiyorsunuz. Sizi şöyle alayım biraz, halkla arama girmeyin” diyerek basın mensuplarının rahat çalışmasına engel oluyor.
2- Sayın İnce konuşmasının başında “Ben resepsiyonlara gitmem demedim ki ben bütün resepsiyonlara giderim ama Recepsiyonlara gitmem” diyor. Ülkenin Başbakanına “Recepsiyon” ifadesini kullanmak benim taşlamamdan daha ağır değil mi?
3- Sayın İnce konuşuyor “(...)Artık hepimizin telefonları dinleniyor, artık bütün muhalifler fişleniyor. Artık basın sindirilmiştir. Basın özgürlüğünde 2002 yılında 101. sıradaydık bugün 198. sıradayız(...)”diyor.
Sayın İnce’nin bu yaptığı basını sindirme takdiği değil mi?
Sizin, bir cümlelik taşlamaya gösterdiğiniz tepki basın özgürlüğünde bizi kaçıncı sıraya düşürür?

 


4-Bozüyük’te 87. yılını kadehler kaldırarak kutladığınız Cumhuriyet resepsiyonunda yapılan dua var. Temsilcimiz İsmet Cep 2 Kasım 2010 Salı günü köşesinde şöyle dile getirdi. “Programın sonlarında dikkatimizi çeken bir diğer olayda CHP’den geçtiğimiz dönemde milletvekili adayı olan müftünün duası, program sunucusu tarafından okundu. Birazda tii’ye alınarak!, “Bizi Ak Parti iktidarından kurtar Allah’ım, işte ilçe başkanımıza şu görevi, il başkanımıza şu görevi ver Allah’ım, Milletvekilimize Bakanlık nasip eyle Allah’ım” türünden yapılan dualara içki kadehlerinin havalarda uçuştuğu masalardan amin nidaları yükseldi. Yapılan bu şuursuzca davranışın ardından balodaki bazı insanlar olaya tepki göstererek resepsiyonu terk ettiler.
Cumhuriyet, Bozüyükte 87 yaşına işte bu yaşanan tablolarla girdi. Ezilen tüm uluslara örnek olan, 6 yıl süren ve o kadar zor şartlara rağmen büyük bir azim ve kararlılıkla sürdürülen bağımsızlık mücadelisiyle kazanılan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu kutlamalarına Bozüyük’te gölge düştü. Atalarımızın belki de suya hasret olarak verdiği kurtuluş mücadelesi, kilolarca içkinin içildiği, kadehlerin havalarda uçuştuğu bir resepsiyonla kutlandı. Kuruluş ve Kurtuluşumuza verdiğimiz değerin en güzel örneği de böylelikle yapılan ilk resepsiyonla sergilenmiş oldu”.
Aradan iki ay geçti gıklarını çıkarmayanlar, içtiklerinin tesirini görmeye başladıkları hatırlatılınca, basın özgürlüğünden vazgeçtiler, basın korkutulucuğuna soyundular.
Siz hep söyliyeceksiniz. Ülkenin Başbakanına “Recepsiyon” diyeceksiniz.
CHP Gençlik Kollarınız Genel Merkezinizde sergi açacak, ülkenin Cumhurbaşkanını dolandırıcıya, Başbakanını Hitlere benzetecek.
Genel Başkanınız Düzce’de yaptığı konuşmada “(...) 2002’den beri bir korku imporotorluğu kurdular. Çaldıklarını geri verecekler. Bunun için bana yetki verin. Kul hakkı yiyenlerden hesap sorayım” diyor.
Ali Dibocu’dan adalet bakanı, naylon faturacıldan maliye bakanı olmayacak. “Kalpazan” diyorum Sayın Başbakan bana kızıyor. Sayın Başbakan ben sana kalpazan demiyorum. Bu ülkenin savcısı diyor” diyecek.
Bakanları, Milletvekilleri yumurta yağmuruna tutarak konuşturmayanların arkasında duracaksınız. Ama bir tek cümleye tahammül gösteremeyeceksiniz. Oysa ben yumurtada atmadım. Söylediğim bir tek cümleye. Tamı tamı dokuz cümle ile hakaretamiz cevap.
Sayın İnce, CHP halktan uzak politikasını takip ettikçe iktidar olması mümkün değil. Aşağıda “Sen şu işe bak” köşemizde CHP devrinde basına uyguladığı baskıların vesikasını görüyorsunuz.
Yine 14 Şubat 2010 tarihinde Takvim gazetesinde gazeteci Arda USKAN ile yapılan röportajda Uskan, CHP lideri İnönü devrinde basının nasıl kontrol altına ve baskı altında olduğunu bakın nasıl anlatıyor. “İnönü döneminde onunla ilgili haberler sadece birinci sahifede başmakalenin üzerinde verilirdi. Mesela, “Refikası İstanbul’a teşrif ettiler!” diye, bir gün validesinin İstanbul’a gelişini atlamışlar. Ertesi gün gazete kapandı. ”
Yine tarihçi Yılmaz Öztuna’nın “Büyük Türkiye Tarihi” ansiklopedisinin cilt 11,132. sahifesinde “İnönü Devri Basın istibdadı” başlıklı yazıda basına karşı şiddet bakın nasıl anlatılıyor. İnönü Devri Basın İstibdadı:  “Gazeteci yazar Ziyad Ebuzziya’nın 1940-47 yılları arasında çıkarmış olduğu Tasvir-İ efkar “Tasvir” gazetelerinin ve devrin tek parti idaresi tarafın onaltı defa kapatıldığını(...),

 

Bunların çoğunda sadece görülen lüzum üzerine “veya” kapatılmıştı” sözleriyle yetinilip kapatma sebebi bildirilme tenezzülü ve cesareti göstermeyip, ekseriyetle de bu kararın telefonla bildirildiğini (...), Yine Ziyad Ebuzziya’nın Tasvir-i Efkar gazetesi, devrin milli şefi İnönü’nün eşi Mevhibe İnönü’nün Ankara’da bir okuldan çıkarken çekilen resminin gazetenin üçüncü sayfasına konulmasının hakaret sayılarak o gün kapatıldığını(...), Yine bu yıllarda, zamanın Matbuat Umum Müdürü Selim Sarper’in “bir gazetenin şeref yerinin sağ üst köşesi mi? Sol üst Köşesi mi?” olduğunu tartışarak, İnönü’nün resmini ve hakkında çıkacak haberlerin buraya konulmasını, aksi takdirde gazetelerin kapatılacağını ithar ettiğini” yazıyor.
CHP devri iktidarında Valiler aynı zamanda partinizin il başkanları idi. Partinizin Ankara il başkanı ve  Devletin Valisi Nevzat Tandoğan, Üniversite talebesi Osman Yüksel Serdengeçti’ye (rahmetli) “Ulan öküz Anadolulu!..Sizin milliyetçilikle, kominizm ile ne işiniz var?... Milliyetçilik lazımsa, bunu biz yaparız... Kominizm gerekirse, onuda biz getiririz... Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek... İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek!!!” diyor. Sizin, bir cümlelik taşlamama gönderdiğiniz cevabı okuyunca bütün bunlar gözümün önünden geçti. Ayrıca okuyucularım ilede bu düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Partiniz kurulduğundan bu yana “Biz hep ağzınıza geleni söyleyelim. Bize söyleneni ise “Söyletmeyin Vurun” anlayışınız değişmedi.Çok düşündüm cevap vermeye bile değmez diye. “Kim takar Yalova Kaymakamını” de geçsin dedim. Sonra vazgeçtim, yazdım. Yazdım ki CHP devri iktidarında basına uygulanan baskıyı bilenler hatırlasın. Bilmeyenler de öğrensin.
Hem sonra sayın İnce ne diye bir cümleye cevap vermeye vakit ayırdın. Bak parti meclisini kaçırdın. Böyle devam edersen Milletvekilliğinide kaçıracağa benziyorsun. Demedi deme...
Not: Yazımı bitirdikten sonra Bozüyük ilçe Başkanlığından talihsiz bir açıklama geldi. Açıklamayı değerlendireceğim.

 

TAŞI GEDİĞİNE

CHP Milletvekili Şahin Mengü’nün kızı Nevin Mengü “Madem nerede çalışsam sıkıntı oluyor. Hükümet de bana zengin koca bulsun o zaman” diyor.
Gördünüz mü Sosyal Demokratın kızını zengin koca istiyor.
Ak Parti Çöpçatan hükümeti değil, yol yapan hükümet.
Babanın partisi CHP iktidara gelirde “Bana zengin koca bulur” diye düşünürsen o da imkansız vaka.
Sen eniyisi başının çaresine bak!.

 

Bu yazı toplam 1183 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ŞADİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR