TÜRKİYE’DE TOPRAK VE ARAZİ KAYNAKLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİR KULLANIMI
İnsanlık küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yaşam koşullarını kısıtladığı, kuraklığın kalıcılaşmaya başlayıp çölleşmenin hızlandığı bir dünya sorunsalı ile karşı karşıyadır.Önemli ölçüde; denetimsiz sanayileşme ,çarpık kentleşme ve yalnızca kazanca endeksli gözü dönmüş sermayeci siyasetlerin yol açtığı sorunsalın odağında, başta toprak olmak üzere doğal kaynak ve olanaklar bulunmaktadır.Bu nedenle; kalkınma-doğal kaynak dengesini gözeten sorumlu gelişme yaklaşımları,”yaşamın sürdürülebilirliğinin” temel ön koşulu haline gelmiştir.Böylesi yeni bir yaklaşım kapsamında toprak,korunarak verimli kılınması gereken doğal kaynak bütününün, en belirleyici ve öncelikli öznesini oluşturmaktadır.
Bilindiği gibi, genelde arazi ya da tarım arazisinin, özelde toprağın karşı karşıya bulunduğu sorunlar, doğal ve yapay olmak üzere iki ayrı temelden kaynaklanmakta ve çok sayıda değişken etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Sürdürülebilir tarımda aşağıda belirtilen sorunlar ortaya çıkmaktadır.
1. Toprağın doğal yetenek ve niteliklerinin yetersizliği
2. Toprak kaynaklarının yitirilmesi
3. Toprak kaynaklarının bozulması
4. Bunların giderilmesine yönelik korumacı ve geliştirmeci süreçlerin yetersizliği
Sorunların nitel ve nicel boyutlarıyla ve gerçekçilik temelinde tanımlanması ve çözümlemeci olacağı düşünülen yaklaşımların maddi temeli ve gerekçeleri ortaya koyulacaktır. Bu çözümlemelerin amacına ulaşması ise sorun olarak belirlenen olguların gerçek neden ve kaynaklarının doğru saptanabilmesi ve "neden-sonuç-çözüm" ilişkisini sergileyebilen bir tutarlılık anlayışının ortaya koyulabilmesiyle, bağlantılı biçimde somutlaşacaktır.
Yok oluş ve bozunum göstergeleri özetlenen,etkileyici ekonomik-toplumsal-yönetselhukuksal ve siyasal süreçleri tanımlanmaya çalışılan toprak ülkenin geleceğidir.Ne yazık ki ülkeyi yönetenlerden-yönetmeye aday olanlara,devletten-sivil topluma kadar toplumca, toprağın “üretilemez kaynak olduğunun-hızla bozulup yok edildiğinin-hukukunun kurumunun dolayısıyla sahibinin olmadığının” ayırdına varamıyor bilincine erişemiyoruz. Toprak yok ise ekmeğin, aşın, üretimin sanayinin, ticareti, kalkınmanın, hepsinden önemlisi yaşamın olamayacağını gereğince kavrayamıyoruz.
ulusal bir sorumluluk yaklaşımının ön koşulu, kanımızca sürdürülebilir yaşamı amaçlayan, verimlilik temelinde üretkenliği öngören doğru dengeli bir gelişmeci bakış açısını oluşturmaktır. Tanımlanmaya çalışılan gelişme stratejisi kapsamında, doğal kaynakları koruyarak verimli kılmanın olmazsa olmaz bir temel zorunluluk olduğunun ayırtına varmak,bilincine erişmektir..Bu tür bir anlayışın öncelikli gereği ise doğal kaynakların bütününü kavrayan bir koruma ve yönetme yaklaşımı ile önce toprağı koruyarak yönetmek ve bunu sağlayacak hukuksal ve yönetsel düzenlemeleri gerçekleştirmektir.
Toprak kaynaklarının potansiyelinin belirlenmesi,yetenek saptamalarına dayalı sınıflandırmanın yapılması,tarım,sanayi,enerji,ulaştırma,turizm ve yerleşme amaçlarıyla kullanımı yönlendirecek “ülkesel arazi kullanım planlarının” hazırlanması gereklidir. TOPRAĞI BEREKETLİ, EKONOMİSİ GÜÇLÜ, İNSANI MUTLU BİR TÜRKİYE İÇİN YURT TOPRAĞINA SAHİP ÇIKALIM. YARIN GEÇ OLACAK...
KAYNAK : TEMA VAKFI DERLEYEN : A.E.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.