NECATİ TAYYAR TAŞ

NECATİ TAYYAR TAŞ

BÂKİ BİR FÂNİ (1)

BÂKİ BİR FÂNİ (1)

16 Şubat 2010 Salı günü, rahmet, minnet ve hasretle anacağımız, “Bir âlimin ölümü, bir âlemin ölümünden beterdir” ifadesine en güzel örnek olan Akşemseddin hazretlerinin ölümünün 551.yıldönümüdür. Mekânı, makamı ve makarrı cennet, şefaatı cümlemize kısmet olsun. Onun torunları, onun ruhuna bir fatihayı çok görmez inşallah...

Hacı Bayram Veli hazretlerinin çok özel talebelerinden ve halifelerinden, İstanbul’un manevi fatihi ve Fatih Sultan Mehmet’in maddesini ve manasını yoğuran büyük allame, nâdide mütefekkir, eşsiz mutasavvıf, güzide insan Akşemseddin hazretlerinin asıl ismi Muhammet, lakabı Akşeyh’dir. Nesebi Ebu Bekir’e dayanır. Saç ve sakalının bembeyaz olması ve ekseriya beyaz elbise giymesi sebebiyle “Ak”, karanlıkları ifade eden cehaleti ve zulmeti güneşin huzmeleri gibi giderdiği, bildikleriyle ve inandıklarıyla bir güneş misali İslamı temsil etmesi hasebiyle dinin güneşi, ziyası, ışığı anlamında “ Şemsüddin”, bu gün ki imlâ ile “Şemseddin” ve “Ak” eklenerek, “Akşemseddin” denilmiştir.

Akşemseddin 1390 senesinde Şam’da doğmuş,1459 da Bolu’nun Göynük İlçesinde vefat etmiştir. Mezarı oğullarının kabirleri ile birlikte Süleyman Paşa Camiinin bahçesindeki türbe içerisindedir. Şam’da küçük yaşta iken Kur’anı ezberledi ve yedi yaşlarında babasıyla Anadolu’ya göç ederek Amasya’nın Kavak nahiyesine yerleşti. Gençliğinde zamanın bütün ilimlerini en ünlü hocalardan tahsil etti. Her ilim dalında meşhur oldu. Devrinde yazılan bütün kitapları okudu. O, öldürücü ve salgın hastalıkların ortalığı kasıp kavurduğu zamanda yaşayan bir insan olarak, yalnız dini ilimlerle yetinmenin ve medreselerde talebe okutmanın ötesinde, kendisini sorumlu hissederek, tıp ilmine ilgi duydu. Özellikle mikropların üzerindeki yaptığı araştırmalar, bulaşıcı hastalıkların önlenmesine mâtuf karantinalar, çeşitli bitkilerden meydana getirdiği ilaçlar her yerde herkesin arayıp taradığı deva oldu.

Okumalar, okutmalar, delikanlı denecek yaşlarda Osmancık’taki müderrisliği onu doyurmadı, mânevi açlığını gidermedi. Ankara’da Hacı Bayram Veliyi ziyarete gitti. Umduğunu bulamadığı için Hicaz çöllerine düştü, Şeyh Zeynüddin’e intisap etmek üzere Halep’e vardı. Rüyasında boynuna zincir bağlanarak Hacı Bayram Veli tarafından çekildiğini görünce hata ettiğini anladı ve hemen Ankara’ya dönerek Hacı Bayram Veliye bir daha kopmamak üzere bağlandı. Huzura kabulündeki zorluğa rağmen, arkadaşları arasında kısa sürede temayüz etti ve mananın derin ve gizli ufuklarındaki mertebelere erdi.

İstanbul’u anınca Fatih’i, fethi hatırlayınca Akşemseddin’i düşünmemek mümkün değil. Bunların hepsi birbirleriyle zarf ve mazruf gibidir. Nice hükümdarların kara sevdalısı olan İstanbul’un surları toplarla dövülürken, içerdeki çan sesleri son tokmaklarını vururken, dışarıdaki tekbirler, ezanlar, mehteranın kösleri âfâkı tutarken, Padişahın iki de bir her şeyini borçlu olduğu, hocaların hocası Akşemseddin’in yakasına yapışırcasına, ne olur hocam dua edin, yalvarın ulu Yaradan’a diye sabırsızlığı artarken, gerçekten secde mahallini sırılsıklam edercesine gözlerinden yaşlar akıtan bu ak Pîr: “Zaferi görmezsem başımı bu secdeden kaldırmam” diye yüce Mevla’ya naz ve niyaz ediyordu. Nihayet dualar kabul ediliyor ki, ordu, Allah Allah nidalarıyla surlardan aşıyor, secdelere konan başlar şükür ve hamd ile göklere yükseliyordu. Çiçeği burnunda, genç ve dinç Padişah, hocaların hocası Akşemseddin hocasıyla ve nice hocaların önünde bilgeleşen kahramanlarla, kumandanlarla yanyana giden cins atların üzerinde İstanbul’a giriyor. Yolun sağını, solunu dolduran Hırıstıyan kadın, erkek ve çocuklar şeklen Padişaha benzeyen Akşemseddin’i çiçek yağmuruna tutunca, o büyük Veli, Padişahı işaret ederek, tebrikleri, tebcilleri, teveccühleri ve çiçekleri ona yönlendiriyordu. Bunu fark eden cihan Padişahı: “Evet, Padişah benim ama iltifata o layıktır. O benim hocamdır, şehrin mânevi fâtihi odur” diyerek manasız maddenin hiçbir şeye yarayamayacağını asrın idrakine haykırıyordu...

Bu yazı toplam 614 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
NECATİ TAYYAR TAŞ Arşivi
SON YAZILAR