RAMAZAN İKLİMİ
Güzellikler, iyilikler, erdemler yalnız Ramazan ayında olacak ve yoğunlaşacak, diğer aylarda bunların hiç birine iltifat edilmeyecek diye bir anlayış doğru olmasa bile, İnanan ve inanmayan herkes nefes nefes idrak eder ki, Ramazan ikliminin bahşettiği bereket, hikmet ve himmet diğer aylardan çok mu çok farklıdır. Öyle ya, polisiye hâdiselerin bu ayda hissedilecek oranda azalması, merhamet duygularının artması, hiddetlerin ve şiddetlerin suhulete dönüşmesi, düşüncelerin melekleşmesi, dünya ve ukbâ telakkilerinin yeniden sorgulanması, iç dünyamızı kemiren sitreslerin, bunalımların, sıkıntıların, karamsarlıkların dindirilmesi, hayatımızın bilemediğimiz ince ayarlarla disipline edilmesi, toplumun her geçen günden daha çok muhtaç olduğu hoşgörü, sabır, cömertlik, güler yüz gibi pek çok değer ve kıymetlerin gündelik hayatı ihata etmesi, neyin nesidir, hangi müessir hikmetin eseridir?
Evet, ruh dünyamızı mutmainleştiren, kuruyan göz pınarlarımızı yaşartan, çürüyen sosyal ilgi, ilişki ve alâkalarımızı rehabilite eden, eskiyen ve pörsüyen dinî ve millî dinamiklerimizi, mukaddeslerimizi, olmazsa olmazlarımızı yeniden dirilten, dinamitleyen, aktifleştiren Ramazanın derunundaki iksir değil midir?
Evet, Ramazan ayı, kulluk şuurunun doruğuna tırmanarak, ufuklara yelken açmak, maddî ve manevî kirlerden arınmak ve sıyrılmak için karlı bir Pazar, barlı bir panayır ve kazançlı bir ticarettir. Ramazan ayı, kendimizi sorguladığımız, nefsimizi terbiye, muhakeme ve muhasebe ettiğimiz bir duruşma ve hesaplaşma ayıdır. Ramazan ayı, itaat ve ibadetlerin, niyetlerin, hayırların bire bin karşılığının devşirildiği, ekilenlerin nisan yağmurlarıyla gümrahlaştığı mümbit bir zemin, müsait bir zaman, özlenen ve gözlenen bir hasat mevsimidir.
Dinin bu kuşatıcı, kavrayıcı, besleyici gücüne, kuvvetine, vizyonuna, misyonuna Mevlâ’nın nazargâhı gönlün kapıları, fıtratta mevcut ve meknuz olan inancın pencereleri nasıl kapatılır acaba! Kaldı ki, mutlak ısıtan ve ışıtan güneşin bu huzmelerine, kapıların çelik kilidi, pencerelerin kalın perdeleri nasıl dayanabilsin!.. Bu huzmelere bu zamana kadar kimler direnebilmiş ve karşı koyabilmiş ki!.. En ufak bir aralıktan dahî sızabilen bu huzmelere kapanmak, hangi nûru boğmak ve kovmak isteyen karanlığın hakkına ve haddine düşmüştür ki!.. O huzmeler ki, çağları aydınlatan huzmeler. O huzmeler ki, zalim ve zulmün ataları firavûnî ve nemrûdî kafalara yumruk, Hak’kın dostu İbrahimlere, kelâmı Musalara konuk, masum ve mazlum beyinlere soluk olan huzmeler. O huzmeler ki, ışığına âşık maşuklara ilâhî bir ses, ikliminde yeşermek isteyen milletlere ve cemiyetlere enfüsî bir nefes olan huzmeler...
Bereketi, rahmeti, mağfireti saçak saçak ufkumuzu tutmuş, maddî ve manevî atmosferimizi kaplamış Ramazanın bu muhteşem ve muazzez ikliminin tüm günlere yayılmasının güzellikten gayrı ne çirkinliği olabilir ki? Aklıselim, ma’şeri vicdan, fıtratla yaşıt olan haslet ve izzet, bu iklimin hikmetini ve himmetini anlamakta nefsin değil, insanı şereflendiren, yaratıklara hâkim eden, imanla hemhâl ve hemdem olmuş aklın sesini dinlemelidir. O nefis ki, süründüren, derecelerden derekelere düşüren, azdıran, ağlatan isyan ettiren, Rahmandan uzaklaştıran, Yaratana kafa tutturan, hevâ ve heveslere taptıran, dünyada rezil ve kepaze, âhirette mağfiretten ve şefaatten yoksun bırakan nefis... Bu nefis hakkında bakınız Mevlâna ne diyor: “Sakın ha! Eşeği kendi havasına bırakma ve yularını elinden salıverme. Çünkü o yola değil, çayır tarafına gitmek ister.” Yani, çayıra giren bir eşeğin çayır sahibi tarafından dövülmesi yahut oralarda dolaşan bir canavar tarafından paralanması mümkündür. “Eşek yol düşmanı ve ot sarhoşudur. O, ne kadar eşek sürücüsünü telef etmiştir.” Umulur ki, nefisler bu rahmet ayında Rabbımızın şu hitabına mazhar olur: “ Ey huzur içinde olan nefis! Sen Allah’tan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön. İyi kullarımın arasına katıl ve cennetime gir !”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.