DAHA BÜYÜK YARA AÇIYOR
Yeni cumhurbaşkanının yemin töreninden önce, bir CHP milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı´na iç tüzük kitapçığını fırlattı. Anayasa kitabını fırlatan kişinin devamı olmak mı istedi, ayakkabı fırlatma tepkisi gibi bir gelenek mi başlatmak istedi, birilerinin gazına mı geldi, şahsî bir tepki midir; her neyse…
Başbakan Davutoğlu, bunun üzerine şöyle dedi:
“Ben bunu gördüğüm anda bir kitap âşığı olarak, ´vay nasipsiz´ dedim. Bizde kitap ve kalem kutsaldır. Kalem kutsaldır, çünkü her şey kelâmla ve kalemle başlamıştır. Kitap kutsaldır, çünkü kitap kâğıttan yapılır, kâğıt ağaçtan yapılır, ağaç ise topraktandır; aynen insan gibidir. Kitapla insanın mayası aynıdır. Binlerce kitabım var. Odaya her girdiğimde onları okşarım. Nasıl Yunus Emre sarıçiçekle konuşurdu. Başkası Yunus Emre´nin sarıçiçeği ile arasındaki hali görse ´delirmiş´ bu der. Ama Yunus Emre´nin toprağa ve toprak üzerinden Rabbine aşkını bilenler için sarıçiçeğe ilâhi yazmak, o gönül diliyle konuşmaktır. Seherde öten kuşlarla konuşmak bir ibadettir. O konuşmayı bilene... Kitap bir nimettir, onu okuyabilene, kitabına iman edene.”
O milletvekili, kitapçığı bir taş gibi fırlatacağına, güzel bir ambalaj içinde eline aldığı kitapçıkla divan önüne gelseydi, kitapçığı hediye verme edebiyle uzatsaydı ve deseydi ki:
–Elinizin altında olsaydı, mutlaka okur, gereğini yapardınız. Bunun için size içtüzük kitapçığını hediye ediyorum…
Sözlerinin ve tepkisinin doğruluğu, yanlışlığı ayrı bir konu… Öyle yapsaydı, hiç olmazsa bu istihzası takdir edilirdi. Kitabı, köpeğe taş atar gibi fırlatmak, iddiasında haklı olanı bile haksız duruma düşürür. Kendisinden önce tarihimizde, hattâ tarihte –Anayasa kitabını fırlatan dışında– kitap atan var mı?
Milletimiz, fevkalâde bir yanlış yapana “hangi kitapta yazar bu?” diye çıkışır. Yani kitabı ve kitapta yazanı ölçü kabul eder. Dua etsin de o milletvekili, milletin; “kitabı alelâde bir eşya gibi atmak, hangi kitapta yazar?” sorusuna muhatap olsun… Sormamak, üzerini çizmektir.
Olayı ilk duyduğumda, çocukluğumda köyümde bir ihtiyarın, yere kâğıt atan bir gence nasihatini hatırladım… Demişti ki:
–Üzerine âyet, hadis yazılma ihtimali olan bir eşya yere atılmaz!
Daha sonra, kitaba hürmeti ifade eden bir nükteyi hatırladım ve arayıp buldum:
Isfahanlı fıkıh âlimi Ebû Hâmid´den bir adam ödünç kitap alıyor. Bir vesileyle ziyaretine gittiğinde görüyor ki, adam kitabın üzerine kuru üzüm koymuş. Bir süre sonra o kişi bir kitap daha almaya geliyor. Ona kitabı bir tabak içinde takdim ediyor. Adam soruyor:
–Bu tabak nedir?
Âlim cevap veriyor:
–Üzümlerinizi koymanız için kap!..
Kitaba hürmeti ve bunu ifade edişteki zarafeti, inceliği, kibarlığı ve edebi görüyor musunuz?
Meclis başkanı kitabı, taş atar gibi Başkanlık Divanı´na fırlatan o milletvekiline bir hediye vermeliydi. Bir taş hediye etmeliydi ve demeliydi ki:
–Kitabın, bir silâh gibi kullanılmasına, alelâde bir eşya gibi fırlatılmasına gönlüm razı olmadı. Bir dahaki sefere atmak için bu taşı kullanın. Kitaba hürmetsizlik daha büyük yara açıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.