Asgari olmayan ücret
Ülkemizde halkımızın geçinememe standartlını belirleyen, yılsonunda enflasyonu körükleyen ve maalesef artık siyasete de yön veren bir asgari ücret gerçeğimiz var. Bu yazıda siz değerli hemşerilerimize gerçekten asgari ücret asgari mi? Yoksa yine bir tuhaflık mı var? Bu konuyu dışardan bir gözlemci olarak ele alacağım.
Aslında bu konu her zam döneminde haber programlarının tartışma başlıklarını oluşturmakta. Kimileri zam oranı fazla verilmeli ve halk rahat etmeli diyor. Kimileriyse enflasyon oranından daha yüksek verilecek zammın üretici enflasyonunu artıracağını söylüyor. Tüm bu görüşler bir yana, geçim sıkıntısı çeken bir halkımız var ve işte tek gerçekte bu.
Bilecik şartlarında dört kişilik bir ailenin, rahat bir şekilde oturabileceği bir ev tutabilmesi için, artık en az 2,000 tl kira ödemesi gerekli. Ayrıca ‘’telefon, elektrik, doğalgaz, su ve internet’’ derken acaba var mıdır aylık ortalama 500 tl’ den daha az fatura ödeyen? Durun daha kara kış gelmedi! Bu hesap yoksa hesaplanamaz bir şekilde daha bu kalemde kapanır.
Gıda enflasyonu 2022 yılının görkemli kara şövalyesi. Hızına yetişebilene aşk olsun. Kimi ürünlerde bu artış %300’e ulaşmış durumda. Markete girip iki poşetle çıkıyoruz en az mı? Tabi ki de 250 tl ödüyoruz. Aylık minimal şartlarda, yani aile boyu diyet falan yapıyorsak bütçemize 2,000 tl ekler. İşte günün sonunda kalan 1,000 tl asgari ücretlinin yaşam kalitesi.
Birçoğumuzun yaşam sevinci ve göz nuru evlatlarımızın eğitim masraflarından tutun da, giyime kadar karşılanması gereken birçok zaruri masraf işte bu kutsal 1000 tl den karşılanıyor. Neden mi kutsal dersiniz? Bu para harca harca maşallah bitmiyor. Ailede umarım bir de araç yoktur. Zira yakıt, vergiler ve arızalar derken araçlara kontak basılamaz durumda.
Bu günlerden on yıl öncesine gidelim. Yani asgari ücretin 750 tl olduğu ve refahın sağlandığı 2011 yılı sonlarına. 85,000 tl ye bir ev alabiliyor ve 250 tl kira ödüyorduk. Sıfır bir aile otomobili ortalama 48,000 tl’ di. Baktığımızda o yıllardan bu günlere, her şeyin fiyatın en az on kat artmış durumda. Silsen bugün paradan bir sıfır işte ortaya çıktı sana tüm gerçekler. On yılın sonunda asgari ücretin alım gücü azalmış en az %40 oranında.
Hocam o zaman yapılsın 7,500 tl asgari ücret diyebilirsiniz. Bu durum aslında bu günlere gelmemizin ana sebebi. Enflasyon sarmalı iyi olmayan ekonomik koşullara ek olarak, sadece maaş artışı ile satın alma gücünün artırılacağı düşüncesiyle oluştu. Aslında temel amaç satın alma gücünün artırılması olmalıydı. Sen 10,000 tl maaş alsan ne olur bir ev kirası 5,000 tl olduktan sonra. Sadece bankadan uzun vadeli kredi alıp yatırım yapan kişiler kazanır bu ekonomik şartlarda. Ne yapacak çalışan 1,000 tl kalan para ile ev mi alacak yoksa araç mı?
Peki, ne yapmalıyız? İlk olarak üretim maliyetlerini artıran tüm ana kalemler belirlenmeli ve ideal ölçüde azaltılması için çalışılmalıyız. Ülke olarak cari açığı kapayacak politikalar benimsemeliyiz. Gerekirse temel yaşam malzemelerinin ihracatını engellemeliyiz. Artık biraz da teknolojik ürün geliştirmeliyiz. Düşünsenize bir chip üreticisi olsaydık şu an sınır kapılarımızın yarısı bu ürünün satışı yüzünden kapanırdı belki de.
Gıda enflasyonu temelde tarımsal kalkınma ile ilişkili. Gübre ve enerji maliyetleri artık herkes için bir klişe. Tarımda eğitimle verimlilik artışı ve ulaşımın en kısa yoldan sağlanabileceği bir tedarik zinciri kurmaksa asıl sorunu çözebilecek yöntem. Özellikle tarımda en büyük görünmez problemlerden biri olan hisseli tapu sorunu çözülmeli. Çoğu hisseli tapu köylerimizde ekilemez biçilemez durumda. Hâlbuki ufak çaplı bahçelere dönüşebilse bu boş araziler, en azından halkımız gider kışlığını buralardan üretmek ister.
Bu yazı yine yazmakla bitmeyecek cinsten. Ancak bu stratejiler alım gücün artıracaktır. Böylece asgari ücret uzay programlarına başladığımız cumhuriyetin 100. yılında toplumun bir çilesi olarak kalmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.