AHMET RIFAT SAĞLAM

AHMET RIFAT SAĞLAM

DERİNLİĞİNİ YİTİRMİŞ ZAMANLARDA TUTULMAK

DERİNLİĞİNİ YİTİRMİŞ ZAMANLARDA TUTULMAK

Hâl-i vaktimin en oturaklı anında bile uzadıkça uzayacağından korktuğum vedanın, benim de kapımı çalacağını hep beklemişimdir. Ya bir nefretle ya bir mecburiyetle… Belki de tek çıkış kapısı saydığından olsa gerek, olduğun yeri terk ediş.

Kaçış aslında bir talep değil bir mecburiyet gibi içime doğmakta. Kalmanla değiştiremediğin gerçekleri gitmekle ya unutmak isteği, ya bir ihtişamlı dönüşün ilk adımı… Bazen insan terk edişlere mecbur bile kalabiliyor; yer hicret diyor, gök hicret diyor, yüzüne baktığı ne varsa “Git” diyor. Mecburiyet işte gidişlerin nedenselliği, gurbetlerin makûs baht-ı talihinde şefkat aramak, ana kucağında bulamadığın rıfkıyeti meçhulün helezoni biçimselliğinde kayıp olan gurbette aramak. Aslında her önemli şahsiyetin bir ‘Vel-ba’sü ba’del-mevt’i (öldükten sonra dirilişi, yeni bir başlangıcı) vardır. Bu da hep bir kaçışla başlamış. Sıradanlaştıran zamana itiraz, belki kendine duyduğun iğreti nefret adına kaçmak...

Neden olmasın ki gurbet; işte kelime muhacir, kalem orta sınıf bir amele, asalet yalanla boy ölçüşürken, fikir tahakküm altında, maalesef derinliğini yitirmiş zamanları yaşamaktayız. Gurbetten çok sılayı kutsayan, itirazdan çok itaati kendine daha güvenli bulan, nefretten çok evet efendimciliğe sığınan, kendini bulma adına hayatın Ğâr- Hîralarına kaçmaktan çok, sığındığı mevkiyi kollayan sıradanlaştırılmış garip zamanlardayız.

Aslında bizi derinden titretse de, ruhumuzu inceden bir keder ile sarssa da bir gerçek var ortada: ‘Derinliğini yitirmiş zamanlardayız.’

Maalesef hal bu, mefluç zamanlardayız, fikirden âzâde, derinlikten yoksun 300–400 kelime ile hayatını geçiren, en manalı cümlelere bile vurdumduymaz, tasavvurdan yoksun, tahayyülden mahrum cemiyete hayat sunmaya kalkan bigâne zamanlardayız. Ağzına kadar bilgi (malumat) ile dolu olmasına rağmen bilgeliğin öldürüldüğü vakitsizlikteyiz. İnternet, televizyon, şu bu araç üzerinden öğrenilen, elde edilen kolay bilgi; araştıran, sorgulayan, köleliktense kaçışı, itaattense itirazı, vatandansa yâd elleri seçmeye götürecek zihni cevelandan, fikri teheyyücâattan uzak zamansızlıktayız.

Düşünceyi körelten bilgi, bilgelik ve sözde bilinçlilik; insanı ezen bir tahakküm vasıtası haline geldi. Modernlik her şeyi tek tip hale getirmesine rağmen insanın Ahsen-i takvim oluşuna inancım gereği, insaniyetimin medarına dâr olacak o izzet ve şeref adına…

Doğuyu, bizim doğuyu, o derya-yı bî kenar olan şarkı yeniden diriltmek, o kadim bilgeliğine yeniden çıkarmak adına…

Kapkaranlık bir zamandan Âdem ile âlemi aydınlatan, ilk insanın adımlarını kovuşturduğu şu topraklarda yeniden insanlığın kurtulacağı bir asr-ı saadet adına…

Yüce yaratanın nefha-i hayatiyyesi ile hayat bulan insanlığın yeniden inşası adına…

Şeytan ve avânesi (modernlik adına insanlığı ezen her düşünce) ile verilen sonsuz mücadelede insanlığımızın gereği uzunca gurbetleri içerisinde barındıranlar! 21.yüz yılın insanlığın asrı olmasına gönül veren canlar, şimdi insanlığımıza dönme yolunda yeniden bir kere daha doğuşumuz adına…

İnsanın kaderi değil mi kaçış? Kendini bulma adına… Âdem (a.s) gibi kaçış ve varışlara ermek sureti ile var olmak isteyen insanlık... Kalk ve diril. Bu sefer şeytan ve avanesi ile son bir mücadele adına işte şimdi diyoruz: Vel-ba’sü ba’del-mevti hakkun…

Kütüphaneyi karıştırırken mazi ile ati arasında bağ kurmaya çalıştığım, kendimce anlamlı bulduğum günlerin birinde düştüğüm bir nota tesadüf ettim. Yazımızı bu notla hitama erdirelim:

İnsanlığın bağrında, her karanlık anlarda bir kurtuluş şem’ası yakmayı bilmiş, güneşleri büyütmeyi becermiş doğunun evlatlarının şu yüzyılı yeniden inşa etmeye soyunması gerekmez mi?

Bu yazı toplam 698 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
AHMET RIFAT SAĞLAM Arşivi
SON YAZILAR