AİLE KÖŞESİ

AİLE KÖŞESİ

CENNETİN MÜJDECİSİ: ÜÇ KIZ EVLAT

CENNETİN MÜJDECİSİ: ÜÇ KIZ EVLAT

“Kim üç kız çocuğunun geçimini sağlar, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!" (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121)

Bir insanın yaratılışı, şahit olunacak en mucizevi şeylerden bir tanesidir. Anne rahmine yerleşen, gün geçtikçe büyüyen ve dünyaya merhaba demeye hazırlanan bir yavrunun kalp sesleri, ebeveyni için dünyanın en uyumlu notalarından daha güzel bir harmonidir. Evlat nimeti, güzellikler ile birlikte anne baba açısından sorumlulukları da beraberinde getirir. Ebeveynler, kız ve erkek evlatlarının hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarını karşılamakla ve onları şahsiyetli bireyler olarak topluma kazandırmak için elinden geleni yapmakla görevlidirler. Allah, insanları birbirleriyle huzur bulmaları için kadın ve erkek olarak yaratmıştır. Dilediğine kız dilediğine erkek evlat verir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde vurgulanır: “Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir. O dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.” (Şuarâ:42/49-50)

Hz. Peygamber (s.a.s) dönemindeki Arap toplumunda kız çocuk sahibi olmak, erkek çocuk sahibi olmaya göre daha az değerli kabul ediliyordu. Cahiliye Dönemi’nde kız çocuklarının toplum nezdinde bu şekilde olumsuz bir statüde görünmesinin nedeni büyük oranda kız çocuklarının/kadınların savaşlarda gücünün yeterli görülmemesi ile baskın veya savaş durumlarında düşmanın eline geçmeleri neticesinde namuslarına halel geleceği düşüncesidir. Bu gerekçeler, zaman zaman kız çocuklarının doğar doğmaz toprağa gömülmesini de beraberinde getirmiştir. Kur’an-ı Kerim, bir kız evladı olduğu müjdesi verilen kişinin hâlini ve içine düştüğü ikilemi şu şekilde anlatır: “Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür!” (Nahl, 16/ 58-59) Böylesi bir dönemde, Hz. Peygamber’in "Kim üç kız çocuğunun geçimini sağlar, onları terbiye edip evlendirir ve onlara güzel davranırsa, cennet onundur!" müjdesi duyulmuştur (Ebu Davud, Edeb, 120) Sezai Karakoç’un dilinden söyleyecek olursak: Yeni ve gerçek kardeşlikler kurulmuş/ Çiçek çiçeğe durmuş bahar gelmiş/ Çocuklar kurtulmuştur.

Kendisi de dört kız çocuğu babası olan Hz. Peygamber (s.a.s), bu hadisiyle kız çocuklarının erkek çocuklarına nisbetle değerli görülmediği bir dönemde, her biri bir ailenin temelini inşa edecek üç gül goncası, üç kız çocuğu yetiştiren kişiyi cennetle müjdelemektedir. Çocuğun maddi ihtiyaçlarının sağlanması, manevi ihtiyaçlarının sağlanarak ilgi, sevgi ve merhamet ile terbiye edilmesi ve zamanı geldiğinde anne babanın çocuğun bir yuva kurmasına yardımcı olmaları ebeveynin sorumlulukları arasında değerlendirilmiştir. Yine benzer bir rivayette Hz. Peygamber "Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar." buyurmuştur (Tirmizi, Birr, 13) Bu şekilde Hz. Peygamber (s.a.s) kız çocuklarına iyilikle davranılması ve insan onuruna yakışır şekilde hukuklarının korunması durumunda, onların da, tıpkı ebeveyninin dünyada kendilerini koruduğu gibi, ahirette ailelerini cehennemden koruyacağı müjdesini vermiştir. Hz. Peygamber bu hadisinde anne babaların evlatlarına rehberlik ederken onların Allah’ın kendilerine verdiği bir emanet oldukları bilinci içinde davranmakla sorumlu olduklarını hatırlatmaktadır. Bu sorumluluk, kız-erkek evlat arasında, cinsiyetlerini temel alarak değer, davranış açısından ayrım yapmamayı da kapsamaktadır. Hz. Peygamber başka bir hadisinde “horlamadan ve erkek çocuğunu ona üstün tutmadan” bir kız çocuğu yetiştiren kişiyi Allah’ın cennetine koyacağını ifade etmiştir (Ebu Davud, Edeb, 120) Hz. Peygamber “Kızım benden bir parçadır. Onu sevindiren beni de sevindirir, onu üzen şey beni de üzer.” (Müslim, Fedâil’ü-s Sahabe, 93) dediği kızı Fatıma onu ziyarete geldiğinde alnından öper kendi yerine oturturdu. Hz. Peygamber kızlarına verdiği değeri gösterdiği gibi kız çocuklarının horlandığı bir toplumda, dede olarak kız torunlarına olan ilgisini ve merhametini de eksik etmemiştir. Kız torunu Ümame kucağında iken cemaate namaz kıldırması onun bu hâlinin bir yansıması kabul edilebilir (Buhari, Edeb, 18) Hz. Peygamber (s.a.s) döneminde Arap toplumu kişinin soyunun devamının erkek çocuklar tarafından sağlandığına inanmaktadır. Bu anlayışın neticesinde Hz. Peygamber’in oğullarından birisi vefat ettiğinde müşriklerden As b. Vail, Hz. Peygamber hakkında “ebter/soyu kesik” şeklinde bir hitapta bulunmuştur (Taberî, Tefsir, Dâr-u Hicr, 2001, XXIV, 698) Kevser suresindeki “Asıl sonu gelmeyecek olan, sana karşı nefret duyandır.” (Kevser: 108/3) ayeti, bu olay üzerine nazil olmuştur. İnsanoğlu için neslinin devamı önemli bir gerekliliktir. Nesli devam ettiren, kız ya da erkek çocuk değildir. Nesli devam ettiren, hayırlı evlatlardır.

Hz. Peygamber (s.a.s) insanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabının sona ereceğini söylerken istisna tuttuğu şeylerden birisi “ebeveynine dua eden evlat”tır (Müslim, Vasiyyet, 14). Evladın kız veya erkek olduğunun ise bu noktada hiçbir önemi yoktur. Önemli olan ebeveyninin onların yetişmesine nasıl katkıda bulunduğudur. Kız ya da erkek her evlat, dokuz ay anne karnında, iki yıl anne kucağında ve ömür boyu anne babanın yüreğinde kalır. Evlatları arasında adaleti sağlayarak hayırlı evlatlar yetiştirmek için çabalayanlara selamlar ve müjdeler olsun…

Bu yazı toplam 1254 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
AİLE KÖŞESİ Arşivi
SON YAZILAR