Osmanlıyla tek başlarına mücadele edemeyen Batılı devletler, birleştiler Haçlı Ordusu kurudular. Defalarca savaşlardan mağlup olarak meydanlardan ayrıldılar. Baktılar ki baş edemiyorlar Osmanlı’nın, bu güç ve kuvvetinin nereden olduğunu araştırdılar. Osmanlı’da dürüstlük var, yalancılık, fitnecilik yok. İnsanlığa cemiyete faydalı olma azmi var. Haramdan kaçan, helale koşan bir anlayış var,  yani faydalı her türlü çalışmak üzerine nesil yetiştiriliyor. 

Anladılar ki öncelikle bir nesli bozmak  bütün bu iyilikleri emreden, kötülükleri yasak eden inanç madem ki Müslümanlık “biz bu inanç kültürünün insanlar üzerinde yıkmaya uğraşalım” dediler. Dört asırdır düşündüklerini Osmanlı’yı yıkarak emeklerine kavuştular. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana gelişmesine mani olmak için ellerinden geleni yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.

Batı “seçimle iktidara gelenler seçimle gider” tezini ileri sürerek demokrasi dersi verir. Ne yazık 1960 darbesi, 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesinin arkasında hep batılı ülkeler vardır. Fetöcülerin arkasında ABD’nin olduğunu dağdaki çoban bile anladı. 15 Temmuz darbe girişimi yine Batılı ülkelerin arkasında durmasıyla başladı. Darbe girişiminin bertaraf edilmesine rağmen günlerce halkın seçtiği iktidara “geçmiş olsun” bile diyemediler. Hani seçimle gelen iktidarlar seçimle gitmeliydiler tezine ne oldu?

PKK’nın arkasında yine onlar var. HDP’nin PKK ile beraber hareket etmesine önayak olanlar yine onlar. “HDP mecliste olmalı, siyaset meydanında görüşlerini dile getirmeli, görüşlere tehammülü olmalı” diyenler onlar.

Söylemek istediğim konuya gelelim; dört yüz sene evvel bizi yıkmak için neler yaptılarsa hala bir milim geri atmadan, daha da teknolojik gelişmeleri de takip ederek ihanetlerine devam ediyorlar. 

Milletimiz Allah’a şükür ki bunların farkında. Peygamberimiz (S.A.V)'in “ümmetim kötülükte ittifak etmez” sözünü gerçekleştiriyor.

Halkımız gözleri önünde cereyan eden siyaseti ferasetiyle takip ediyor. Allah milletimize zeval vermesin.