GELİR DAĞILIMI BOZUKLUĞU ÇEVREYİ TEHDİT EDİYOR
Yoksulluk ve Gıda Güvenliği Sorunları Küresel Gündemden Düşmüyor Geçtiğimiz yıl küresel ekonomi mal ve hizmet olarak 41 trilyon dolarlık üretim gerçekleştirdi. Bu gelirin yüzde 45'i gelişmiş ülkelerde yaşayan ve dünya nüfusunun yüzde 12'sini oluşturan bir mutlu azınlığın cebine girdi. Dünyanın en ünlü çevre izleme örgütü olan Worldwatch Institute'un Vital Signs 2000 adlı kapsamlı çevre raporunda " Bu zengin azınlık çevre bozulmasına yol açan aşırı tüketimin baş sorumlusudur," deniliyor. Bir iki örnek vermek gerekirse, gelişmiş ülkelerin kağıt tüketimi gelişmekte olan ülkelerin tüketiminin tam dokuz katı, kişi başına otomobil sayısı ise tam 100 katı. Öte yandan, gelişmekte olan ülkeler bilgi çağına ulaşımda da giderek yaya kalıyorlar. Internet kullanıcılarının yüzde 87'si kalkınmış ülkelerde yaşarken, Hindistan, Çin ve Afrika'daki insanların ancak yüzde biri internet kullanabiliyor. Üçüncü dünya ülkelerinin toplam dış borçları 2.5 trilyon dolara ulaşmış bulunuyor ve bu ülkeler gelirlerinin yüzde 30'unu borç ödemelerine ayırmak zorundalar. Çevre tahribatının faturasını genelde yoksullar ödüyor ama zengin ülkeler de iklim değişikliği gibi küresel sorunlardan kaçamıyorlar. Geçen yılın sonunda, küresel ısınmanın yol açtığı hava koşulları Batı ve Orta Avrupa'ya şiddetli fırtınalar ve seller getirdi.
Biyoteknoloji Olmadan Olmaz mı?
Gıda Güvenliği Tartışmasında Son Gelişmeler Ülkeler arasında, bir ülke içindeki farklı sınıflar arasında ve kadınlarla erkekler arasında eşitsizlikler giderek artarken, gelir dağılımdaki bozuklukların en çarpıcı izlerini gıda güvenliği konusunda gözlemliyoruz. Dünya gıda üretimini küresel nüfusa böldüğünüzde çıkan rakamlar, bugün için hiçbir dünya vatandaşının aç kalmasına gerek olmadığını ortaya koyuyor. Oysa, gerçek durum böyle değil. Dünya nüfusunun yüzde 13'ü, aşağı yukarı 840 milyon insan, gıda güvenliğinden yoksun. Bu rakamın da 200 milyonu yetersiz beslenen çocuklardan oluşuyor.
FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) başkanı Jacques Diouf, günümüzdeki beslenme sorunlarının yoksulluk ve dağıtım sorunlarından kaynaklandığını fakat Dünya nüfusu 8 veya 9 milyara ulaştığı zaman , üretim yetersizliğinin beslenmede en büyük engel olacağı konusunda benzer fikir öne sürdü.
Geçen yüzyılda tarımda yaşanan "yeşil devrim" , tarım alanlarını genişleterek, gübre ve haşere öldürücülerinin kullanımını artırarak ve özellikle tahılda daha verimli hibrid türler geliştirerek sağlandı. Tarıma açılacak toprak hemen hemen kalmamışken ve aşırı gübre ve haşere öldürücüsü kullanmanın sularımızı ve topraklarımızı nasıl zehirlediği anlaşılmışken, artık geleneksel sayılan bu yöntemlerin kullanımıyla üretimi artırmak mümkün olmayacak.
CGIAR'a (DÜNYA BANKASININ TARIM ARAŞTIRMA GRUBU) göre yapılması gereken:
· Tahıllar başta olmak üzere en önemli gıda ürünlerinde verimi artırmak.
· Bunu yaparken kimyasal kullanımını azalt ıp biyolojik kökenli ürünlere öncelik vermek
· Toprak, su ve gıda yönetimini tamamen entegre hale getirmek
· Hayvancılıkta verimi artırmak olduğu belirtilmektedir.
Bu sorunlar sadece ekonomik geleceğimizle değil, ülkemizin stratejik çıkarları, ulusal bağımsızlığı ve toplumsal barışı ile en yakından ilgili hayati sorunlar. Ama yönetici kadrolarımız sorunların çözümüne değil çözümlenmesine bile henüz başlamadılar.
KAYNAK : TEMA VAKFI DERLEYEN : A.E.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.