Merkeze alınan Valilerimizden birinin, veda yemeğinde yaptığı konuşmayı hatırlıyorum. Kendisinden önce konuşanların övgü dolu sözleri üzerine sayın Vali, “Arkadaşlar, ben bu kadar çalışkan, bu kadar girişimci, bu kadar otoriter, bu kadar iyi biriyim de neden merkeze alınıyorum” .

Devlette devamlılık esastır. Elbette bürokrasi kademelerinde gidenlerin yerine yenileri gelecek, burada kaldıkları süre içinde ellerinden geldiği kadar çırpınacak, didinecek, millete hizmet edecek ve günü geldiğinde O da ayrılıp gidecektir. Önemli olan, yönetim kademesindeki insanların etrafında bulunanlar, kendilerine gerçekleri olduğu gibi aktarmalı, yanlış yönlerdirmelere meydan vermemeleridir. Giderken yapılan konuşmaların samimiyetine de inanmıyorum. Hakkında konuştuğunuz kişi karşınızda oturuyor, siz de onu övüyorsunuz! Ne kadar gerçekçi olabilir ki…

Giden Vali Musa Çolak ile bir süre birlikte çalıştık. Şahsiyet olarak çok iyi ve samimi bir yöneticiydi. Seçimler öncesinde, Pazaryeri Karaköy köyündeki bir sergi açılışında yan yana oturuyorduk. Sayın Vali, havanın sıcak olmasından etkilenmiş olmalı ki, ceketini çıkarma ihtiyacı hissetti, ceketini çıkarıp dışa doğru katlamaya kalktığında, iç cebinde AKP nin seçim beyannamesinin bir kısmı göründü. O da bunu fark etmiş olmalı ki, ceketini alel acele katlayarak korumasına verdi. Uygulamada aşırı partizan mıydı, bu konuda pek bir şey deyemeyeceğim. Ancak, Kültür Bakanlığına ait ve yarısı kullanılmayan binaya Belediyeyi taşıma önerisini kendisine getirdiğimde, “Başkan, beni Kültür Bakanı ile karşı karşıya getirme” dediğini hatırlıyorum.

İktidarın, kendi kadrosu ile çalışmak istemesi kadar doğal bir şey düşünülemez. Ancak, yöneticilerden de beklenen, mümkün olduğu ölçüde tarafsız, il gerçeklerini görerek hizmet etmeleridir.

Sayın Vali İbrahim Akpınar, ilimizdeki görevine yeni başladı. Etrafını tanıması, ilin ihtiyaçlarını görmesi, projeler hazırlaması için zamana ihtiyaç var. İcraatlarını gördükçe hakkında kanaat sahibi olacağız. Ancak, şimdilik “mülâhazat hanesi” açık !...