HİKMET ÖZTÜRK

HİKMET ÖZTÜRK

YİNE KURTULDUK!...

YİNE KURTULDUK!...

Sevgili okuyucularım...

Bir süredir ayrı kaldık. Yazı işleri müdürüm Mücahit Erdal bir kaç defa hatırlattı, yazılarıma artık başlamam gerektiğini, okuyucularımızdan sitemler aldığını ifade etti. Esasen ben de yazamadığım için huzursuzdum, kendimi suçlu hissediyordum. Şahsî işlerimin yoğunluğundan gündemi de takip edememiştim. Konu zorluğu çekmesek de yazdığınızı iyi bilmeniz gerekir. Gerçeğini bilmeden yapacağınız bir eleştiri sonrasında gülünç duruma da düşebilirsiniz.

Geçtiğimiz günlerde mahallî kurtuluş günlerini ve KURULUŞ'u kutladık. Dikkatinizi çeken bir şey oldu mu veya içiniz burkularak farklı duygular yaşadınız mı? Ben yaşıyorum!

Yörük Bayramı olarak vasıflandırdığımız ve ecdadımız Osmanlının temellerini attığı büyük imparatorluğun kuruluşunu gururla kutluyoruz. Ülkenin her tarafından hattâ yurt dışından binlerce insan heyecanla kutlamalara katılıyor. Büyük dedesi Ertuğrulgazi'yi saygıyla ziyaret ediyor. Onun yakınında olmanın manevî hazzını ve huzurunu yaşıyor.

Aynı tarihlere isabet etmesi sebebiyle, mahallî kurtuluş günlerini de kutladık. 4 Eylül Bozüyük, 5 Eylül Pazaryeri, 6 Eylül Bilecik. Her ne kadar Bilecik’in kurtuluş günü kutlamalarına (Edebali’yi anma) sözcüğünü eklemiş olsak da vatandaş bunun temelinde Yunandan kurtulmanın (!) yattığını bildiği için kutlama programlarına itibar etmiyor. Dikkat ettiniz mi, resmî kutlamaların yapıldığı stadyumlarda kaç kişi vardı? Ben öyle inanıyorum ki mecburiyet olmasa protokol erkanı da katılmayacak... O halde kendimizi neden zorluyoruz, benimsemediğimiz bir bayramı kutlamak zorunda bırakılıyoruz, tıpkı 27 Mayısta olduğu gibi, neyse ki 27 Mayıs bayram olmaktan çıkarıldı da vatandaş olarak biz kurtulduk.

Mahallî kurtuluş günlerini bayram gibi kutlamak benim ağrıma gidiyor. Bir taraftan güçlü bir millet olduğumuzla övünürken, geri plânda ciğeri on para etmez Yunanlı’yı yücelttiğimizin farkında değiliz.

Dünyaya hükmeden imparatorluktan küçüle küçüle bir avuç kadar kalan vatanı bu hale getirmenin ezikliğini, mahcubiyetini yaşayacağımız yerde bayram ediyoruz! Bu kadar da mı kalmasaydı, o zaman ecdadımızın yüzüne nasıl bakacaktık. Her zaman öğündüğümüz asil Türk milleti, varlığını ne zaman gösterecekti. İstiklâl harbini küçümsediğimi kesinlikle düşünmeyin ama yunandan kurtulduk diye de bayram etmenin âlemi yok. Ben, o günleri kurtuluş değil, Türk’ün yeniden dirilişi olarak değerlendiriyorum. Geçmişi unutmamalıyız ve yetişen neslimize de unutturmamalıyız. Ben sizlere, sayın müftümüz Necati Tayyar Taş'ın geçen cuma günü gazetemizde yayınlanan yazısını dikkatlice okumanızı ve hattâ keserek saklamanızı tavsiye ediyorum. Kurtuluş işte bu... İkinci dünya savaşında Fransa Almanya’yı işgal ettiği zaman kadınların saçlarını keserek bir kiliseye depo etmiş, yakın tarihe kadar Almanlar, yıl dönümlerinde öğrencileri oraya götürüp, çekilen eziyeti, esaretin izlerini göstererek onların genç beyinlerine işlediler. İşte sayın müftümüzün yazısı bunun için önemli. Çocuklarımıza geçmişte çekilen acıları anlatmalı, toplantılar, paneller düzenleyerek tartışmalı, bu konuda diziler ve sinema filmleri çekilmeli, devlet de bunlara destek olmalıdır. Biz sazlı sözlü eğlenirken, yakınlarını Çanakkale'de, İnönü'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da ve tüm yurt savunmasında şehit vermiş ailelere karşı düştüğümüz durumu görebiliyor musunuz? Bakmayın milletin akın akın konserlere gittiğine, inanın kutlama amacıyla değil, sanatçıları dinlemeye, eğlenmeye, günün stresini atmaya gidiyor Demokratikleşme sürecinde pek çok konuda radikal kararlar alan hükümetimizin, bu konuda da yeniden bir değerlendirme yapacağına inanıyorum. Milleti rencide ettiğini düşündüğüm bu tür uygulamaların kaldırılmasının zamanı çoktaaan gelmiştir.

Bu yazı toplam 624 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
HİKMET ÖZTÜRK Arşivi
SON YAZILAR