Gençlerimizin hatalı üniversite tercihleri ve yanlış yönlendirme
İsim yapmış üniversiteleri ve popüler bölümleri çocuklarının kazanması hemen hemen tüm ebeveynlerin hayallerini süslemektedir. Bu sebeple canla başla çalışıp ciğerparelerinin her türlü eğitim gereksinimlerini karşılamaktadırlar. Sonuç olarak özel okullar, dershaneler ve özel dersler derken gençlerimiz çoğu zaman sosyal hayattan bile soyutlanmaktadır. Bununla birlikte ‘’Evladımın bu mesleğe yeteneği var mı? Acaba bu meslek gelecekte onun mutlu olmasını sağlayacak mı? Konu komşu önemli değil, önemli olan evladımın işini severek yapması!’’ gibi söylemler aynı gayretle düşünülüyor mu dersiniz?
Halkımızın her kesiminde mesleğinde mutlu olmayan veya üniversite okurken pişman olup bölüm değiştiren birçok örnekler vardır. Bu sorunlar toplumda iki ana grupta ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki bir mesleği çeşitli sebeplerden dolayı tercih edip sonrasında bölüm değiştirenler, İkincisi ise ‘’sadece bir diploma sahibi olayım nasıl olsa bir iş bulurum’’ diyenlerdir.
Özellikle son yıllarda ilk tercih yapılan yılın ardından bölüm değiştirme; gençler tarafından başvurulan bir yöntem. Tercih sonrası kayıt yapılmadığı durumlarda düşecek puan bu konuda etken faktör aslında. İlk yıl çeşitli sebeplerle tercih yapılmış bölümlerde eğitime katılan öğrenciler; aynı anda tekrar sınava hazırlanılarak yeni tercih yapmayı bekliyorlar. Örneklerle açıklanacak olursa bilgisayar mühendisliğini kazanan yeğenim, ilginç bir biçimde ikinci yıl hukuk bölümüne başladı. Bu tip örneklerin yanı sıra yanlış anlamalarla tercih edilen bölümler de olabiliyor. Üniversite yıllarımda moda tasarımı diye tasarım ve konstrüksiyon öğretmenliğini tercih eden arkadaşlarımız oldu. Ayrıca İTÜ İnşaat gibi birçok gencimizin hayalini süsleyen bir bölümü bırakıp sonrasında diş hekimliği okuyan bir kardeşimiz de var bu grupta.
Askerde tanıştığım bir doktor arkadaşım ‘’Çok sıkıldım hocam, bıktım meslekten, parayı biriktireyim hemen istifa edip kafe açacağım İstanbul’da” diyordu. “İnsan doktor bile olmak istemez mi?” diyenleri işitebiliyorum. Başka popüler bölümlerden örnekler de var tabi ki. İngilizce konusunda çok başarılı bir kardeşim yabancı dil okurken bir ara parfüm üretip satmaya karar verdi. Sonrada lisansı bitmeye yakın dönemlerde aynı anda yazılım okumaya başladı. Hani yabancı dil de tıp kadar olmasa da çağın ideal bir mesleği değil mi? Son sınıfta okuyan öğrencim kripto paralar için sistem kurmuş ve bu e-paradan üretiyormuş. İnanılmaz geliyor ama bu gidişle aylık kazancı hayli yüksek olacak gibi. Mezun olmalarına rağmen işini sevmeyenler grubunu yazmakla bitiremeyiz. O kadar çok örnek var ki aslında. Hepsinin ortak düşüncesi bir üniversite diploması sahibi olmak ya da ailesi için kazanıp bölümü bitirdiğini topluma kanıtlamak gibi duruyor. Kaybedilen yıllar ve harcanan paralar ise tartışılmasız olarak herkesi üzüyor.
Toplumumuz için kritik öneme sahip olan bu sorunun çözümü için son yıllarda bölgemizde çeşitli uygulamalar başlamış gibi gözüküyor. İl Milli Eğitim Müdürlüğü bu kapsamda birçok faaliyet ortaya koymuş. Üniversitemizde görev yapan akademisyenlerimizin kendi bölümlerin tanıtımı için meslek tanıtım toplantılarını liselerde yapması bizim de katıldığımız bir uygulama. Bunun yanında liselerde sürekli rehber öğretmen desteği sağlanmaktaymış. İş dünyasına katılan mezun öğrencilerle kariyer günleri ve meslek tanıtımı uygulaması ise kulağa çok hoş geliyor. Umarım bölgemizde bu yararlı faaliyetlerin sayısı ve faydalanma derecesi artar. Diğer şehirlere de örnek olur. Açıkçası bizim zamanımızda maalesef Ankara’da bile böyle çalışmalar yoktu.
Kendi geleceğini tasarlayan “fikri hür vicdanı hür” kardeşlerime benim de bu konuda bazı tavsiyelerim olacak. Mesleği bir evliliğe benzetirler çoğu zaman. Bir meslek icra ederken haftanın en az 45 saatini ayırıyoruz. Sonuçta o iş için ulaşım, ek mesai ve geliştirme faaliyetleri eklenince mesleklere göre süreler uzayacaktır tabi ki. Öyle evli ve çocuklu vakalarda olduğu gibi kolayca meslekten de ayrılamıyoruz. Meslek değişikliği hayli sancılı ve depresyonlu geçen bir süreç aynı zamanda. Bu sebeplerden dolayı çok iyi araştırmalı ilgi duyduğunuz alanlarda çalışan deneyimli yakınlarınızdan bilgi almalıyız.
Yanlış yönlendirmelerden kaçınmak için, aynı mesleğe sahip farklı kişilerle iletişim kurmalı ve o bireylerin fıtratını kendinizle karşılaştırmalısınız. Hatta mümkünse gidip yerinde incelemeli ve tecrübe etmelisiniz. Unutmayın anne ve babanızın hayalindeki mesleği değil, size en uygun olan mesleği seçmelisiniz. Birileri istedi diye veya ışıltılı isimlerine kanarak bir bölümü seçmeyin derim ben. Umarım hobilerinize ve ilgi alanlarınıza en yakın olan bölümleri tercih etmeniz bu yönden sizi ömür boyu mutlu edecektir. Umarım dememin de var bir sebebi o da gelecek bölümlerin konusu takdir-i ilahi tabi ki.
Bu konu o kadar kritik öneme sahip ki bıraksalar kitap yazarım herhalde. Toplum yararına faydası olacağını düşünerek yazımı bölümlere ayırdım. Gelecek dönemlerde “Gençlerimizin Hatalı Üniversite Tercihleri” serisini yazmaya devam edeceğiz. Bununla birlikte Geleceğin Meslekleri, Kalkınma Projeleri, Yeni Teknolojiler ve Tarihte Fikir Üretenler temalı konularda da köşe yazılarını kaleme alacağız inşallah.
İletişim: Linkedin sosyal ağı, Doç. Dr. Burak Öztürk, (CAD, CAM, CAE)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.