ASIL KENDİSİ İÇİN...
Atasözümüz, “ağzından çıkanı, kulağın duysun” diyor… Yani sözün nereye varacağını, sana hangi sorumluluğu getireceğini düşün de konuş… İlerde bugünkü sözüne aykırı söz ve hareketin olur, dün söylediğini karşına çıkarırlar…
Hükümet, Cumhuriyet tarihinde bir ilki gerçekleştirdi: ‘Şu türden soruşturmaya maruz kalanlar, açığa alınabilir’ diyen kanuna istinaden 3 generali açığa aldı… Sıradan bir hadise aslında… Emniyet görevlileri, müsteşarlar arasında pek çok yüksek rütbeli, bu şekilde açığa alındı… Asker olunca mı iş değişiyor? Askerlerin, hele generallerin, bir çeşit dokunulmazlıkları mı var? Hem de, kanuna uygun bir uygulamayı tenkit ettirecek kadar öyle mi?..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, farkında olmadan, bu ruh halini adeta ispat etti… Diyor ki, “Kimse askerle restleşmesin!” Kimse padişaha karşı gelmesin, der gibi… Hale bakın, kanuna uygun irade “restleşmek” oluyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Anadol da “bu bir sivil darbedir” demez mi!.. Partiler iktidar olmak gayesiyle kurulur; ve bu yolda faaliyet yaparlar. Millet adına irade kullanmak, millet adına muktedir olmak için milletten oy isteyenlerin söylediklerine bakın…
3 general hakkında kanunun söylediği sınırlar içinde dava açılmış mı? Açılmış… İddianame hazırlanmış ve kabul edilmiş mi? Edilmiş…
Bu durumdakilerin açığa alınmalarına kanun izin veriyor mu? Veriyor…
Hükümet bu hakkı mı kullanıyor? Evet…
Zaten karşı çıkanlar da “kanunsuz” demiyorlar… Öyleyse, farkına varmadan ‘kanun uygulanmasın’ demiş oluyorlar…
Tamam, herkes tenkit etsin… Ama siyasetçiler tedbirli konuşsun… Bilmeliler ki siyasetçiler, bugüne ait bir değerlendirme yaparken, yarın nasıl hareket edeceklerini de taahhüt etmektedirler… Diyorsun ki, ‘asker ne yaparsa yapsın, hakkında hangi suçtan dava açılırsa açılsın, ben iktidara gelirsem, onlara dokunmam’… Ağzından çıkanın sana döneceği mânâ bu… İradeni peşin olarak teslim ediyorsun… Birisi ‘ben iktidar olursam, askerle restleşmeyeceğim ve hakkında kanunun belirttiği davalar açılsa bile, ordunun haysiyeti adına onlara dokunmayacağım’, diğeri ‘askerin darbe yapmaya hakkı vardır ama sivil otoritenin kanuna uygun olsa bile böyle bir uygulamaya hakkı yoktur. Ben iktidar olursam, hakkında dava açılanlara karşı kanunun verdiği bu yetkiyi kullanmayacağım’ taahhüdünde bulunuyor. Siyasîler, sadece sözlerine, cümlelerine ve kelimelerine değil, hangi kelimenin cümlenin neresinde yer alacağına bile, evet kelimenin cümledeki yerine bile, dikkat etmeli… CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, “Başörtüsünü çözeriz biz!” demek varken, “Başörtüsünü biz çözeriz” demekle hangi taahhütte bulunduğu ve nasıl bir sıkıntıya düştüğü ortada…
“Askerle restleşmeyin” ve “bu bir sivil darbedir” diyenler, kendileri hakkında kamuoyunun şöyle düşünmesine ve konuşmasına da çanak tutuyorlar: ‘Bunların şuuraltında iktidara gelemeyecekleri düşüncesi yatıyor. Onun için böyle düşünmeden, fütursuzca ve tedbirsizce konuşuyorlar.’
Ya ne yapmalıydı muhalefet? Uygulamayı doğru bulmadığını nasıl belirtmeliydi? Hiç olmazsa şöyle demeliydiler: “Kanun, açığa alınmasını emretmiyor; ‘alınabilir’ diyor. Demek ki, şartlara göre hareket etmek basiretine imkân veriyor. Bugünün şartları icabı bu yetkinin kullanılmaması, mahkeme sonucunun beklenmesi daha basiretli olurdu.”… O zaman tartışma meşru zeminde yetkinin kullanılıp kullanılmaması olurdu. Gelecek için taahhütleri de şartlara bağlı olurdu. Şimdi, “askerle restleşmeyin” diyen hükümetle restleşiyor; “bu bir sivil darbedir” diyen, hükümete muktedir olma hakkını çok görüyor.
Kişinin ağzından çıkanı kulağının duyması, etrafı için faydalı ama asıl kendisi için gerekli. Atasözü bunu ne güzel ifade ediyor:
“Dilim; seni, dilim dilim dileyim,
Başıma geleni senden bileyim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.