RAMAZAN’A VEDÂ, BAYRAMA MERHABÂ
Yarın Arefe, Pazar günü de Ramazan Bayramı. Bu vesileyle, aziz milletimizin ve bütün İslam âleminin mübarek Ramazan bayramlarını kutluyor, her geçen günden daha çok hazımlı olmaya, birlik ve dirlik içerisinde bulunmaya, sevgiye, kaynaşmaya, uzlaşmaya, barışmaya, paylaşmaya, toleransa, kucaklaşmaya, affa ve hoşgörüye su, ekmek, güneş, hava gibi muhtaç olduğumuzu ifade ediyor, bu dinamiklerle hemhâl ve hem dem olmamız için “bayramların” müstesna bir fırsat ve şans günleri olarak değerlendirilmesinin mühim ve mübrem keyfiyetine şuur derecesinde müdrik olunmasını yüce Mevlâ’dan niyaz ediyorum.
Vedâ; gelenlerin mutlaka dönecekleri hüzünlü, acılı, ıstıraplı, mâtemli an... Vedâ; bir yerden, bir şeyden, bir kimseden ayrılış ve diğer bir yere, bir şeye, bir kimseye varış ve vuslatın başlangıcıdır... Evet, Ramazana vedâ, bayrama merhabâ demek üzereyiz. Ramazan da bize vedâ ederken, bizlerden aldığı haberlerle dönecek Rabbimize. Hiç şüphe yoktur ki, Ramazana vedâ edenler, bayrama kavuşanlar, burukluğu ve sevinci bir arada yaşayanlar, madde ve mânâ boyutunda temizlendiler, aklandılar, paklandılar... Cisimler ve ruhlar meleklerin nefesleriyle pırıl pırıl oldu. Nefislerin burnu yere sürtüldü, düşünceler berraklaştı, kalpler altınlaştı, duâ ve niyazlar arşa ulaştı. Zekât ve fıtralar, sadaka ve sofralardaki ikramlar âhiret tarlalarına ekildi. Oruçlar, teravihler, hatimleri, zikir ve fikirler sultanların sultanı Allah’ın kutlu eşiğine kavuştu, karalarla dolu amel defterleri beyazlaştı, somlaştı. Ulu Yaratan nazar etti o has kullara, Resulullah kucak açtı o bahtiyarlara... Ne mutlu onlara... Elbet mutluluk onlara hastır, baht onlara haktır, sevinmek onlara elyaktır...
Öyle ise, bayram sonrası, temizlenen gönül dünyası kirletilmemeli, Allah’ın nazargâhı kalpler harap olmamalı, alışılan güzel hasletlere sırt çevirmemeli, kulluğun gereği olan ibâdetlere vedâ edilmemeli, izine ayrılır gibi, on bir aylık mânâdan yoksun izine çıkarak gaflete gömülmemelidir. Ramazanda ısrarla Mevlâ’sının kapısını çalanlara kapı aralandı ve başka çalınacak kapı olmayan bu kapıdan umut ve ümit ediyoruz ki, kimsecikler dönmedi, kovulmadı. Ve inanıyoruz ki, duâlar, yalvarmalar, yakarışlar ve tövbeler kabul edildi. Günahlardan arınan “kul”, rahmet ve merhamet deryasında yıkanmanın mutmainliğini, keyfini, lezzetini, cehennem azâbından kurtulmanın, cenneti hak etmenin hazzını bu gün şerha şerha tadacak, zerre zerre hissedecektir. Aman ha! Ramazanda günahlara dönmemeye söz verenler sözlerinde durmalı, ahitlere karşı vefâlı olmalı, kazanılan müspet değerler, kıymetler unutulmamalı ve bırakılmamalıdır.
Dilim varmıyor ama sözlerinde durmayanlar, dönenler, güzellikleri hemen çirkinleştirenler, secdelerde nişanlanan alınlarını, kazanılan birbirinden anlamlı ve mânâlı alışkanlıklarını, dînî heyecanlarını ve mistik misyonlarını bir aya sıkıştıranlar, hapsedenler “îmanlarını” hiç zaman kaybetmeden hemen gözden geçirmeli ve Mevla’mızın Kur’andaki şu buyruğuna nefes kesilmelidir : “ İpliğini iyice eğirip büktükten sonra tekrar çözüp bozan kadın gibi olmayın.” Nice bayramlara, özlenen, beklenen, gözlenen, hasreti çekilen gerçek mânâda, gerçek bayramlara, rüyalarımızı süsleyen ve büyüleyen bayramlara... Bayramınız mübarek olsun...
Vedâ; gelenlerin mutlaka dönecekleri hüzünlü, acılı, ıstıraplı, mâtemli an... Vedâ; bir yerden, bir şeyden, bir kimseden ayrılış ve diğer bir yere, bir şeye, bir kimseye varış ve vuslatın başlangıcıdır... Evet, Ramazana vedâ, bayrama merhabâ demek üzereyiz. Ramazan da bize vedâ ederken, bizlerden aldığı haberlerle dönecek Rabbimize. Hiç şüphe yoktur ki, Ramazana vedâ edenler, bayrama kavuşanlar, burukluğu ve sevinci bir arada yaşayanlar, madde ve mânâ boyutunda temizlendiler, aklandılar, paklandılar... Cisimler ve ruhlar meleklerin nefesleriyle pırıl pırıl oldu. Nefislerin burnu yere sürtüldü, düşünceler berraklaştı, kalpler altınlaştı, duâ ve niyazlar arşa ulaştı. Zekât ve fıtralar, sadaka ve sofralardaki ikramlar âhiret tarlalarına ekildi. Oruçlar, teravihler, hatimleri, zikir ve fikirler sultanların sultanı Allah’ın kutlu eşiğine kavuştu, karalarla dolu amel defterleri beyazlaştı, somlaştı. Ulu Yaratan nazar etti o has kullara, Resulullah kucak açtı o bahtiyarlara... Ne mutlu onlara... Elbet mutluluk onlara hastır, baht onlara haktır, sevinmek onlara elyaktır...
Öyle ise, bayram sonrası, temizlenen gönül dünyası kirletilmemeli, Allah’ın nazargâhı kalpler harap olmamalı, alışılan güzel hasletlere sırt çevirmemeli, kulluğun gereği olan ibâdetlere vedâ edilmemeli, izine ayrılır gibi, on bir aylık mânâdan yoksun izine çıkarak gaflete gömülmemelidir. Ramazanda ısrarla Mevlâ’sının kapısını çalanlara kapı aralandı ve başka çalınacak kapı olmayan bu kapıdan umut ve ümit ediyoruz ki, kimsecikler dönmedi, kovulmadı. Ve inanıyoruz ki, duâlar, yalvarmalar, yakarışlar ve tövbeler kabul edildi. Günahlardan arınan “kul”, rahmet ve merhamet deryasında yıkanmanın mutmainliğini, keyfini, lezzetini, cehennem azâbından kurtulmanın, cenneti hak etmenin hazzını bu gün şerha şerha tadacak, zerre zerre hissedecektir. Aman ha! Ramazanda günahlara dönmemeye söz verenler sözlerinde durmalı, ahitlere karşı vefâlı olmalı, kazanılan müspet değerler, kıymetler unutulmamalı ve bırakılmamalıdır.
Dilim varmıyor ama sözlerinde durmayanlar, dönenler, güzellikleri hemen çirkinleştirenler, secdelerde nişanlanan alınlarını, kazanılan birbirinden anlamlı ve mânâlı alışkanlıklarını, dînî heyecanlarını ve mistik misyonlarını bir aya sıkıştıranlar, hapsedenler “îmanlarını” hiç zaman kaybetmeden hemen gözden geçirmeli ve Mevla’mızın Kur’andaki şu buyruğuna nefes kesilmelidir : “ İpliğini iyice eğirip büktükten sonra tekrar çözüp bozan kadın gibi olmayın.” Nice bayramlara, özlenen, beklenen, gözlenen, hasreti çekilen gerçek mânâda, gerçek bayramlara, rüyalarımızı süsleyen ve büyüleyen bayramlara... Bayramınız mübarek olsun...
Bu yazı toplam 591 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.