HİKMET ÖZTÜRK

HİKMET ÖZTÜRK

DİNLEMEYE MECBURMUYUZ!..

DİNLEMEYE MECBURMUYUZ!..

Öncelikle, bu akşam idrak edeceğimiz mübarek Miraç Kandili’nin tüm dünyada huzur ve barışa vesile olması dileğiyle kandilinizi kutluyorum.

Her şey toplumun huzur ve refahı için yapılıyor. Meclis yasalar çıkarıyor, toplumun huzur ve refahı için. Bakanlıklar, kamu kurumları, belediyeler yaptıkları hizmetlerde toplumun daha huzurlu bir ortamda yaşayabilmesi, müreffeh bir hayat sürmesi için çalışmalar yapıyor. Hatta kolluk kuvvetleri toplumun huzurunun bozulmaması için tedbirler alıyor, gerekirse zor kullanıyor.

24/08 vardiyasından çıkan işçinin, hasta yatağında ızdırap çeken insanımızın, evinde hastası ile uğraşan ailenin, çocuğunu uyutmak isteyen annenin, gürültüden rahatsız olan yaşlılarımızın tek isteği, sessiz-sakin bir ortam değil midir?

Esasen bu konuda yazmak istemezdim. Ancak, çevremdeki insanların haklı taleplerinin her geçen gün artması üzerine gündeme getiriyorum. Her sabah belediye hoparlöründen duyduğumuz “hayırlı işler” anonsu vatandaşımızın huzurunu bozmaktadır. Elbette bir belediye başkanı, topluma sağlıklı günler, esnafa hayırlı işler dileyecektir. Bunu belediyenin hoparlöründen değil, ziyaret ettiği esnafa (şayet ediyorsa), yolda gördüğü vatandaşa söylemesi daha uygun değil mi? Siz “hayırlı işler” dediğinizde vatandaşın tepkisinin nasıl olduğunu hiç araştırdınız mı?

İnancımızda ameller niyetlere göredir. Anonsla yapılan bu uygulamadaki “niyet” nedir? Gerçekten topluma ifade edilen bu dilek gönülden istendiği için midir, yoksa ismini her gün vatandaşa hatırlatarak, kendi reklamını yapmak suretiyle siyasî çıkar sağlamak mıdır?

Toplum adına huzuru en çok isteyen kim? Devlet… O halde devlet adına Sayın Valimiz, ilçelerde kaymakamlarımız çıksın her gün hayırlı işler dilesin. Bunu mantık kabul eder mi?

Olayımıza bir de yasalar çerçevesinden bakalım; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda görevi kötüye kullanma suçu ile alakalı 257. madde var. “Kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması, ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması” görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur denilmektedir. Ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.10.2005 tarih ve 2005/4-96 esas, 2005/118 sayılı kararında, suçun oluşması için kişi mağduriyeti, kamu zararı veya haksız kazanç sağlanması şartlarından herhangi birinin meydana gelmesi gerektiği ifade edilmektedir. Her sabah anons yapılması olayında kişi mağduriyeti var mıdır? Elbette ki vardır, çünkü toplum bundan rahatsız olmaktadır. Kamu zararı yönünden bakacak olursak, bir kamu kuruluşu olan belediyenin şahsî çıkar için, bedelsiz olarak cihazlarının kullanılması, elektriğinin tüketilmesi, memurun mesaisini bu yönde harcaması kamu zararı değil midir? Haksız kazanç konusuna gelirsek, kazancın illâ elle tutulur, gözle görülür bir madde olması gerekmez. Her gün reklâmını yaptırmak da, haksız yere elde edilen bir kazançtır. Bunların hiçbirini dikkate almadığımızda en azından gürültü kirliliğidir, Kabahatler Kanunu’na göre cezayı gerektirir.

Son olarak, eski bir belediye başkanı sıfatıyla söylemek istiyorum; hiç kimse, sizin şahsî hesaplar üzerine yaptırdığınız anonsunuzu, her sabah dinlemek mecburiyetinde değildir.

Bu yazı toplam 623 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
HİKMET ÖZTÜRK Arşivi
SON YAZILAR