YÜZDE 3, SUS PAYI MI?
Büyüklerimden duyduğum bir sözü hatırlıyorum. "Gün var ay’ı besler, ay var, yıl’ı besler". Bu atasözümüzü çiftçilerimiz için düşünürsek, mahsulünü uygun ayda ekerse, yıllık ihtiyacını çıkarır. Dolayısıyla ay, yılı beslemiştir. Esnafımız için de durum pek farklı değildir. Bayram önceleri ve özel günlerdeki alış verişler, onların daha çok sattıkları ve ekonomik yönden rahatladıkları zamanlardır.
Dinimizce mübarek kılınan 3 aylardan Şaban ayının 10 günü geride kaldı. Önümüzde Ramazan ayına 20 gün var. Bu ayın gelmesini dört gözle bekleyen kişi ve kurumlarımız o kadar çok ki! Bunlar için Ramazan ayı yılı besliyor. İstismarcıları bir kenara bırakırsak, gerçek ihtiyaç sahiplerini gözetmek, yardımcı olmak, millet olarak bizim yapımızda var olan çok güzel hasletlerimizden biri olduğu gibi aynı zamanda bir ibadettir. İçinde farzı (zekât), vacibi (sadaka-ı fıtr),sünneti (teravih namazı) ve bin aydan hayırlı kadir gecesiyle bedenî ve malî ibadetleri bulunan Ramazan ayı, kimsenin, kimseye irticacı diyemeyeceği, herkesin ibadetini alenen ve rahatlıkla yapabildiği ay. Fakir fukaranın, garip gurabanın bir yılını besleyen ay…
Dînî konularda yazmak bizim işimiz değil. Ancak, yıllardır kafama takılan ve devlet eliyle düzeltilmesi gerektiğini düşündüğüm bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önümüzdeki günlerde, mülkî amirler (Türk Hava Kurumu fahri başkanı sıfatıyla ) tarafından muhtarlarımız aracılığıyla sizlere, üzerinde "fitre ve zekât zarfı" ibaresi bulunan, zarflar dağıtacak, fitre ve zekâtlarınız istenecek.
2860 sayılı Yardım toplama kanununa dayanılarak çıkarılan, yardım toplama usul ve esasları hakkındaki yönetmeliğe göre bu konuda yardım toplama yetkisi THK’na verilmiş. Yıl içinde toplanan fitre, zekât ve kurban derisi gelirinden, yönetmeliğin 20. Madde’de belirtilen giderler düşüldükten sonra, kalan paranın taksimi, yönetmeliğin 22. Maddesi’nde şöyle açıklanıyor: “% 50’si Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na, % 40’ı Türk Hava Kurumu’na, % 4’ü Türk Kızılay Derneği’ne, % 3’ü Sosyal Hizmet ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na, % 3’ü de Türkiye Diyanet Vakfı’na verilir” denilmektedir.
Fitre ve zekâtın kimlere ve nasıl verileceğini, 7 zümrenin kimlerden oluştuğunu, İslâm âlimleri açıkça ifade etmiştir. Bizim, yukarıda ismi geçen dernek ve vakıfların hizmetleri hakkında hiç bir sözümüz yok. Ancak, üzerinde ısrarla durduğumuz konu, dinimize göre vacip olan fitre verme ibadetinin, bu tür toplama ve paylaşma uygulaması ile yerine getirilmediği ve inanmış insanların fitre borçlarının ödenmiş olamayacağı kaygısındandır. Bu da uygulayanlar açısından büyük bir vebaldir.
Toplumumuzun dînî konularda bilinçlendirilmesi görevi Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait olduğu halde, bu hususta sessiz kalması veya din görevlilerinin cılız açıklamaları dışında, bazı görüşe göre fitrenin bölünemeyeceği ifade edilmesine rağmen yeterli tepkiyi vermemeleri, aklımıza şu soruyu getiriyor; Acaba, yardımlardan aldıkları % 3, sus payı mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.