AİLE KÖŞESİ

AİLE KÖŞESİ

ENGELSİZ İLETİŞİM

ENGELSİZ İLETİŞİM

İletişim; ne söylendiği, nasıl söylendiği, niçin söylendiği, nezaman söylendiği hatta ne söylenmediğidir.Sitenize yeni taşınan görme engellibir komşunuzla nasıl tanışırsınız?İşitme engelli bir müşteriye sattığınızürünü nasıl tanıtırsınız?Yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğünüzbedensel engellibir bireye nasıl yardım teklifedersiniz?İnsanlarla sağlıklı ve güvenli iletişiminasıl kurarsınız?Bu soruların hepsinin yanıtıaynı; iletişim engelleri yaşamadan,açık, net ve saygı içeren birdiyalog kurmak.Her an deneyimlediğimiz iletişimengelleri, karşıdaki kişiylekurulan iletişimi keser, tahripeder ya da tamamen bozar.Bu engellerin neler olduğunuöğrenip bunlardan kaçınmak,kişinin fikirlerini, duygularınıçevresindekilere net ve tam olarakaktarmasına imkân sağlar.

Engelli birey, yalnızca özel durumlarından dolayı farklı ihtiyaçları olan insandır ve iletişim sırasında sadece bu ihtiyaçlar doğrultusunda dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Öncelikli olarak kişiye engeli nedeniyle aşırı ilgi göstermeyin ya da onu görmezden gelmeyin. Kişiyi engeli doğrultusunda değil kişiliği ve biricikliği üzerinden değerlendirin. Konuşurken engel türü ne olursa olsun engelli bireye yönelerek ve bakarak konuşun. İletişim esnasında el, kol, jest ve mimiklerinizi kullanın. Bazı engelli bireylerin söylediklerini anlamanız zaman alabilir. Kendilerini ifade etmeleri için bekleyin. Söylediklerini anlamadığınızda anlamış gibi davranmayın, tekrar etmesini isteyin. İletişim kurarken ses tonunuzu ve konuşma hızını, muhatabınıza göre ayarlayın ve kelimeleri özenle seçin. Bir insanın engelli olması, mutlaka yardıma ihtiyacı olduğu anlamına gelmez. Erişilebilir ve uygun ortamlar sunulduğunda engelli bireyler kendi işlerini kendileri yaparlar. Yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız “Yardımcı olmamı ister misiniz?” “Sizin için yapabileceğimbir şey var mı?” diye sorun.Yardım esnasında sizi yönlendirmesiniisteyin. Herhangi birfaaliyete katılıp katılamayacaklarıkonusunda onlar adına kararvermeyin. Onların sınırlarını siz belirlemeyin.

İletişimde dikkat edilmesi gerekenbir başka husus, kişisel alanasaygı gösterilmesidir. Vücudu bir cam küre gibi sarmaladığı varsayılanalana “kişisel alan” adı verilmektedir.Kişisel alan; kişiye,statüye ve kültüre göre farklılıkgösterebilir. Kişisel alan; mahremalan, kişisel alan, sosyal alan ve kamusal alan olarak dörtdüzeyde değerlendirilmektedir.

Mahrem Alan: Ten teması içerenve bedenimizden en fazla45 cm uzaklığa kadar olan bualana ebeveyn, eş, çocuk gibiyakın ilişki içerisinde bulunulankişilerin girmesine izin verilir.İnsanlar, bu alanda, seçmediğiveya izin vermediği kişiler ileuzun süre birlikte olduklarında rahatsız olur hatta öfkelenirler.

Kişisel Alan: Dostların, arkadaşların,yakın bağlantıda olunankişilerin kullandığı, samimiyetive yakınlığı ifade eden alandır.

Yaklaşık olarak 45 cm’den 120cm’ye kadar olan bir alanıkapsamaktadır.

Sosyal Alan: Bu alan, yeni tanışılanya da az tanınan kişilerile iletişimde bulunulan sosyalaktivitelerde, resmî işlerin yürütüldüğüiş görüşmelerinde,alışverişte vb. durumlarda kullanılır.Yaklaşık olarak 120 cm’den2 m’ye kadar olan mesafeyi içerir.

Kamusal Alan: Tanınmayan kişileriiçeren alandır. 2 m’den dahauzak bir alanı ifade etmektedir.Evet, kişilerarası ilişkilerde alançok mühim. Amacınız engellilereyardım etmek olsa bile özelliklemahrem ve kişisel alanınıihlal etmemeye, izin almadanbedenine, tekerlekli sandalyesine ve koltuk değneğine dokunmamayaözen gösterin.

Görme Engellilerle İletişim

•Görme engelli birisiyle tanıştığınızda, daima kendinizi ve yanınızdakileri tanıştırın.

•Başka birisinin aracılığı olmadan doğrudan kendisiyle konuşun.

•Normal tonda ve sesle konuşun.

•Çevrede olanları ve nesneleri iletişime destek olması için betimleyin.

•Görme engelli birine yardım etmeden önce mutlaka “Sizin için yapabileceğim birşey var mı?” diye sorun.

•Ne yapacağınızı tam olarak bilmiyorsanız, sizi yönlendirmesini isteyin.

Konuşma Engellilerle İletişim

•Basit cümleler ve kalıplar içinde konuşun.

•Birey konuşurken onun dudak hareketlerine değil gözlerinin içine bakın.

•Sakin bir konuşma ve dinleme ortamı sağlamaya çalışın.

•Söylenenleri anlamadığınız zaman bunu ifade edin.Konuşmacı sizin anlamadığınızın farkında ve haberdardır.

•Söylenenden anladığınızı tekrar edin ve bunundoğruluğunun onaylanmasını bekleyin.

•Kişinin cümlesini asla onun yerine bitirmeyin vekelimeleri tahmin ederek cümleyi tamamlamayın.

İşitme Engellilerle İletişim.Başka bir aracı yerine doğrudan kendisi ile konuşun..Normal tonda ve ritimde konuşun. Eğer tekrar ederek konuşuyorsanız biraz yavaş konuşun.Ağız hareketlerinizi abartmadan belirgin bir şekilde konuşun..Kişinin nasıl iletişim kurmayı (işaret dili, jest, yazılı veya  sözlü) tercih ettiğini anlamaya çalışın. İmkanlar doğrultusunda arka plandaki gürültüyü aza indirin.

Zihinsel Engellilerle İletişim

•Aracı kullanmadandoğrudan kişiyle iletişimkurun.

•Sözel mesajlarınızınanlaşılabilmesi için basit,özel, dikkatleseçilmiş kelimeler kullanın.

•Karışık dili, mecazları, dolaylı anlatımları kolaylıkla anlayamayabilirler. Bu nedenle iletişimde açıkbir dil kullanın.

•İçten davranın ve empati kurun.

•Ses tonunuzu ve konuşma hızınızı kişiye göre ayarlayın.

Bedensel Engellilerle İletişim.Tekerlekli sandalye kullanan birey ile konuşurken sandalyenizi onunkiyle aynı seviyeye getirin. Eğer bu mümkün değilse biraz mesafe bırakarak göz kontağı kurulabilecek bir noktaya gelin..Tekerlekli sandalye, engelli bireyin kendisine ait özel alanı, koltuk değneği de özel eşyası olduğundan kişiden izinsiz onlara dokunmayın..Nasıl yardım edeceğinizi bilmiyorsanız kendisine sorun.

Kaynak: Dib Yayınları

Hazırlayan: Ayşe GÜREL/ Bilecik Müftülüğü -İl Vaizesi

 

 İKİ SORU? İKİ CEVAP:

SORU:Kadının kocası üzerindeki hakları nelerdir?

CEVAP:Kur’an-ı Kerim erkeklerin kadınlarla iyilik ve güzelliğe dayalı bir ilişki içerisinde olmalarını emretmektedir (Nisâ, 4/19). Bu da ailede meselelerin iyilik, güzellik, istişare ve karşılıklı anlayış esasına göre yürütülmesi gerektiğine işaret eder. İslâm’ın öngördüğü ve kurulmasını arzu ettiği aile, bireyleri birbiriyle çekişen, her biri diğerinin açığını arayan, birbirlerine karşı yetki ve üstünlük çekişmesine giren bir aile değildir. Tam tersine karşılıklı anlayış, fedakârlık, sevgi ve saygı esasına dayanan bir ailedir. Koca, eşine karşı yumuşak davranmalı, kaba hareketlerden sakınmalıdır. Peygamberimiz (s.a.v.), “Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı sizin en hayırlınızım.” (İbnMâce, Nikah, 50) buyurmuştur.Evlenme, karı-koca arasında birlikte yaşamaya ve karşılıklı yardımlaşmaya imkan veren ve taraflara karşılıklı hak ve ödevler yükleyen bir sözleşmedir. Evlilikte eşlerin birbirlerine karşılıklı sevgi, saygı ve sadakat borcunun olduğu muhakkaktır. Eşlerin, karşılıklı haklarını Kur’an-ı Kerim: “Kadınların sorumlulukları kadar meşru hakları da vardır.” (Bakara, 2/228) ayetiyle belirtir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de Veda Hutbesinde: “Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” buyurarak İslam’ın kadına tanıdığı hakları ifade eder. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), kadınların üzerimizdeki hakları nelerdir, sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Yediğinizden yedirin. Giydiğinizden giydirin. Sakın onları dövmeyin ve onlara incitici söz söylemeyin.”(EbûDâvud, Nikah, 41) Koca, eşini ve ailesini her türlü olumsuzluğa karşı korumalı, ailenin şeref ve haysiyetini koruyucu tedbirleri almalıdır. Yüce Allah, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” buyurmaktadır. (Tahrîm, 66/6) Koca eşinin sırlarını ifşa etmemelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şu hadislerinde sırrın gizlenmeyip ifşa edilmesini şer olarak nitelemiştir:“Şüphesiz ki Kıyamet günü, Allah’ın en çok ehemmiyet vereceği emanet, kadın-koca arasındaki emanettir. Kadınla koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra, erkeğin, hanımının sırlarını etrafa yayması o gün en büyük ihanettir.” (Müslim, Nikah, 123, 124; EbûDâvud, Edeb, 32)

SORU: Mazeretsiz olarak cuma namazına üst üste üç defa gitmeyenin nikahı düşer mi?

CEVAP: Özürsüz olarak Cuma namazını terk eden bir Müslüman büyük günah işlemiş olur. Fakat farziyetini inkâr etmedikçe ve hafife almadıkça; cumayı üç kez terk etmekle nikahı düşmez. Cuma namazını terk edenlere yönelik ağır ifadeler taşıyan hadisler, Cumanın önemini vurgulamak ve mazeretsiz terk edenlerin cezayı hak edeceklerini bildirmek amacını taşırlar. Bu hadislerden bir kısmında Rasülüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Birtakım insanlar ya Cuma namazını terk etmeyi bırakırlar, yahut ta Allah onların kalplerini mühürler, artık gafillerden olurlar.” (Müslim, Cuma, 40); “Her kim önemsemediği için üç Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler.” (EbûDavûd, Salât, 212).

Bilindiği gibi Cuma namazı, akıllı, ergenlik çağına erişmiş, sağlıklı, hür ve misafir olmayan Müslüman erkeklere farz kılınmıştır. Kadınlar, hürriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaate gelemeyecek kadar mazereti olanlar Cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler.

GENÇLİĞİN İNANÇ SORULARI BÖLÜMÜ

SORU: Deizm nedir?

CEVAP:Deizm, “her türlü vahyi, ilhamı ve dolayısıyla vahyin bildirdiği Allah’ı, dini, takdiri inkâr ederek sadece akıl ile idrak edilen bir Allah’ın varlığını kabul eden ve teşbihi (insana benzetmeyi),teslisi (üçlü Tanrı anlayışını) reddedenfelsefî okul” olarak tarif edilmektedir. Deizm, Avrupa’da Hristiyanlığın hâkim olduğu bir çevrede kiliseye karşı tepki olarak ortaya çıkmış felsefî bir düşüncedir. Bu nedenle peygamberlere ve kutsal kitaplara yönelttikleri eleştiriler de kilisenin tavrından bağımsız değildir. Buna ilave olarak tek tip bir deizmden bahsedebilmek de mümkün görünmemektedir. Kâinatı mükemmel şekilde yaratan ancak kâinatla bağlantısı olmayan bir Tanrı’yı kabul eden deistler olduğu gibi; Tanrı’nın evrenle ilgilendiğine inanmakla birlikte ahlâkî alanla Tanrı’nın ilgilenmediğine inananlar da bulunmaktadır. Tanrı’nın ahlâkî sıfatlarını da kabul eden ancak bunların Tanrı ile insan arasında bir işlevselliğinin bulunmadığına inanan deistler vardır. Bazı deistler ise dinî hakikatleri kabul etmekle birlikte, bunların “aklın süzgecinden geçirilmesi” gerektiği kanaatindedirler.

Deizmde “tabiî din anlayışı” fikri savunulur. Deizm, kurumsal dinleri insanları iman tartışmaları üzerinden parçaladıkları ve akıl gibi insanı insan yapan yetilerini âtıl hâle getirdikleri iddiasıyla eleştirmektedir. Deizmde akla daha çok vurgu yapılmakta, ödül ve ceza anlayışı eleştirilmektedir. Akıl ve vicdanın insan hayatındaki rolü elbette çok önemlidir. Ancak, Deizmde her ikisine de hak ettiğinden daha fazla değer verildiğini görmekteyiz. İnsanın bir de kişisel arzu ve isteklerinden oluşan yönü vardır. Dolayısıyla arzuların tatmin edilmesi için vicdanın bastırıldığını, aklın da bu durumu meşrulaştırıcı bir fonksiyon üstlenebildiğini sosyal hayatta çokça görmekteyiz.

Yaratan ama yarattıklarına müdahale etmeyen bir Tanrı düşüncesi, onun hikmet, adalet, merhamet gibi sıfatlarının da yok sayılması anlamına gelmektedir. Tanrı’nın peygamberler ve kitaplar yoluyla yaptığı rehberliğin reddedilmesi, insanları büyük bir nimetten mahrum etmektedir. İnsan aklı mükemmel değildir, hata yapabilir ve yanılabilir. Ancak her şeyi bilen ve gören Allah’ın hata yapması mümkün değildir. Bu nedenle, insanın aklından ziyade Allah’a teslim olması, kendisini güvende hissetmesini sağlar. Diğer taraftan Deizm, “İnsan hayatının anlamı ve amacı nedir?” sorusuna cevap vermekten ve insan için büyük idealler ortaya koymaktan acizdir. Deizm, ahiret inancını reddederek insan hayatını sadece dünya ile sınırlandırdığı için insanın ufkunu da daraltır.

Biz Müslümanlar, âlemleri mükemmel şekilde yaratan ve her an yaratmaya devam eden tek ve bir olan Allah’a iman ederiz. Hikmet sahibi olan Rabbimiz bizi dünyaya bir amaç için göndermiş ve bu amacı da peygamberleri ve kutsal kitapları yoluyla bize bildirmiştir. Peygamberlerini en güvenilir insanlar arasından seçmiş ve onlar vasıtasıyla bu dünyada nasıl yaşarsak hayatımızın amacını gerçekleştireceğimizi bizlere öğretmiştir. Peygamberlerin hayatları incelendiğinde onların Allah’ın birliğine inanmaya ve bu inancın gerektirdiği şekilde erdemli yaşamaya çağırdıklarını görürüz. Aynı zamanda peygamberlerin hepsi tebliğ ettikleri hakikatlerin de ilk uygulayıcısıdırlar. Bu nedenle biz Müslümanların peygamberleregüvenmek için pek çok gerekçemiz vardır. Deizmfelsefesinin kabul ettiği bilgi kaynakları ise, peygamberlerinve kutsal kitapların güvenilir olmadığını ispat etmek içinyetersiz kalmaktadır.

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

Hazırlayan: Ayşe GÜREL- Bilecik Müftülüğü -İl Vaizesi

 

GÜNÜN AYETİ

Allah sizi annelerinizin karınlarından hiçbir şey bilmezken çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi” (Nahl, 16/78).

GÜNÜN HADİSİ

Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: “Ben Hz. Peygamber’in (sav) şöyle buyurduğunu işittim: ‘Yüce Allah, ‘İki sevgilisi (olan gözlerini almak sureti)ile kulumu sınadığımda sabrederse, bu ikisine karşılık ona cennetiveririm.’ buyurdu.’”(Buhârî, Merdâ, 7)

GÜNÜN DUASI

Allahım! Senden dünyada ve ahirette af, sağlık,sıhhat ve afiyet diliyorum.Amin.

Hazırlayan: Ayşe GÜREL- Bilecik Müftülüğü -İl Vaizesi

 

ADRB TANITIM: Bilecik Müftülüğü Aile ve Dini Rehberlik Bürosu olarak zihinlere takılan soruları Kur’an ve Sünnet ışığında cevap vermekteyiz. Aile hakkında topluma sahih dinî bilgiyi sunmak, aileyi ve aile içinde bireyi tehdit eden problemlerin çözümüne katkı sağlamak ayrıca toplumun dezavantajlı kesimlerine dinin manevî desteğini ulaştırmak içindin hizmeti sunmaktayız

Bilecik Müftülüğü Aile ve Dini Rehberlik Bürosu Alo Fetva Hattı  (0228 212-60-80) Adres: Tevfik bey cad. No:111 Merkez- Bilecik

Bu yazı toplam 814 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
AİLE KÖŞESİ Arşivi
SON YAZILAR