HER ŞEYE KARŞI ANLAYIŞIYLA YÖNETİLİRSEK, ATLA, EŞEKLE SEYAHATE GİDERİZ
02.07.2019 tarihli "İSTANBUL TRAFİĞİ İMAMOĞLU'NU BEKLİYOR." yazıma Sedat Bayam "ŞADİ ABİ İTİRAZIM VAR..." başlığıyla uzun bir cevap gönderdi. Cevap yazısının cevaba konu olan yazıdan uzun olmaması, konuyla ilgili olmayanlara girilmemesi gerekir. Ben bu önerilere riayet edilmediğini görmeme rağmen gönderilen metnin özetini değil tamamını yayınladım.
Yazımın tamamında sol diye bir kelime hiç geçmiyor. Sol zaten 72 fraksiyona bölünmüş hangisini kabul ederek muhatap alayım. Ayrıca sol olarak parti kuranlar girdikleri her seçimde milletin sevgisine mazhar olamadılar. CHP yüzde 20'lerden yüzde 40'lara kadar oy aldı. Haliyle ülkeyi ilgilendiren yatırımlarla ilgili geçmişte ve şimdi, ileri sürdükleri açıklamaları tenkit ve takdir edilecek yönlerinin tartışılması tabii karşılanmalı.
Bayam yazısının bir yerinde "Varsın CHP köprülere karşıydı yazsınlar CHP söylemi beni çok bağlamıyor, cevapları varsa versinler. Şadi abinin söyleminin sol düşünceye olduğunu kabullenirsek işte itirazım." diyor.
Yukarıda bahsettiğim gibi yazımın içinde tek sol kelimesi geçmemesine rağmen niyet okuma içerisine girilmesi doğru olmasa gerek. CHP'de geçiçi de olsa il başkanlığı yapan bir arkadaşın "CHP söylemi beni bağlamıyor." demesi CHP açısından düşündürücü olmalı.
Sol düşünce 1970'li yıllarda Amerikan elçisinin arabasını yaktı, Amerikan gemilerinin limanlarımıza geldiğinde protesto edip Amerikan düşmanlığı yaparken bugün Amerika-Türkiye ilişkilerinde gerilme olduğunda Amerika lehinde görüş ifade etmeleri, aşırı müdafaa eden Bayam'ın analiz etmesi gerekir.
Yazımda "Kürt açılımı" diye konulardan bahsetmediğim için girmiyorum. Elbette görüşüm var ama bir köşe yazısına sığdırmak mümkün değil. Cevapta bahsedilse bile konuyu dağıtmayı uygun bulmuyorum.
Bayam, cevabi yazısını göndermeden evvel benim okumam için Rahmetli Güngör Uras'ın, Oda TV yazarı Soner Yalçın ve CHP Milletvekili Gürsel Tekin'in açıklamalarını getirmiş, okudum.
Soner Yalçın uzun yazısında İstanbul Boğazına köprü yapılması Bizanstan evvel, Bizans zamanında ve Osmanlı dönemlerinde hep konuşulduğunu yazmış, ihtiyaç olduğu hep konuşulmuş. II. Abdülhamid döneminde projesi bile yapılmış. Her dönemde ihtiyaç hissedilen köprüye karşı çıkılsa da bir gün mutlaka yapılacağı aşikar. Yapımı 1970'li yıllara nasip olmuş.
Cumhuriyet devrindeyse daha çok 1950'li yıllarda konuşulmaya başlanmış. 27 Mayıs 1960 ihtilalini yapanlar yapılan köprü ihalesini iptal ediyorlar.
Güngör Uras 1960 ihtilalinden sonra kurulan devlet planlama teşkilatında çalışanlardan. Uras köprü yapılmasına karşı çıkanlardan. Milliyet Gazetesinde 26.08.2016 tarihli köşe yazısında karşı çıkış sebebini şöyle açıklıyor: " O yıllarda plancılar, İstanbul'un "Nazım Planlı"nın bir an önce yapılması için çaba göstermiyolardı. Yabancı ve yerli şehir uzmanları diyorlardı ki: İstanbul'un Nazım planı yapılmadan, köprü yapılır ise, çarpık yapılaşma gelişir, önlenemez. Anadolu yakası yatakhane, Avrupa yakası işyeri olur. İnsanlar sabah uyanır. Avrupa yakasındaki işyerine gitmek için köprüden geçer. Akşam, uyumak için yine köprüden geçerek Anadolu yakasına döner. Böyle bir trafiğe bir köprü yetmez. Köprüler birbirini doğurur. Bu gerçeklere aldıran olmadı."
Yazı doğru olmakla beraber eksik görüş olarak görüyorum. İstanbul'un nazım planını istemek hak olmakla beraber, Türkiye sanayileşmeye önem vermeye başladığında sanki bütün fabrikalar İstanbul'a mı yapılmalıydı? Bugün bir çok fabrika Anadolu'ya taşınmaya başladı. Sanayinin istanbul'da yığılmasıyla, Anadolu köyleri, kasabaları ve illeri boşaldı. Hem İstanbul keşmekeşe gömüldü, Anadolu insanı ise yerinden yurdundan edildi. Bu gerçeği CHP ve yandaşları bir fikir olarak ileri sürmedi. Yatırımların karşısına çıkmakla yetindi. Sanayi Anadolu'ya yapılsaydı bile boğaza köprü gerçeği inkar edilemez.
Uras, İstanbul'un nazım planı yapılmadan köprünün yapılmasına karşı çıkıyor aksi halde arkasından diğer köprülerin geleceğini söylüyor ve öyle de oluyor. Peki nazım planını hangi kurum yapmalı? Belediye, o zaman İstanbul'u 1960 yılından itibaren yöneten belediyeleri hangi partiler yönetiyor görelim.
Fahrettin Kerim Gökay - (24 Ekim 1949 - 26 Ekim 1957): 8 yıl
Kemal Aygün - (11 Temmuz 1958 - 27 Mayıs 1960) : 2 yıl
Haşim İşcan - (10 Aralık 1963 - 11 Mart 1968): 5 yıl
Fahri Atabey - (8 Haziran 1968 - 9 Aralık 1973) : 5 yıl
Ahmet İsvan - (14 Aralık 1973 - 11 Aralık 1977): 4 yıl
Aytekin Kotil - (14 Aralık 1977 - 12 Eylül 1980): 3 yıl
Bedrettin Dalan (26 Mart 1984 28 Mart 1989): 5 yıl
Nurettin Sözen (28 Mart 1989 27 Mart 1994): 5 yıl
Recep Tayyip Erdoğan (27 Mart 1994 - 6 Kasım 1998): 4 yıl
Ali Müfit Gürtuna (12 Kasım 1998 - 1 Nisan 2004): 6 yıl
Kadir Topbaş (1 Nisan 2004 - 22 Eylül 2017): 13 yıl
Görüldüğü üzere Fahrettin Kerim Gökay 1949'dan 1957 yılına kadar 8 yıl İstanbul Belediye Başkanlığı yapmış. CHP kökenli. O'nun başkanlığı yıllarda köprü konuşulmuş. Nazım planını yapmamış. O'ndan sonra Kemal Aygün 2 yıl yapmış ihtilal olmuş köprü konusu ortadan kalkmış. Köprü konusunun tekrar konuşulmaya başlandığı 1963-1968'li yıllarda 5 yıl Haşim İşçan CHP'li Beledi Başkanlığı yapıyor, nazım planı yine yok. Adalet Partili Fahri Atabey 1968-1973 yıllarında başkanlık yapıyor yine nazım planı yok. CHP'li Ahmet İsvan 1973-1977 yıllarında 4 yıl başkanlık ediyor yine nazım planı yapılmamış ki ikinci köprü isteği oluyor.. Arkasından yine bir CHP'li Aytekin Kotil 1977-1980 yıllarında 3 yıl Belediye başkanlığı döneminde nazım planı yok. Anavatan partisinden Bedrettin Dalan 1984-1989 arasında 5 yıl başkanlık yapıyor. Arkasından yine CHP'li Nurettin Sözen 1989-1994 yıllarında 5 yıl Belediye Başkanlığını yürütüyor. Yine nazım planı yapılmıyor. 1994'ten sonra Recep Tayyip Erdoğan, Gürtuna ve Topbaş geliyor, onlar zaten sağ kökenli oldukları için doğuştan suçlular.
Boğaz köprüsünün yapılması için en sert tartışmaların yaşandığı dönemlerde 5 tane CHP'li Belediye Başkanı görev yapmış neden onlar nazım planı yapmadıkları için suçlanmıyor? Zaten CHP köprüye karşı çıkış sebebi olarak nazım planından hiç bahsetmiyor.
Boğaziçi köprüsünü yapmak isteyen Menderes'e İnönü "Yapamazsınız, yıkılır." diye karşı çıktı. Bülent Ecevit "Hiç gereği yokken İstanbul'a asma köprü yapıyorlar. Bu köprüden mutlu azınlık, zenginler geçecektir." diyor. CHP Senatörü Fakih Özlen "Boğaz köprüsü konusu, hissi, fevri, politik ve en başta teknik kusur ve noksanlarla malüldür." 45 yıldır hizmete devam eden köprü bu iftiralara rağmen sağlam duruşuyla cevap veriyor.
CHP'nin köprüye karşı duruş gerekçelerinde bugüne kadar alternatif bir görüş beyan ettiğini görmedim.
Üçüncü, köprüye karşı olduğunu açıklayan Gürsel Tekin 3.köprüye karşı çıktıklarını, her türlü kanuni yollara başvuracaklarını, yaptırtmayacaklarını söylese de köprü yapıldı, başvurdularsa şayet adli bir ceza alanını görmedik.
CHP neye karşı gelmedi ki;
Keban barajı, yapılmasına karşı gelen CHP, Ecevit "Kurbağalara göl yapıyorsunuz diyerek karşı çıktı. Allah'ın takdirine bakın, Boğaz köprüsüne karşı çıkmasına rağmen açılışını "Büyük eser" diyerek yapan Ecevit'e Keban barajını da açmak nasip oldu.
CHP barajlar yapılırken "Bu kadar elektriği ne yapacaksınız, toprağa mı gömeceksiniz?" diyerek karşı çıktı. Bugün Türkiye elektrik ithal ediyor.
Son seçimlerde CHP İstanbul Belediye Başkanlığını kazandı. Eğer Nazım planı eksikliğinden 1. 2. 3. köprü yapılmak mecburiyetinde kalındıysa, 4. 5. 6. ... köprülerin önüne geçmek için işte meydan, yapın planı köprüleri önleyin.
İstanbul Mimar Mühendisler odası da köprüye karşıymış, onlar zaten odalarına kendilerini kilitlemiş dünyadan haberleri yok. Çarşı her şeye karşı anlayışıyla ülke idaresi yöneltilirse, eşekle, atla seyahate döneriz. İyi günler dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.